Çırılçıplak uyandım bugün. Üç yıl önce gözlerimi zar zor araladığımda çeliştiğim gerçeklerime verdiğim sözler düştü yine aklıma. Beyaz çarşafların arasındaydı kırmızılarım, oda loştu, muhtemel zamanı düşünüyordum. Can yanıklarım vardı. Kulağıma çalınan gürültülerden hatırladıklarım var. Bugün gibi. Dün gibi. Hiç geçmemiş onca zaman, iyileşmemiş yaralar ve akıllanmamış gibi hatırlar. Kendine vah etmek ne acı. Halbuki dememiş miydim kendime? İnsanoğlu yalnız kadın, nerede olursan ol, kendine çıplak insan, sık dişini geçecek ve asla olmayacak sırtını dayadığın yaraların. Oldu. Kıyımım oldu.
Ben bugün tam da o gün gibi çırılçıplak uyandım. Tutamadığım sırlarıma uyandım. Bilmediklerini anlatamayışıma uyandım. Bu yazıyı sana yazıyorum adam. Bir gün düşerse önüne, çehrende kaybolan gözbebeklerinde duy beni.
Üç yaz geride bir sonbahar düşün, çırılçıplak bir kadın, dayak yemiş, öldüresiye, özrü terkedilen bir adamdan gelen. Tekmelediler gitmek isteyen adımlarımı ve bir tokat kalp atışlarıma, durdurmak isteyen. Zaaflarımı terketmek istediğim aklımı vurdular. Şimdi sen, en ben, acılarıma hissedar adam, en büyük kahkaham, en çok sustuğum, sesimin en gür yanı, en büyük kavgam ve ne yazık en güzel sevişlerim, tenimin örtüsü, kuytuları aklımın, sen dün sana kıydın. Sen dün terk edemeyişime vurdun. Ne tezat ne garip hayat.
Ben en çok boynumun kuytularına gir istedim gözlerinden düşen yokuşlarda, ellerim dolaşsın her gece vücudunda, gözlerimi kapadığımda sırtım duvara, yüzüm çehrene dönük olsun istedim. Ama röntgenleri çekilmeden, ama morun en kahpe tonuna bürünmeden. Şimdi ellerimde siyah bir fon üzerine beyaz izleri düşmüş bir filmin üzerine, doktor darp raporu istedi. Veremedim ismini. Seni sarıp sarmaladığım her dokumda zeden var adam. Öptüğün her yere izini böyle mi bırakacaktın adam? zaaflarımı nasıl açtım sana. Sen, kumunu göremediğin suya atlayamayan adam, nasıl attın beni ucuna bakamadığım sokağın başında beni koşar adım. En büyük korkularıma karşı böyle mi zafer kazandırıyordun bana. Hangi söylediğime inandın? Hangisi beni bu kadar hırpaladı? Nefesimi elinden alacak, her darbende daha çok sarılmak istediğim sen, nasıl olur da duvardan duvara vurdun anılarımı. Sen en güzelimdin, hani bendim yanlış olan. Sen bu değilsin adam. En son hatırladığım sayıkladığım, ağrılarıma yine senin ağrılarını koyuyor olmam. Kaç dil yordu kendini. Bir senin sesin çözerdi bağlarını yaralarımın. Aynaya dönemiyorum. Bugün hiç olmadığı kadar korktum mavi gömlekli nam-ı diğer aynasızlardan. İsmini kendime sır bildim. Neden ben o değilim diye bağırmadın, neden dur demedin, niye koynumdaki dil yarası. Beni daha iyi kimse tanıyamayacak adam. Sen gibi kimse tanımayacak ve kimse bu denli görmemezlikten gelemeyecek en yakınını, sen gibi. Nasıl oldu tüm bunlar. Nasıl bu kadar en yakının ama en ücran oldum ben. Yaşantımın ilk ihtiyacı, ilk eksiği nasıl oldun adam? Sen beni bu kadar ne zaman soydun kendine. Cesaretim vardı benim adam. Senelerim vardı sana kurduğum. Sen saatim vardı.
Sen de biliyorsun. Kimse anlamayacak seni. Kör bakışların, kaçışların olacak, mutlaka seveceksin mutlak yok bilmeden, düşeceksin, kalkacaksın ve kimse tanımayacak seni. Ben senden gidemedim. Gidemedim çünkü iyi ol istedim. Bulduğum seni sen bırakıp, yaralarını silerek. Adam senin değişiyorsun sandığın her an ben senin bir yarana bastım, bile göre, tüm cesaretimi kuşanıp kalbime. Unutma hatırla ve bir daha asla yaşama diye. İzi kalmasın en saf yanında diye, asla kendini olmadığın biri gibi gösterme diye, benim tanıdığımı herkes görsün diye, ulan o adam bu değil, o adam bu diye diye. Yapamadım adam özür dilerim. Görmediğin yerde durdum. Dün gece durdum.
Bir gün bunu oku adam. Ben seni sevemedim. Ben seni herkese yaraşır sözlere boyayamadım, ben seninle oynayamadım, ben sana yalan diyemedim, ben sana el olamadım, ben seni sevip de geçemedim, ben seni yaşadım adam. Bedenin oldum, elin, ayağın, kulağın, gözlerin oldum. Sen beni soydun adam. Önce kendine sonra kendinden.
Ben gidemedim de sen arkamdan bir su bile dökmedin be adam kalbime. Döner diye. Gözüm telefonda yazdım be adam. Kulakların çınlasın. Biliyorum belki düşerim hatırına ama vicdanında olmayayım asla, yüreğinden hatırla adam. Gittiğimiz yollarda düşeyim hatırına, gülüşlerinde ve kimse anlamadığında düşle beni.
En ücralarımdaki yaralarımı bildin ya, en ücrama düştü zaafım adı sen diye diye. Kimi koyayım izlerine şimdi? Kime gideyim sen gibi? Sen gibi nasıl olayım adam? Güle güle bile demedin be adam. Dokunamıyorum tenime, nasıl bıraktın bunca yarayı? Bugün hayatımda daha önce hiç görmediğim bir adam darp raporumu doldururken sakındığım isim nasıl senin oldu adam? Kimse anlamayacak beni, anlatamayacağım, içimde büyüyeceksin ya, daha da koyuyor adam. Hitabetin hiç yoktu da bu kadar mı sertti mizacın, Her gözün değilmiş baktıklarım, göremediklerimdeymiş vedaların.
Bir cümle var çınlıyor kulağım. İkiniz de aynısınız, kim o adam? Soru işaretlerini mi merhem gördün bana? Kıskanç silahlarım kuşanacak bedenimi, inadımı kırdın dün, tebrikler, siyah bir çığlık boşanırken dudaklarımdan.
Sen adam, şimdi yaram, çaresizliğim, elimi kolumu bağlayanım, diyemedim sabah oturduğumda baş ucuna. Sen kaçındığında bedenini en derinimden diyemedim hoşçakal. Hoş kal. Ama görünme yaralarıma. Kan akmasın kalbimden sen kokan.
Bir gün oku adam. Sana yazdım. Sana döküp de aklımı, gösteremediğim cümleler yerine de oku. Ben sen sen olduğunda cümle aleme okutmak istediğim ne varsa silerim tek kalemde. Sen nasıl ki soyarken beni iki kelime ile bakarken ardıma, ben öyle saklarım seni.
Oku adam, oku. Çırılçıplak uyandığım günün gecesine gidiyorum. Sabahı görsün aklım. Biliyorum inanırsın, dualarımdın adam. Ama kendimden değil, senden sana dualarımdın. Oku adam.
Sazının telinde, çocukluğunda, oyunlarında kaybolacağım söz. Evime bıraktığın her hatıra, uykusuz her gecem olacak adam, ama geçecek dersin sen, geçmezsin adam. Ben içerimden geçirmem seni. Sen sev.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aklımın Orta Yeri
RandomOyunda kalmak için kimseye ihtiyacım olmadığında anladım, hiç kimse göründüğü kadar kalabalık değil.