Despair

400 50 491
                                    

Marinette

 Gördüğüm manzara sonucunda içimdeki çığlık atma içgüdüsünü zar zor bastırabilmiştim. Babamın göz altları çökmüş, yüzü solmuş ve oldukça halden düşmüştü. Bileklerinden akan kanlar ve masanın üzerindeki kanlı jilet işin en korkunç yanıydı. Bir şey yapmalıydım, babama bir şey olmasına asla izin vermemeliydim. Hemen elime bir vazo alıp babamın kapısının önüne attım. Ancak o zaman fark edebilmiştim ellerimin titrediğini. Gözüm kararıyordu. Birilerinin buraya koştuğunu gördüğüm an Luka beni kenara çekmişti. Başımın dönmesi ve gözlerimin kararması geçtiğinde artık olayları idrak edebilmeye başlamıştım. 

  Tahmin ettiğim gibi Bayan Jane, aşçımız, hizmetlimiz ve korumalarımızdan bir tanesi sesi duyunca hemen buraya gelmiş ve babamın intihara giriştiğini fark etmişlerdi. Biz olanları bir kenardan izliyorduk. Bayan Jane hemen ambulans çağırdı. Gözümden süzülen ama hissedemediğim göz yaşımı Luka sildiğinde ağladığımı fark ettim.  

  Kısa sürede sağlık ekipleri buraya ulaşmış kan akışı önlenmek için korumalar tarafından kollarına bez sarılmış babam sedyeye alınmıştı. Ve ambulansın can yakıcı siren sesleri yine yükselmeye başlamıştı.  Bir an için koşup ambulansın peşinden gitmek istesem de Luka buna engel oldu. Herkes evi boşaltınca geldiğimiz gibi geri çıktık evden ve olabildiğince uzağa gittik.

  Çaresiz benliğim Viperion'un kollarında iken o bizi günbatımını rahatça izleyebileceğimiz bir yere getirmişti.Kimse yoktu etrafta ve o da geri dönüştü. Önümüzde deniz vardı, denizin önünde de batmasına ramak kalmış güneş. Sade güzel bir yerdi burası. Ama şu an buranın keyfini çıkarmak yerine sessiz sessiz ağlıyordum. Neler yaşadığımı az çok anlamış olmalı ki Luka başta hiçbir şey söylemedi. En sonunda çenemden kibarca  tutup yüzümü yukarı çevirdi.

"Baksana Marinette, güneş batıyor. Ama bugün batsa bile kısa sürede yeniden doğacak. Bu yeniden doğuş insanlar için yaşamın devam ettiğini simgeliyor."

"Güneş tekrar tekrar doğabilir, istiyorsa hiç batmayadabilir Luka, ama yaşamını kendi içinde bitirmiş birisi için artık o bile işlevsizdir."

"Hayır Marinette. Hayat bir masal gibi değildir. İçinde her türlü dramı, acıyı, ölümü barındırır. Düşünsene hep mutlu olduğun bir hayatı. Hep mutluluk, her istediğinin olması, acısız bir yaşam... Bu düşündüğünden daha tehlikeli Marinette. Bu acımasız hayatta amaç her duyguyu dibine kadar tatmaktır."  Ona anlamsız bakışlarla bakıyordum. Söyledikleri beni rahatlatıyor gibiydi ama nasıl böyle güçlü durabiliyordu ki? Sanki aklımı okumuşcasına konuşmasına devam etti.

"Eminim ki şu an nasıl 20 yaşındayken aynı zamanda 70 yaşında biri gibi konuşabildiğimi sorguluyorsundur. Seni buraya niçin getirdiğimi biliyor musun Marinette?" Başımı hayır anlamında salladım.

"Çünkü çok ağırsın ve yoruldum o yüzden burada bırakmak zorunda kaldım. " İlk önce anlamsız bakışlar atarken onun ciddi olmadığını gördüğümde kahkaha attım.

"Şaka yapıyorum Marinette, aksine çok hafifsin. Karargaha döndüğümüzde sana bayağı bir besin takviyesi yapmamız gerekecek." Kahkaham şiddetlenmişti. Şu an bu durumda gülebilceğimi hiç düşünmezdim. 

"Neyse şimdi konumuza dönelim. Master ile tanışmadan önce bu dünyada ben de acı şeyler yaşadım. Bir müzik kafede her hafta sonu şarkı söylerdim. Buradan gelen gelirle geçimimizi sağlardık. Kız kardeşim her ne kadar bana yardımcı olmak istese de hastalığı buna izin vermiyordu. Akciğer kanseriydi. Tedavisi çok pahalıydı ama bir şekilde onu düzenli olarak kemoterapiye götürüyordum. Ama bir gün durumu kötüleşti. Artık daha fazlası gerekiyordu. Ameliyat olması şarttı ve ameliyat ücreti o zaman tanımlayamayacağımız kadar büyüktü. Ben de  çalıştığım kafenin sahiplerinden borç aldım. Az para değildi, 25.000 $.  

UPSIDE DOWN:LOVE~~MarichatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin