Laura, öykümüzün başladığı o kasvetli soğuk kış gününde ebeveynlerinin de ön safhalarda yer aldığı bu kaostan fark ettirmeden sıyrılmış, kız kardeşi Lori'nin evinin kapısına gelene kadar son süratle koşuyordu. Nefesini içine çekerek bahçeyi korkuyla adımladı. Yaklaştıkça artan bebek ağlaması kalbini sarstı. Mira iyi miydi? Hızla yarım açık kalmış kapıyı ardına kadar açtı ve içeri daldı. Tabii ki kız kardeşi ve Tereos savaşa gitmişlerdi. Ahşap merdivenlerden hızla Mira'nın odası olan çatıkatına daldı. Bebeğin ağlamaktan domatese dönen suratını gördü. Hızla kucaklayıp kundağa sardı Mira'yı. Bebeğin ağlaması beyninde uğuldarken bir yandan da onu, kendi çocukluğunun kabusu olan o cehennem çukuruna bırakması gerektiğinin korkunçluğuyla yüzleşiyordu. Bu savaşın çıkacağını biliyordu Laura, annesi ve Pluton'un aşkını Lori'den farklı olarak kavrayabilmişti. O tabloyu boşuna asmamıştı yıllar önce. Her şeyi planlamıştı. Şimdi vicdanı buna engel olamayacaktı.Evden çıkarken yağmaya başlayan kar şiddetlenmişti. Yetimhaneye varmışlardı artık. Kundağı kapının önüne bırakırken şiddetlenen rüzgar kapüşonunu çıkardı. Dalgalanan siyah bukleleri gözünün önüne gelirken gözleri Mira'nınkilerle buluştu. Kendisinden aldığı belli olan siyah bukleleri ve ağlamaktan şişmiş kahverengi gözleriyle ona bakan yeğenine acı dolu bir öpücük kondurdu. Yeğenine kendiyle aynı kaderi yaşamasını sağlamanın verdiği garip duyguyla öylece baktı. Bir yandan kız kardeşi ve kocasının ölmeden önceki son isteklerinin kızlarının güvenliği olacağını düşünüyordu. Söylemeliydim, diye geçirdi içinden. Lori'yi uyarmalıydım. Çok geç kaldım. Hepsi benim suçum.
Sonra ansızın göğü yararcasına bir şimşek çaktı ve gürültüyle birlikte Mira çığlığı bastı. Laura burada daha fazla kalamayacağını anladı. Elindeki kağıdı kundağa yapıştırırken elbet vakti gelince bulacaksın, diye iç geçirdi Laura. Aynı zamanda Mira'dan korktuğunu da fark etti, onunki gibi elementlerin bahşedildiği atalara sahip olmuş kimseyi tanımıyordu. Oğlu Steve bile sadece ateş elementlerinin gücünü taşıyordu. Ateş ve su, diye mırıldandı ıslanmış gözlerini gri ceketine silerken. İkisinin birleşiminden çok güçlü bir şey bekliyor insan. Ama hayır, buhar oluşup havaya karışıyordu sadece. Yavaşça doğruldu. Tekrardan yeğenine dikti gözlerini. Ne ateş gibi yakıcı; ne de su gibi boğucu ol, dedi. Buhar gibi ol, kimseyi incitme diye ekledi. Ardından uzun topuklu, tokalı çizmesiyle tutmamış kar tanelerini ezerek gözden kayboldu. Oysa masum Mira, sevgili anne ve babasından koptuğunu ve yüzlerce exordiinin o gece acı içinde kendi anneanne ve dedesinin yüzünden hayatını kaybettiğini bilmiyordu. O yaşlı ve suratsız Mrs Lesley, yetimhanedeki diğer herkesin giydiği uzun, siyah ve gri çizgili elbisesiyle gıcırtılı ahşap merdivenleri hızla adımladı. Bu havada bebek sesinin sadece halisünasyon olabileceğini düşünüyordu. Demir kapının kilidini kaldırıp güçlükle açtı. Şokla açılan gözlerini Mira'ya dikti. Yavaşça eğilip kundağın üzerine iliştirilmiş notu aldı. Mira Glaze mi? Konulması istenilen ad dışında bir de mürekkepi akmış bir yazı vardı. Mira'nın Feilet Yetimhanesinde büyütülmesiyle ilgili kesin bir vasiyetti bu. Neler oluyor? diye düşündü Mrs Lesley. O sırada hapşıran bebeğin biraz daha kalırsa donmasından korkarak kundağı içeri aldı.
Mrs Lesley bebeği susturmaya çalışırken bir yandan da hizmetli aşağı inmişti. Not yazılı kağıdı hemen katlayıp cebine koydu. Hizmetli notu fark etmişti. Çakıl taşı gibi açılan siyah gözleri müdüre hanımla bebek arasında gidip geliyordu .
"Mrs Lesley, nereden çıktı bu bebek? Aylardır gelen giden hiçbir yetim yoktu."
"Bilmiyorum Nora. Tek bildiğim bebeğin adının Mira Glaze olduğu." diye yanıtlayabildi Mrs Lesley. Ardından da "Mutfağa gidip biraz süt ve mama çıkarabilir misin?" diye ekledi.
Diğer çocukları uyandırmamak için ağır adımlarla mutfağa giden Miss Nora'nın ardından Amy üst kattan indi.
"Efendim, bu bebek kim?" derken heyecandan ağzı açık kalmıştı. Diğer çocukların da uyanıp ortalığı karıştırmaması için Mrs Lesley kaşlarını çatarak Amy'ye gidip yatmasını ve bu meseleyle sabah ilgileneceklerini söyledi. Amy'nin üst kata çıkmasının ardından geri gelen Miss Nora'nın elinde uzun süredir kullanılmadığı belli olan biberon ve içindeki süt ile biraz da ezilmiş muz vardı. İki hanım bebeğin karnını doyurduktan sonra altını değiştirip uyuttular.
Mrs Lesley Mira'yı şimdilik boş odaya değil de kendi odasına götürmesinin daha iyi olacağını düşündü. Yere yatak serdikten sonra bebeği usulca yerleştirip Miss Nora'nın yanına indi. Miss Nora müdüre hanım gelene kadar iki kahve yapmıştı. Birlikte oturup kahvelerini yudumlamaya başladılar. Mrs Lesley boş odayı bebek için hazırlamalarını ve ayrıca da bez, mama gibi bebek malzemelerini yarın sabah almaları gerektiğini söyledi. Mrs Lesley diğer çocukların nasıl tepki vereceklerini de merak ediyordu. Çünkü yaşı en küçük olan çocuk altı yaşındaydı. Bebeği sevip ilgilenmelerini umuyor ve yalnız kalmamasını istiyordu. Zaten kimse Mrs Lesley'e karşı gelmeye cesaret edemezdi, herkesi hizaya getirirdi o. Bunları düşünürken saatin çok geç olduğunu fark etti.
"Hadi Nora sen de yorgunsun, ikimiz de yatalım artık." dedi.
Kahveleri mutfağa bıraktıktan sonra üst kata çıktılar. Mrs Lesley bir süre usul usul uyuyan bebeği izledi. "Glaze..." diye düşündü. "Mira Glaze." Derin bir iç çekişin ardından bebeğin üşümemesi için peteği arttırdı. Sonrasında terliklerini çıkarıp yatağına uzandı. Uyku bandını gözlerine çekip derin bir uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTA EXORDİİ
FantastikHayat sıradan insanlar için sıradan olmaya devam ediyordu. Ama exordiiler için değil, Mira içinse hiç değil. Doğduğu günden itibaren bir gizemin içine düşmüş olan Mira, kendini ve ailesini tanıyabilecek miydi? Yoksa bu gizemde kayıp mı olacaktı...