38 // My Name Is Raen

85 9 42
                                    

1 yıl sonra.

Yeeun bahçedeki şezlonga oturmuş, elindeki ev yapımı limonatanın bulunduğu sürahiyi içine nane yaprakları konmuş bardaklara bölüştürüyordu.
“Tatlım! Gel de limonatanı al.”

Aurie ayağa kalkıp paytak adımlarıyla koştu. Limonata onun favori içeceğiydi.

“Dur kızım! Koşma düşeceksin.”

Yeeun gülümsedi. “Bir şey olmaz. Aynı babası gibi, muhteşem bir koşucu benim kızım!” Sonra limonatayı hevesle bekleyen kıza uzattı.

Kızın üstündeki kot tulumun her yeri toprak olmuştu. Kafasındaki keten şapka bile.

Aslında üçü de öyleydi. Şezlonda oturan Yeeun’ın tulumu bile. İçeri gidip limonata getirmeden önce üçü birlikte bahçeyi kazmışlar, Jaebum’un kasabadan aldığı çiçek soğanlarını dikmişlerdi.

Sonra Yeeun iki kafadarı bahçede bırakıp limonata almaya gitmişti.

Yeeun kızına ikinci bardağı da verdi. “Bunu da götürebilir misin?”

Kız başını salladı ve paytak adımları sebebiyle limonataların yarısını dökse de, düşmeden kolları açık onu bekleyen adama ulaştı.

“Aferin benim Avila’ma!” Jackson kızın elinden kendi bardağını alıp kalanını fondipledi. Aurie sevinçle ellerini çırpıp yere oturdu.

Yeeun ikisine bakarken Aurie’nin yüzünde nasıl da sevgili eşinin çizgilerinin canlanmakta olduğuna hayret etti. Bebek büyümüş, yavaş yavaş siması ortaya çıkmaya başlamıştı. Açıkça babasının bir kopyasıydı.

Jeon Jungkook’un.

Yeeun sevgiyle bebeğini izledi. Jackson’la durmaksızın toprakla oynuyor, neşeli kahkahalar atıyordu. Yeeun, kıza tapan birçok kişinin etrafta olmasının Aurie için büyük bir şans olduğunu biliyordu. Ama babası yanında olmadıktan sonra, buna şans diyebilirler miydi?

Yeeun yumruklarını sıktı. Belki yanlıştı ama tüm Tanrılara, Ventiquette Yıldızı’na hınçla doluydu. Onunla olmasını başında istememişler ve eninde sonunda ellerinden almışlardı.

Ayağa kalkıp topraklı ellerini tulumunun cebine soktu ve onlara ilerledi. Jackson, Yeeun’ın da oturması için yer açarken, günlerdir Yeeun dışındaki herkesin gündemini meşgul eden şeyi sordu korkarak.
“Düğünü ne yapacağız?”

Yeeun kaşlarını çatıp ona baktı. “Bu soruyu sormadığını varsayıyorum.” Rahatsızca, elini toprağın pürüzlü yüzeyinde gezdiriyordu.

“Bu sorudan kaçarak meseleyi çözemezsin. Bir karar ver Yeeun.”

Yeeun sabırsızca elini salladı. “Evlenmiyorum, tamam mı? Kararım bu. Benim ve abimin acısına saygı duyulmasını istiyorum. Jaebum hala yasta, tanrı aşkına! Ne düğünü?”

Jackson da elini hırsla yere vurdu. “Biliyorum, Tanrım! Ama bunu onlara söyle Yeeun. Düğünün olması gerektiğini herkes düşünüyor!”

Yeeun ters bir bakış attı. “Ben düşünmüyorum! Düğün de yok, evlilik de!”

“O zaman bunu söylemelisin. Herkes senin, o adamla evlenmen gerektiğini düşünüyor! Kararını kesin belirt!”

Mistral’in reisi Huan ve vekili Yuen savaşta ölünce, yerine geçen toy liderleri Souel, Yeeun’la evlenme karşılığında yüz yıl boyunca hiç savaş olmayacağını teminat altına almıştı. Savaşta en yakınlarını kaybeden insanlar bunun büyük fırsat olduğunu söyleyip, Yeeun’ın teklifi kabul etmesi gerektiğini söylüyordu.

Lion's Lover / jjk + jyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin