{Aşk daha güçlü değildir,
aşka sahip olan bir çocuktan}Karanlığa bürünmüş olan etrafta göz bebeklerim arsızca gezinmeye başladığında farkettim bir kuyunun içerisinde olduğumu. Endişeden dolayı doğru bir şekilde nefes almayı bırakan bedenim kısık hıçkırıklar çıkartıyor, yanan boğazım bana yük oluyordu. Nerede olduğum hakkında ve kaç saattir bilmediğim bir yatakta uyuduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Bedenimi doğrultup yanımda duran komidinin üzerindeki telefonumun ekranını açtım. Karanlığa adapte olan gözlerim ışığı görür görmez ağrımaya başlamış bu yüzden de kısılmıştı. Saat neredeyse gece yarısıydı. Babamdan ve Taehyung'dan sayamayacağım kadar cevapsız çağrı, Jisoo'dan ise tonlarca mesaj almıştım. Şuan herhangi birine ulaşıp başımı ağrıtmak istemiyordum o yüzden telefonumun ışığından yardım alarak tedirgin adımlarla yataktan kalktım.
Başıma giren ağrılar yüzümü buruşturmama sebep olmuştu. Ne zaman çok uyusam kalkar kalkmaz inanılmaz bir baş ağrısı çeker koşup hemen hap içerdim o yüzden alışık olduğum bir durumdu. Elimi başımın hizzasına getirip bir kaç dakika ovuşturdum. Kimin evinde olduğumu bilmiyordum o yüzden kalbimin atış sesi bir hapörlere bağlanmış misali kulaklarımda duyuluyordu.
Ses çıkarmamaya özen gösterip kapıyı yavaşça araladım. Bedenim aralı kapıdan usulca geçerken aydınlatmaların çok olduğu oturma odası beni karşıladı. Tüm eşyaların özenle beyaz bir şekilde dizildiği bu oda insanın içini ferahlatıyor, adeta bir huzur kaplatıyordu. Elim istemsizce eşyaların üzerinde gezindiğinde mutfaktan gelen tıkırtılar ile irkilip elimi çektim.
Oturma odası ile mutfağı ayıran küçük bir duvar vardı sadece. Buradan bar masasını rahatlıkla görüyor ve orada işlenen bir beden olduğunu tahmin edebiliyordum. Çıplak ayaklarım seslerin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladığında nefesim bir an olsun kesildi ve kulaklarım sesleri keskin bir şekilde duymaya başladı.
"Uyanmışsın." İçeri girer girmez arkasına dönmeden cümlesini bana sunmuştu. Oysa ki ses çıkartmamıştım, hisleri bu kadar kuvvetli olamazdı. Anlamakta güçlük çektiğim bir şeylerle uğraşıyor ve ısrarla arkasına dönmüyordu. Ben ise buruşmuş yüzüm ile onu izliyor aldığım nefesleri dizginlemeye çalışıyordum. "Kimsin?" dedim gayet sakin ve duraksız çıkan sesim ile.
Eline aldığı bardağı aramızda duran masaya bırakıp bakışlarını benimle bir tuttu. Burnuma gelen kahve kokuları şimdiden gevşememe fazlasıyla yardımcı olmuştu. Donuk bedenimi kısa sürede inceleyip bardağı bana biraz daha yaklaştırdı. "Sana yaptım." diyebildi suskunluklarımızın arasında. Ben bir karşımda duran bedenin yüzüne birde bana uzattığı kulplu bardaktaki kahveye bakıp neler olduğunu idrak etmeye çalışıyordum.
Hayatımda hiç bu kadar güvensiz hissetmemiştim. Belki de bu kahvenin içine bilinmeyen bir hap koymuş, benimle alakalı planlarını yavaş yavaş geliştirmeye başlamıştı. Mutfağa hapsolan ayaklarım neden kendini kurtarmak için bu evden uzaklaşmaya çalışmıyordu bilmiyordum. Tek yapmak istediğim şey donuk hayatıma geri dönüp şuan aynı evin içinde bulunduğum adamın kim olduğunu öğrenmeye çalışmaktı.
"Sen o değilsin dedim." Kendimi bar sandalyesine atarken. Bir elimle kahve bardağıyla oynuyor diğer elimle kıyafetlerimi sıkıyordum. İlk baş anlamaz bakışlarıyla beni süzdü daha sonra ise kısa bir gülüş atıp sadece bana yoğunlaştı. "Beni kolumdan tutan adam değilsin." diye cümlemi düzelttiğimde bu defa ne demek istediğimi anlamış olacak ki başını salladı.
"Evet değilim ve sen şuan kim olduğumu, neden bu evde olduğunu ve neden seni o adamdan kurtardığımı merak ediyorsun değil mi?" Tam anlamıyla aklımdaki tüm soru işaretlerini bana yöneltince şaşırıp hafif onaylamak adına kafa salladım. Yaşadığım her şey fazlasıyla saçma geliyordu. Bir anda hayatım değişmiş ve sorunlarla dolu olan bir silsileye yakalanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance Of Eternity | Taennie
Teen FictionPolis kızı olan Jennie Kim ilk öpücüğünü uyuşturucu kaçakçılığı yapan Kim Taehyung'a vermişti. Kim Taehyung & Jennie Kim