39 // What The Shaman Said

78 8 15
                                    

Yeeun, karşısında oturan adamın Jungkook olduğuna yemin edebilirdi. Saçları, yüz hatları, teni vücudu... Tek bir şeyi hariç. Gözleri.

Bakışları donuk, uzak ve soğuktu. Odadaki herkese ilgisizdi ve kimseyi tanıdığına dair tek bir emare yoktu. Yeeun onun bu tavrı karşısında hayal görüp görmediğinden şüphe ediyordu ancak evdeki herkes aynı şekilde şaşkındı ama idare ediyorlardı.

Annesi Yeeun'ı mutfağa çekmişti. "Hiçbir şey belli etme Yeeun-ah." Dedi. "Adamları tanımıyoruz. Yanlış bir şey yapmayalım."

Yeeun şimdi oturup adamı izlerken huzursuzca kıpırdanıyordu. Birden adamın gözleri Yeeun'a dönünce, Yeeun yakalanmış gibi donup kaldı. Yeeun kucağındaki Aurie'ye farkında olmadan daha çok sarıldı. Bir süre hiçbir şey söylemeden bakıştılar. Sonra Jungkook'un yüzüne sahip yabancı konuştu. "Bebek sizin mi?"

Parmağıyla Yeeun'ı ve onun yanında oturan Jackson'ı gösteriyordu. Jackson, hayır cevabını verirken Yeeun başını salladı. Sonra birbirlerine baktılar, Yeeun boğazını temizledi.
"O arkadaşım. Aurie benim kızım."

Genç adam başını sallayıp başını eğdi ve gözlerini kısarak bebeğe baktı. "Çok garip. Onu bir yerden tanıyor gibiyim."

Yeeun dolan gözleriyle ona baktı. 'Tabi ki tanırsın.' diye düşündü içinden. 'Onun kalp atışlarını ilk sen duydun. O senin kızın.' Gözlerini yere eğdi ve güç almak için Jackson'ın elini sıktı.

Bu Jungkook'un sohbete katıldığı tek andı. Başka hiçbir şeyle ilgilenmedi. Kardeşi Miel her şeyle ilgilenirken o yalnızca etrafı inceledi. Yeeun onun yıllarca yaşadığı bu eve nasıl böyle, bir yabancı gibi bakabildiğine inanamıyordu. Koşup boynuna atlamamak için kendini zor tutuyordu ama karşısında kabile lideri Jeon Jungkook yoktu. Bu yeni adam, Saydouxe Kabilesi'nin liderinin kardeşiydi. Neler olduğunu anlayamadığı için sinir krizi eşiğinde olduğunu hissediyordu.

Herkes gittiğinde Jaebum, Jackson, Yeeun ve Yeeun'ın annesi salonda şokla kalakalmışlardı. Jackson, Yeeun 'a yaklaşıp kucağında uyuyakalmış Aurie'ye uzanırken Yeeun başını iki yana salladı. "Yerine yatırma. Biraz daha kalsın, ona ihtiyacım var."

Kızın küçücük vücudundan yayılan enerji ve sıcaklık Yeeun'ı rahatlatıyordu. En sonunda Jackson patladı. "Ne izledik az önce biz ya? Önce Jungkook geldi, sonra ben Raen, dedi, sonra kendi kızını tanımadı. Neler oluyor?"

Yeeun başını ovaladı. "Bilmiyorum... Hiçbir şey anlamadım."

Jackson başını iki yana salladı. "Ya o Jungkook değil, ya da artık değil. Benim tanıdığım Jungkook, Aurie'nin benim kızım olma ihtimalinde bile deliye dönerdi. Bu kadar rol yapıyor olamaz."

Jaebum şoktan çıkıp Jackson'a döndü. "O zaten Jungkook değil. Yüzü o ama bakışlarında bir şey var. Bomboş. Bizi hiç tanımadı, bu rol değil."

Yeeun, "Peki ya Aurie?" Diye sordu. "Onu nasıl tanıdı?"

Annesi başını iki yana salladı. "Bunu asla açıklayamıyorum. Bu çok özel bir bağ. Asla kopmuyor."

Yeeun'ın annesi, mutfaktan elinde Mavi Orman'ın aromatik çaylarının bulunduğu porselen demlik ve bardaklarla çıktı. Salondaki sehpaya bıraktığı bardaklara çay doldurup sırayla hepsine uzattı.

"Yeeun. Seeul'le konuşmaya git. Bonhwal kadar tecrübeli değil ama en az onun kadar iyi bir görüye sahipmiş, torunu sonuçta."

Yeeun başını salladı. Genç şamanın işe yarar, kayda değer şeyler göreceğini umuyordu sadece.

_________________________________

Yeeun Aurie'yi bebek arabasına yatırdıktan sonra, şezlongda bahar güneşinden payını almaya çalışan Jackson'a işaret etti.

Lion's Lover / jjk + jyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin