{Beni bulman için seni
kaybetmem gerekti}Bir şafak vaktinde ayaklanırken yediğim darbeler, kendi hazinesinde ölü bedenleri taktim etti bana. Avuçlarımın dokunduğu mücevherler, kayıp bir bal arısının bıraktığı eşsiz çiçek kokusunu harmanladı. Taçlandığımı düşündüğüm her an dibe vuruşumu seyretmiştim. Yok olmak güzel bir güneşli günün ağlayıp sularını bedenim ile buluşturmasını dileyen bir kız için basitti. Altını çizdiğim cümlelerde vurgulu kelimeler gözümü boyamış ve yavaş yavaş kör olmamı sağlamıştı.
Tapınılası bir sonbahar gecesini, güneşin insanları selamladığı bir sabahı, dalganın ay ışığında ki ilhamını ve bir sokak gazetecisinin durmak bilmeyen çırpınışlarını görememiştim. Gözüme inen perde siyahlığı temsil edip bedenimi kendine çekerken durmasını dilediğim sayısız vuruşları hissettim. Ben kendi yaşamı ile mücadele etmeye çalışan bir kızdım. Çoğu zaman da itildiğim her durumda yeniden başlamayı tercih etmeyen bir kız.
İnsanların beni nasıl konumlandırdığını hiçbir zaman kafama takmamışken çatışan bulut sesleri korkak bir bedene taşımıştı beni. Kendi ışığını söndürmüş ve etraftaki ışıltıları kendine adamış birini kimse yıkamazdı. Hayatımın ipleri benim elimdeydi ve ben onları yön vermede zorluk çekiyordum. Çiçekler arasında gitmeye gayret gösteren bu vücut ne ara ateşlerin olduğu bir yola sapmıştı?
Elimde duran zarif ve bir o kadar da kalın kitabı kahverengi raflara yerleştirip göz ucu ile kendime bağdaşlaştırmaya çalıştığım kağıt birikintileri inceledim. Aldığım nefesler oldukça temkinli bir şekilde havaya ulaşıp etrafımdaki insanlara görünmez oluyordu. Ayakta dikilmekten yorulan bacaklarım kendini sandalyeye atmak isterken gözüme takılan az öncekine itafen daha ince olan şiir kitabını avuçlarım arasına aldım.
En büyük sorunum pazar günleri geldiğim kütüphane de çerezlik bir kitap arayışıydı. Vaktimin çoğunu bunun için harcayıp hafta sonlarımı bir nebze olsun doldurabiliyordum. İlerlediğim masadaki beden meraklı gözler ile leptopun ekranında gezinirken hızla karşısına oturup bu halini sonlandırmasını sağladım.
"Boşuna uğraşıyorsun." dediğimde Jisoo sıkıntı ile nefesini dışarıya aktardı. Benimle bağlantısı olmayan birini araştırması sanki onun peşinden ben koşuyormuşum gibi gösterebilirdi. Yanında duran pet bardaktaki kahvesinden bir yudum alıp klavyede uğraşmaya devam etti.
"Kendime bir söz verdim onu bulacağım." Sözüne saygı ile kaşlarımı kaldırdığımda benimle irtibata geçmeyen gözlerine baktım. Onu bulunca hayatımız ne gibi değişecekti ki? Onca kibrit parçalarının arasında küçük ve ince bir tahta parçasını bulmaktan daha olanaksızdı şuan yaptığımız. Elimizde dış görüşünü haricinde bir bilgi yoktu. Harmanlanan ruhunu cehennem ateşinde aramak uğruna onu bulmaya hazır mıydı bedenim?
"İmkansızı istiyorsun Jisoo." Sert çıkan sesim bedenini dondurup bakışlarını bana çevirmesine yol açmıştı. Benim için uğraşması ve haftasonunu ajan gibi geçirmesini sağlamışken daha fazla yük veremezdim kollarına. Kişiliğini bilmeyen birinin peşine düşecek kadar endişeleniyordu benim için. Odamda onu gördüğümü anlatmam tamamen saçmalıktı. Bazı şeyleri içimde yaşamak gerekirken mızıkçılık yapıp Jisoo'ya sığınmıştım. Bu benim için utanılacak bir durumdu.
Anlamlandıramadığım bakışları eşliğinde uzunca yutkundu. Birileri tarafından yanlış anlaşılmak veya saf gözükmek kanunlarıma işlenilmiş bir maddeydi. Böyle olmayı ben tercih etmemiştim. Ne olduğu belli olmayan bir adama boyun eğmeyi ben istememiştim. Şimdi bu bakışları da neyin nesiydi? Herkes gibi salak olduğumu yüzüme vurup burdan çekip gidecek miydi? Kuru bir gülün yapraklarını hep kitap sayfalarında saklanmıştım. Çünkü onlar benim kavuşamayan hayallerimin kırıklarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance Of Eternity | Taennie
Teen FictionPolis kızı olan Jennie Kim ilk öpücüğünü uyuşturucu kaçakçılığı yapan Kim Taehyung'a vermişti. Kim Taehyung & Jennie Kim