11

1K 107 44
                                    

{Kalbimdeki yara köksüz yapraksız bir yeminle mühürlendi}

Mutlu olmaktan bahsettiğim her an aslında mutsuz oluşumu kutladığımı daha yeni fark etmiştim. Ben daha önce hiç mutlu olmamıştım, kalbim annesiz bir çocuğun şevkatli eller ile buluşması gibi atıyordu. Bir yandan yabancı gelen bu eller öbür yandan ise bana bağımlılık kazandırıyordu.

Doğru veya yanlış kelimelerini ayırt edebilecek yaşta olduğumu söyleyen her insana geçmişimin tozu dumanını göstermiştim, korunmaya muhtaç bir çocuktan farkım olmadığımı anlamaları için. Belki anlamışlardı fakat kalplerinde ki canavara duygu katamamışlardı. O yüzdendi bu gözyaşlarım, huzuru dipte yaşadığım adamın yanında tedirgin olmalarım.

Terleyen avuç içlerim kaşınmaya yüz tuttuğunda sakinleşmem gerektiğini anladım. Fazlası ile heyecanlı ve gergindim. Karşıma çıkan her insana savunduğum kişi bütün gününü bana ayırmıştı ve şuan bilmediğim yollardan ilerliyorduk. Bu yollar bizi nereye götürür emin değildim ama ayaklarım onunla her yere gidebileceğini bugün kanıtlamıştı.

"Nereye gidiyoruz?" diye bir soru yönelttiğimde istifini bozmadan ilerlemeye devam etti. Küçük ama hızlı adımlarına ayak uydurmaya çalışan bacaklarım birazdan kopacak gibi ağrıyordu. Sanırım biraz daha yürümeye devam edersek düşüp bayılacaktım.

"İleride çok güzel bir göl var." diyip yorulduğumu anlamış ve adımlarını biraz daha yavaşlatmıştı. Hayatım boyunca hiç ormanlık yollarda gezintiye çıkmadığım için buralarda bir göl olduğunu bilmiyordum. Gerçi okula giderken bile babam peşimden geliyorken sessiz bir ormanlık alanda ne işim olabilirdi ki?

Ağaçta asılı olan yaprakların rüzgardan dolayı birbirine çarpma sesi kulaklarımı şenlendirirken bir kaç adım önde olan Taehyung'a göz gezdirdim. Oldukça ince bacaklara sahipti hatta çoğu kız onun gibi ince bacaklara sahip olabilmek için ölüm diyetlerine giriyordu. Gözlerim yukarı kaydığında başımı sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Gerçekten güzel bir poposu vardı ama bu beni ilgilendirmezdi.

"Yoruldun mu?" dediğinde bir anlığına duraksayıp kafamı salladım fakat arkasına bakmaya yeltenmediği için cevabımı sesli dile getirmek zorunda kaldım. "Yaklaşık 35 dakikadır yürüyoruz sence yoruldum mu?" İğneleyici sesim karşısında başını bana çevirmiş ve dik dik bakmıştı. Bu bakışları yerimde duraksamamı sağlarken tekrardan önüne dönüp yürümeye devam etti.

Dinlenmek için duracağımızı sanmıştım fakat o dediklerim karşısında sadece bana bakmıştı. Üstelik az öncekinden kıyasla daha hızlı yürümeye başlamıştı. Beni umursadığını sanıyordum fakat kelimelerimin bir değer taşımadığını anlamıştım. Gerçi birbirlerimizin hayatlarında bir yere sahip değildik. Bu yüzden ona kızabilecek bir hakka da sahip değildim.

"Uyuz bir şekilde yürümeye devam edersen varmamız uzun sürer." dediğinde hızlanmamı beklemişti fakat ben kendimde bu gücü bulamamıştım. Günlük hayatımda çok yürüyen bir kız değildim, bunda babamın da çok büyük suçu vardı. Okul hayatım boyunca sırf uzak yerlere gitmemem için okulumun bulunduğu konumlarda ki evlerde yaşamıştık. Durum böyle olunca onunla upuzak yerlere gitmek ölümle eş değer oluyordu benim için.

Ortamdaki sıkıcılığı yok etmek adına "Babam senin gibi biriyle böyle yerlere gittiğimi görse kalpten giderdi sanırım." dedim. Adımları durmak istercesine yavaşladığında yanlış bir şey söyleyip söylemediğimi gözden geçirdim. Hafif esen rüzgardan dolayı karışmaya yüz tutmuş saçlarını kaşıyıp "Benim gibi birinde ne varmış?" diye soru yöneltti.

Şuan uzun uzun iç sesimle tartışmak istemiyordum bu yüzden söylemek istediklerimi yutup içimdeki derinliklere sakladım. Onun gibi biri dışarıdan iyi bir insandan başka her şeye benziyordu. Ben bile ilk izlenimde onun sapık olduğunu düşündüm. Babam ne düşünürdü acaba?

Dance Of Eternity | TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin