{Ölümün olduğu bu dünyada
hiçbir şey gerçek değildir aslında}İki yol çizilmişti aşılmaz duvarımın süslü raflarına. Dibinde oturduğum koltukların var oluşu bedenimi yakan kurallara bedeldi. Ya iyiyi seçecektim ya da kendi hayatımı. Ezbere okunmuş küfürlerin ana diliydi kaderim. Kötü olmaya mahkum olan kişiliğim zarif olmakla bütünleşmişti. Kazıp çıkmaya ant içtiğim bütün yolların sonu dipsiz kuyuya çıkmak zorunda mıydı? Düştüğüm çukurda çırpınmayı unutmuş bedenim bana kutsallanmış kanatlar ile göğe çıkmayı denedi, ta ki yeniden dibe çakıldığım zamana kadar.
Önümden kayıp giden belirsiz karartı az önce hayatımı sorgulamaya itelemişti beni. Cevabını verdiğim sorular beynimde yankı yapıyor ve dilsiz bir kızın bedenine geçiş yapmama zorluyorlardı. Bir kelime ağzımdan yükselip arsızca var olmaya yemin eden bedene ulaştığında bütün çığlıklar yükseldi kulaklarımda. Göz bebeğim tek bir noktaya takılmış ve biraz sonra odamı dolduracak o bedeni aramıştı. Tek başıma kaldığım bu odada kendimle konuşmam gereken ne fazla şey varmış? Benliğimi sorgulamayı bırakıp seçimlerimi bir dosya halinde düzenlesem beynimdeki bütün yankılar sona ererdi sanırım.
"Jennie." Tedirgin sesi ile kapı açıldığında ürken bedenim arkasına dönüp güvenden sarsılan ruhumu okşadı. Meraklı gözleri benden uzaklaştığında odayı yoklayıp bembeyaz olduğuna emin olduğum bedenimi süzdü. Onu endişelendirmiş hatta korkutmuştum. Gerçi şuan ben bile titriyor ve nefes almakta güçlük çekiyordum. Hayatımda ilk defa bir erkeğe yer vermiş ve o erkeğin psikopat olduğuna şahit olmuştum.
"Bir şey mi oldu Jin?" dediğimde ağzını aralayıp başını salladı. Bu soruyu onun sorması ve benim cevap vermem gerekirken lanet ettiğim şartlar rolleri kartlar ile değiştirmişti. Bir işler çevirdiğim ve bu durumdan husursuz olduğumu yüz ifadelerim ile belli etsem bile bozuntuya vermeyip yatağın üzerinde duran telefonumu elime aldım.
"Hadi salona inelim." Kolunda çekiştirip durumları bir nebze olsun değiştirebilmek adına saf rolüne büründüm. Biri tarafında ele geçirildiğimi biliyordum. Bu duygular ve davranışlar bana ait değillerdi. Doğduğum gün belgeler ile verilen hayat bir kişinin deyimiyle yerle bir olamazdı. Bunu kaldırabilmek için fazla küçüktüm.
"Endişeleniyorum Jennie." diyip elini omzuma yerleştirdi. Ben onlara yalan söyleyecek bir kız olamazdım. Tanımadığım bir erkeğin odamda bulunmasını anlayış ile karşılayamazdım. Benim bedenimi bile korku sarmıştı çoktan. Titreyen ellerimi görmeleri için onlara uzatmam mı gerekiyordu illa? İçimde ki çığlıkları duymaları ve o karanlık bedeni benden uzak tutmaları gerekiyordu.
"Anlamadım." Salak olduğuma inanır gibi yüzüme baktığında derin bir nefes verip bakışlarımı ondan kaçırdım. Boğulan nefesimi geri vermeleri için yalvarabilirken ben son nefesimi susarak geçiriyordum. Çıkmazın karşıladığı bu sokakta ateşin harmanı kör edebilirdi gözlerimi. Işığın parıltısında yaşayan ben karanlığın gölgesini zor görürken kör olmaya mahkum edilen gözlerimi çoktan ele vermiştim.
"Cuma gecesi Jisoo bana bir takım şeyler anlattı."
Hala neyden kaçıyordu saf bedenim? Duygularımın karmaşasında yüzmeye çalışan birine niçin yardım edemiyordu teknem? Bende biraz sonra boğulacaktım bu suda. Yanlızlığım buna şahit olurken beynimde uçuşan cümleleri aktarmaya çalıştım. Dudaklarım savurmak istiyordu onun benliğini. Bunu yapmak bana verilen en büyük ödül olabilirdi sanırım.
"Ne anlattığını tahmin ediyorum fakat bu konu hakkında pek konuşmak istemiyorum." dediğimde bıkkınlık ile nefes verdi. Saniyelerin meydan okuduğu bu evde onun bedenine saklanma isteğim artıyordu. Birbirine dolanan ellerim gözlerime takıldığında boğazımı temizleyip bakışlarımı ona çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance Of Eternity | Taennie
Teen FictionPolis kızı olan Jennie Kim ilk öpücüğünü uyuşturucu kaçakçılığı yapan Kim Taehyung'a vermişti. Kim Taehyung & Jennie Kim