{Bazen sadece boşluğa ihtiyaç duyarsın}
Nefes almanın güçleştiği bu dünyada doğmak biz insanların en büyük sorunsalıydı. Ayak basmak zorunda kaldığımız yer bir gün yarıldığında tutunacak bir dalımızın olmaması akıtmıştı göz yaşımızı. Kurumaya yüz tutmuş bu damlalar ruhumu benden koparıyor ve kana bulanmış denize fırlatıyordu. Saracak bir yaram kalmadığını görmek yeşertse bile çiçeklerimi, birgün koparacak birinin karşıma çıkacağına emindim.
Cumartesiyi pazara bağlayan gecede Jisoo ile göz göze geldik. Uzatmak isteyip yapamadığı ellerini birbirine kenetlediğinde odasında asılı duran tablolarda gözümü gezdirdim. Her haftasonu olduğu gibi yine görüntülü konuşuyor ve neler yaptığımızı anlatıyorduk. Gerçi benim için rutin haline gelmiş olan planlar söylemekten cümleleri yaşlandırmıştı bile.
"Cumartesi günün nasıl geçti Jen?" Ortamı neşelendirmek adına sesini yankılandırdığında sıkıntı ile nefesimi verdim. Her haftasonu aynı şeyleri yapıyor ve bunları anlatıyordum. O ise duymaktan zevk alır gibi heyecanlı bir şekilde beni dinliyordu. Moralimizi düştüğü bu ortamda elinde oynadığı kalem bedenimi uyuklatıyordu sanki.
"Babamın iş arkadaşları ile balığa gidip bütün gün suçlu insanlar hakkında konuştuk." dediğimde heyecanlanır bir şekilde gülümsedi. Hayatımın sıkıcı ilerlediğinin bende farkındaydım. Her ne kadar bu durumdan şikayetçi olmasam bile iyi hissetmem adına yalan söylemesi zorlama olan mutluluğumu dibe vuruyordu. Bu gibi konularda yeterince sınırım bozuluyorken kafamı dağıtmak adına konuyu değiştirdim.
"Jinle nasıl gidiyor?" Gülen yüzü anında solduğunda şaşkınlık ile ona baktım. Bu denli üzülecek bir şey yapmış olmasına ihtimal veremesem bile neredeyse ağlayacak olan narin kıza göz gezdirdim. Yüzünden anlamlandıramadığım bir hayal kırıklığı ve atmaktan sıkılan bir kalbi vardı. Birbirimizi anlayabilmek hissetmenin yolundan geçiyordu. Bu denli bağımızın olması ne duygular yaşadığımızı bilmemiz ile bağlıydı.
"Sanırım ayrıldık." dedi elindeki kalemi yere fırlatırken. Açılmaya meyilli olan ağzım nefes almayı unutmuş ve kafamda salakça senaryolar yazmıştı. Bu denli içten ayrıldıklarını söylemesi durumu ciddiye almamı sağlıyordu. Yüzüme üzgün bir ifade yerleştirip Jisoo'nun gözüne baktığımda ağlamak üzere olduğunu anladım. Nedenini sorar gibi kaşlarımı kaldırdığımda anlatmak adına duraksadı ve derin bir nefes aldı.
"Normalde telefonumu iki çalışta açardı fakat az önce beş çalışta açtı."
Yüzümün aldığı belirsiz şekil kendimi camdan atma isteğini doğuruyordu. Onu bu kadar çok seven bir insana fazlasıyla yüklenmesi benim gibi sap kızlara kesinlikle saygısızlıktı. Bir müvecheri kazılı olan topraktan çıkartıp uzun süre bedeninde taşıdıktan sonra zengin olmana rağmen satmakla eş değerdi.
"Bende ciddi bir şey sanmıştım." dediğimde ani refleks ile yüzüme bakıp gözlerinden alev püskürttü. Jisoo'ya karşı gelmek uzun süre baskı altında olmak gibiydi. Bakışları ve yüklediği anlamları ile size uzun süre bakıp bir süre sonra çığlık atarak oradan kaçmanıza neden olurdu. Dişlerimi sıktığımda sakin olmak adına saçlarını öne attı.
"Jin'i savunacağını biliyorum o yüzden bunu konuşmaya gerek yok." diyip kısa bir gülüş yerleştirdi güzel yüzüne. Şu zamana kadar hep Jin'i haklı bulmuştum. Çocuksu kavgalar eden bir sevgiliye sahip olmasına rağmen Jisoo'yu asla bırakmıyordu. Zaten insan sevdigi ile çocuklaşmaz mıydı? En saf duygularını ona aktarıp yetiştirdikleri ağaçlara tahtadan salıncak yapmaz mıydı?
Bazı zamanlar bir erkeğe dayanmanın nasıl bir duygu olduğunu düşünüyordum. Alçalan gururumu yükseltebilmek için bir oyundu belki de bu düşünce. Yıkılmaların verdiği direnişler çevremi saran kalkanları yok edecek kadar güçlüydü. Boğazım patlayana kadar bağırdığımda hapsolduğum kokunun sahibini kaybettim o gecede ve yıldızların şahit olduğu kolları, iz bırakamadı bedenime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance Of Eternity | Taennie
Teen FictionPolis kızı olan Jennie Kim ilk öpücüğünü uyuşturucu kaçakçılığı yapan Kim Taehyung'a vermişti. Kim Taehyung & Jennie Kim