4.Bölüm

496 74 152
                                    

Ertesi sabah Seçime katılanların üniformasını giydim: siyah pantolon, beyaz gömlek, saçımda bölgemin sembolü olan çiçek, bir zambak. Ayakkabılarıma kendim karar verecektim. Eskimiş, kırmızı bir spor ayakkabı seçtim. Bende prens kumaşı olmadığını en başından belli etmem gerektiğini kavramıştım.

Kısa süre sonra, meydana gitmek için ayrılmamız planlanmıştı. Seçilmişlerden her biri bugün kendi bölgelerinde ağırlanacaklardı ve ben kendi törenimi iple çekmiyordum. Ben ayakta dikilmekten başka hiçbir şey yapmazken, dik dik bana bakan onca insan. Güvenlik amacıyla birkaç kilometre için arabaya bindirilmem, tüm bunlar şimdiden komik gelmeye başlamıştı.

Gün huzursuzlukla başladı. Kız kardeşim ve eşi beni yolcu etmek için geldi ki yorgun ve hamile olduğunu hesaba katarsak, bu çok kibar bir davranıştı. Abim de uğradı ama onun varlığı sakinlik yerine gerginlik yarattı. Bizim için tedarik edilen arabaya yürüdüğümüzde, abim açık ara en yavaşımızdı, birkaç fotoğrafçının ve iyi dileklerde bulunanların ona iyice bakmasını sağlıyordu. Babam kafasını sağa sola salladı.

Dawon tek teselli kaynağımdı. Elimden tuttu ve coşkusunun bir kısmını bana aktarmaya çalıştı. Kalabalık meydana vardığımızda hâlâ kopmamıştık. Görünen o ki bölgedeki herkes beni yolcu etmek için gelmişti. Ya da bu kadar önemli olan neymiş görmek için.

Yerden yüksekteki sahnede dururken kastlar arasındaki sınırlan görebiliyordum. Margareta Stines Üçtü ve ebeveynleriyle birlikte gözlerinden hançer fırlatırcasına bana bakıyordu.

Tenile Digger Yediydi ve öpücükler atıyordu. Daha üstte yer alan sosyal sınıflar sanki onlara ait olan bir şeyi çalmışım gibi bakıyorlardı. Aşağıdaki Dörtler benim için tezahürat yapıyorlardı; yükselen sıradan için. Sanki her biri için bir şeyleri temsil edıyormuşum gibi buradaki herkese neyi ifade ettiğimin farkına vardım.

Başımı dik tutarak, bu suratlara odaklanmaya çalıştım. Bu işi layıkıyla yapmaya niyetlendim. Aramızdakilerin en iyisi olacaktım, Alt Tabakanın En iyisi. Bu bana bir tür amaç sağladı. Jung Hoseok: alt tabakanın şampiyonu.

Belediye başkanı böbürlenerek konuştu.

"Ve tüm Carolina, Lord Jung Hoseok'a tezahürat yapacak!"

Kalabalık alkışladı ve tezahürat yaptı. Bazıları çiçek fırlattı.

Bir anda sesi idrak ettim, gülümsüyor ve el sallıyordum, daha sonra tekrar kalabalığı araştırmaya koyuldum ama bu kez farklı bir amacım vardı.

Onun yüzünü son bir kez daha görmek istiyordum, şayet görebilirsem. Gelecek miydi bilmiyordum. Aramızdakiler bitmişti ve bunu biliyordum. Fakat bir insanı neredeyse iki sene boyunca sevip, bir gecede her şeyi tersine çeviremezsin.

Kalabalıkta birkaç kişiye baktıktan sonra onu buldum.

Anında bulmamış olmayı diledim. Yoongi orada, önünde Brenna Butler ile duruyor, kızın beline gelişigüzelce sarılıyor ve gülümsüyordu.

Belki de bazı insanlar bir gecede her şeyi tersine çevirebiliyordu.

Brenna Altıydı ve benimle yaşıt sayılırdı. Yeterince güzeldi, sanırım, gerçi bana bir nebze olsun benzemiyordu. Benim için planladığı düğüne ve hayata sahip olacağını tahmin ettim. Ve görünen o ki artık Yoongi, orduya alımları da pek umursamıyordu. Kız ona gülümsedi ve ailesinin yanma doğru yürüyerek, uzaklaştı.

Bunca zaman bu kızdan mı hoşlanmıştı? O her gün gördüğü, bense haftada bir kere gördüğü, onu besleyen ve öpücüklere boğan çocuk muydum? Yasak konuşmalarımızın, sadece uzun, sıkıcı saatler süren ıvır zıvırdan ibaret olduğunu düşünmüş olabileceği aklıma geldi.

the selection | vhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin