Yapabildiğim ve yaparken şüphe taşımadığım tek eylem gitmekti. Bazen birilerinden bazen bir yerlerden. Zaman zaman sessiz, çoğu zaman gürültülü. Benim için alışılagelmiş bu yaraya basmak biraz yorucu daha çok alışkanlıktı. Bu kez bir şey oldu. Gidemedim. Sonunu bildiğim belki de hiç bir zaman göremediğim yola çıkmaya cesaret edemedim. Belki üşendim, belki yetersizdim. Ama bu defa erteledim.
Hayatım boyunca beni seven insanları hayatıma almaya özen gösterdim. Çünkü çok fazla özlemim, kanı durmayan yaralarım ve bitmeyen dualarım vardı. Başka bir yokluğa hazır olmadığımdan belki, belki bencilliğimden, belki sevilmeyi sevdiğimden ama bir başka yöne hiç bakmadım. Aynayı asla kendime doğrultmadım. Aşık olunan genç bir kadın, sevilen bir dost, değer verilen bir arkadaş ve göz bebeği bir evlat olma fikri her zaman iyi bir maske oldu. Aynayı doğrulttuğumda görmek istediğim maske. Benim olmayana asla dönmedim yüzümü. Aidiyet duygusu daima önemliydi. Kıskançtım da. Haddinden fazla. Hayatıma dair ne varsa, yaşadığım anların kenarlarında olmalıydı. Yalnızlık korkumu ve gitme dürtülerimi ancak bu şekilde yenebiliyordum. Vicdanımı da güçlü kılıyordu bu durum. Arkamda bırakmak istediklerim oldukça göz yaşlarına kıyamaz, bırakırdım ucunda bucağında hayatımın. Belki acıma belki merhamet ama vicdansızlık asla değil. Yastığa başımı henüz hiç kuşkuyla koymamıştım. En fazla huzursuz ama asla yargılı değil. Bu sebeple hayır diyemeyen de ben oldum. İstenileni her daim gerçekleştirmeye hazır biriydim. Peki sonra? Sonra ne mi oldu?
Aşık oldum.
Dünyanın en klişeleşmiş ve ne tezatlıktır ki asla tanımlanamayan duygusunun, kişiliğimi değiştirmesine izin verdim. Benim olmayana ve asla olmayacak olana. Bilinmesi, görülmesi yasak bir adamı hayatımın merkezine alıp seyretmeye başladım. Asla söyleyemeceğim cümlelerle, tutamadığım elleriyle, görmek istemediğim gerçeklerle ve ne ağırdır ki duyuramayacağım iç sesimle, gözüm gönlüm göre göre aşık oldum. O'na göre tutkuydu, kimine göre yasakların cazibesi, bana göre ise her gün yeniden yaşadığım can kaybının yine onun kollarında hayata dönmesi. Aylardır, her gece tazelenen kızgınlığımın, her sabah gözlerini yanımda açıyor olmasıyla sevgiye dönüşmesi. Müthiş bi kıskançlık hissinin içinde kıvranırken kendime ördüğüm her duvarı, bir dokunuşla yıkması. Bir cümleye yüklediğim bin anlam. Asla karşılık bekleme kaygısı gütmeden, şüphe duymadan yaptığım fedakarlıklar. Alabildiğine özgüveni yüksek, kendini seven biri olmanın verdiği kalkanları kaldırdığım yeri bulamamam. Atılan adımları saymıyor olmam. Gidildiği yerin bir öneminin olmaması. Nerede olursak olalım, mutlu olabiliyor olmam. Ağladığım onlarca gece, gülümseyerek yüzüne bakmam. Sevdiği neşeli kadının fırtınalarını göstermemem mesela. İlk kez birine açık oluyor olmam. Doğruları söyleyip, yanlışlardan kaçıyor olmam. Asla kin duymadan beni kırdığı her anı unutmam. Sevişine, dokunuşuna karşı koymadan buzlarımı eritip, tabularımı yıkıp önüne koymam. Korkularımı unutmam. O hariç herkese cesur bir ona kaybeden olmam. Rakımda kadeh olması ve asla pişman olmamam onca sarhoşlukta.
Asla inanmadığı gerçekler bunlardı. O'na göre herşey tam istediğim gibiydi. İstediğim yolda ve olması gerektiği gibi. Yaşadıklarım ve onun bilmek istemediği duygular benim gerçeğimden ibaretti. Her gününü ve mutluluğunu benimle paylaşan adama asla doyamamam ve şükredememem tam da bu yüzdendi. Sıkılması ve kaçması da tabii. Kaçmak derken, keşke benden kaçmak olsaydı. Garip gelecek belki ama çok istedim. Uzaklaşmasını, gitmesini bir çok kez istedim. Ben yapamıyordum ve bekliyordum. Ertelediklerime cesaret edilmesini bekleyerek ve bundan korkarak bekliyordum.
En can alıcı kısmı hikayemin, artık vicdansız olmamdı. İstemediğim bir kadına dönüşüyor olmak. Diğer kadına. Diğer kadın oluyor ve beni diğer yapanı düşündükçe hem nefret ediyor hem onun varlığına karşı binlerce kez küçülüyordum. Hangimiz daha çok seviyorduk o adamı bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa, o da benim gerçek olanı tanıyor olmam ve asla beklenti biriktirmiyor olmamdı. Her anında yanında olabiliyor olmanın artısıyla kendimi kandırmak da ekleniyor tabi. Çünkü asla vakit bir kazanç değildi ve olmayacaktı. Yanında olmanın da ruhuna karışmak olmadığını öğrenecek kadar aşık oldum.
Aşık olduğunu kabullenmesi insanın, aklından yara bandı almaya çalışırken gerçekleşiyormuş. Tam o an bağırıyormuş iç sesin;
- Topla kırıklarını ve siktir git bu savaştan.
Kendimi daha önce hiç böyle bir mücadelenin içindeyken hatırlamıyorum. Düşe kalka yürüdüğüm çok oldu ama böylesi acıya böylesi kahkaha; hayır olmamıştı. Kaba tabiriyle iki cümleye kandığım görülmemişti. Yalnız ben değil beni tanıyanlar da şaşırıyor. Kimi yargılıyor, kimi kızıyor, kimi acıyor, kimi sırtımı sıvazlıyor ama biliyorum kimse anlamıyor. Anlatamıyorum ki. Doğru cümleleri asla seçemiyorum. Korkuyorum yüzleşeceklerimden. Yalnızca tüm kalbimle diliyorum; asla ama asla anlayacak kadar aşık olmamalılar.
Tüm hislerimi bir araya toparladım. Yani gidecek olsam sırtıma yükleyeceğim ve başlayacağım kaldığım yerden yürümeye. Eksiklerim yüküm olacak ve bir bir zamanla dolduracağım boşluklarımı. Acımasız olacağım ve bir daha bu kadar aptal, bu kadar aşık olmayacağım. Yine sevildiğimi seçecek, maskelerimi takacak, daima gülecek, her daim rol yapacak ama vicdanı rahat bir kadın olacağım. Yeniden ve yenilenerek. Ancak bu denli güzel olacak mı kalbim bilmiyorum. Bir yara asla yakışmayacak bu kadar kalbime. Kimse bu kadar ben olmayacak ve söyledikleri gibi asla aşık olduğum kişi ile ölemeyeceğim. Mutluluklar, beyinlerimizin kurguladıklarıdır. Kalbimizin kontrolü kaybettikleri yollarda ise acının muazzam cazibesini kuşanan aşklar.
Her neyse; dediğim gibi toparladım hislerimi bir araya. Ama gidemiyorum gözlerinden uzağa. Her yanım ağrıyor. Erteliyorum. Diğer sıfatını taşıdğım aşkı doladım boynuma, çözmüyorum iplerimi. Ne garip; istemeye istemeye beklemek bildiğin sonu. Ve daima ertelemek gidiş biletini. Onlarca bilinmezliği saklayan zamanın dolmasını istememek. Akışı duracakmış gibi zamanın. Su gibi akıyor olması ve boğuluyor olmam dalgalarında. Nefes alabildiğim yere değin. Erteliyorum gidişimi.
İyi bildiğimi düşündüğüm gitmelerim; sizi bekliyor olacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aklımın Orta Yeri
RandomOyunda kalmak için kimseye ihtiyacım olmadığında anladım, hiç kimse göründüğü kadar kalabalık değil.