4.BÖLÜM

672 42 47
                                    

Gece yarısı yatakta oturmuş elimde bulunan kolyeyi inceliyordum. Tüm gün Nolan'ı aramış fakat bir türlü bulamamıştım. Neden bilmiyordum ama dün gece de iyi bir şekilde uyuyamamıştım. Kolyeyi elimin ucuna doğru kaydırarak koyu renkli taşa daha dikkatlice baktım.

Uzaktan simsiyah görünürken yakınlaştıkça bordoya dönüşen kolye gerçekten farklı hissettiriyordu ki bunun bir tılsım olabileceğini sürekli bana hatırlatıyordu. Ne işe yarıyordu ve Nolan onunla ne yapıyordu hiçbir fikrim yoktu ama bu sorunun cevabını bulacağımdan da emindim. Uyuyamamanın da etkisiyle üzerime bir şey giyip ortak salona çıktım ve aradığım kişinin orada olduğunu görünce gerçekten mutlu oldum.

Nolan deriden yapılmış kanepeye oturmuş, sırtını ona yaslayarak gözlerini kapatmıştı, yüzünde tuhaf bir ifade vardı sanki hastaymış gibiydi... Uyuyor muydu yoksa gözlerini mi dinlendiriyordu emin olamamıştım. Hafifçe kıpırdanarak gözlerini araladı ve direkt olarak elimdeki kolyeye odakladı. Aniden ayağa kalktı ve normalde çıkarmaya bile tenezzül etmediği sesiyle bana bağırdı.

"Kolyem, onu sen mi aldın!"

Aniden sımsıkı tuttuğum kolyeyi çekerek canımın gerçekten yanmasına sebep oldu.

"Seni ara-"

"Bunun benim için ne kadar değerli olduğunu biliyor musun? Senin o aptal merakın yüzünden kafayı yiyecektim!"

Sesi bağırırken bile güzel çıkmayı nasıl başarabiliyordu hiç anlamıyordum, sanki yerimde kalakalmıştım, belki de böyle bir şey beklemediğimdendi bu.

O kolyesini çoktan boynunun üzerine geçirirken ben sonunda konuşmayı becerebilmiştim. Kolyeyi taktığında yüz ifadesi sakin bir hal almış sanki üzerindeki ağır yük ortadan kalkmıştı.

"İksir dersinden çıkarken düşürdün, ben de sana teslim edebilmek için almıştım. Ama tüm gün seni aramama rağmen bulamadım, hepsi bu."

Beni dinledikten sonra hiçbir şey söylemedi, yalnızca anlamını bilmediğim bakışlarla baktı bana. Evet, en azından bir özür beklemiştim fakat geçen saniyelerden sonra bu umudumu da kaybetmiştim. Tam hayal kırıklığı ile geri dönüyordum ki okulda büyük bir ses yankılandı. Nereden geldiğini anlamamıştım ama bu sesin büyük bir çığlık olduğundan emindim.

Tekrar bakışlarımı Nolan'a çevirince aynı benimkilerde olduğu gibi onun da gözlerindeki o korkuyu görmüştüm bir an. İçimde dolanan kuşkuyla ortak salondan çıkmak üzere ileri atıldım ki arkamdan gelen ayak sesleri onun beni takip ettiğini gösteriyordu. Merdivenleri hızlıca çıkarken sesler artmaya başlamıştı, sonunda koridorun ortasındaki kötü manzarayı görebilmiştik. Profesörler ortada bulunan şeyin etrafında yüksek sesle tartışıyor, arada korku ve endişelerini haykırıyorlardı. Bizim dışımızda orada bulunan iki kız öğrenci titreyerek ağlıyordu, ortada bulunan şeyi merak ederek ileri atıldım ve vücudumun şok içinde kalmasına izin verdim.

Çok fazla miktarda olmasa da yerdeki kan ve yanında yatan kız olayın ne kadar ciddi olduğunu anlamama yetmişti. Bedeni soluklaşmış, nasıl bir lanet uygulandıysa sanki tüm kanı çekilmiş gibiydi. İşte o an bunu kim yaptıysa aynı yapıda olduğumuz kafama dank edince Nolan'a doğru döndüm.

Kalbim şimdi daha da sıkışmıştı işte, yüzündeki ifade o kadar çaresizdi ki... Gözünden damlayan tek yaş arkasına dönüp gitmesine sebep oldu.

Aman tanrım dedim kendi kendime, Nolan o kızı tanıyordu...

::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Kitabın daha fazla kişiye ulaşabilmesi adına oy verip yorum yapabilir misiniz? Tabii beğendiyseniz :)

DAUGHTER OF BLACK | Slytherin (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin