"Mitsuki çekiyorsun dimi?"
"Evet, çekiyorum."
"Ayy, ya ama çok tatlılar bunlar."
Kamera sesleri ve annemlerin konuşmaya başlamasıyla uyandım.
Üstümdeki ağırlıkla Kacchan'nın benim göğsümde yattığını anlamıştım.
Uykudan kalkmışlığın asabiliğiyle konuşmuştum. "Ya kapatsanıza şu kameraları, Kacchan'nı uyandırıcaksınız."
Dediğim şeyle etraf sessizleşmişti. Bende kollarımı Kacchan'a sarmıştım. Burnumuda saçlarına dayayıp kokusuyla uyumaya çalışmıştım.
Sadece çalışmıştım.
Çünkü Mitsuki teyzemin "Kız bunlar çıkıyor mu acaba?" Diye bağırmasıyla Kacchan'da uyanmıştı. Gözlerimi az çok açtığımda Kacchan'nın annemgile 'her an bağırabilirim' bakışı attığını gördü-
"Siz napıyorsunuz!? Şurada uyuyoruz! Bir rahat vermediniz-" sözünü kesen şey Mitsuki teyzenin, Kacchan'nın ağzına vurmasıydı.
"Sus! Anneye bağrılmaz!"
Ben gülmeye başladığımda annemde kendini tutamamış ve birlikte gülmeye başlamıştık. Annem kendini durdurmayı başarabildiğinde "Hadi İzuku, artık gidelim." Dedi. Bende kafamı sallayıp yataktan kalktım.
Banyoya gidip, kendime gelmek için yüzümü yıkayıp kuruladım. Banyodan çıktım ve evin kapısına yöneldim. Annemin beni beklediğini gördüm. Yanına gittim. Kapıya çıktığımızda Mitsuki teyzemle annen sarılırken Kacchan bana bakıyordu. Bende ona baktığımda bana "İçimde kötü bir his var Deku. Dikkatli gidin."
Biraz korkmuştum çünkü Kacchan'nın hisleri çok güçlüydü ve çoğu kez doğrulanmıştı.
Mitsuki teyze ve annem vedalaşmalarını bitirdiklerinde yola koyulmuştuk. Yoldayken dikkatli dikkatli yürüyor ve anneme de dikkat etmesini söylüyordum.
Eve gitmek için sadece bir sokak vardı. Karşıda karşıya geçtiğimizde evimizdeydik. Yola adımımı attım. Annemde benimle yanyana yürüyordu. Sonra köşeden bir fren sesi geldi ve sonrası tamamen
Karanlık...
Katsuki'nin Ağzından
İçimde kötü bir his vardı. Hislerim kuvvetli olduğu için genelde doğru çıkardı ama bu daha çok canımı yakıcakmış gibi geliyordu.
Kendimi rahatlatmak amacıyla banyoya gittim. Sıcak suyu açtım ve suyun altına girdim.
Saçlarımı yıkarken bunak "Ne!?" Diye aşağıdan bağırmıştı. Bıkkınca bir nefes verdiğimde bunağın ağlama sesini duydum. Öyle bir ağlıyordu ki bütün mahalleyi inletirdi. Meraklanmaya başlamıştım.
Duştan çıkıp yatağıma doğru ilerledim. Duştan önce hazırladığım kıyafetleri hızlı bir şekilde giyip koşar adımlarla mutağa inmiştim.
Annem dizlerinin üstüne çökmüş ağlıyordu. Yanına gidip yerden kaldırdım. "Noldu? Niye ağlıyorsun?" Diye sorduğumda kızarmış gözleriyle bana bakmıştı.
"İnko... O... *hıck* tıra-f-ik k-azası yapm*hıck*ış." Daha şiddetli ağlamaya başlamıştı. Benimde gözlerim dolmuştu. Annem hazırlanmasını, hasteneye gidiceğimizi söylediğimde odasına gidip hazırlanmıştı.
Hemen evden çıkıp hastahaneye gittik. Resepsiyondan hangi odalarda olduklarını sorduğumuzda 'Bayan Inko 3. Kat 486. Odada, oğluda yoğun bakıma alındı." Demişti. Hemen yukarıya çıkıp Inko teyzenin odasında beklemeye başladık. Yaklaşık yarım saat sonra uyandığında doktoru çağırmıştık. Bir sorunu olmadığını oğlu sayesinde ağır yaralanmadığını söylemişti. Bende Inko teyzeye geçmiş olsun dileyip odadan çıkmıştım. Deku'nun bulunduğu yoğun bakım odasına gitmem lazımdı.
Gözlerim dolmuştu. Doğduğu an dışında ağlamamış olan ben şuan lanet bir inek yününden ağlıyordum. Ama şuan ona sarılmaya, dokunmaya ve hissetmeye ihtiyacım vardı.
Hiç biri olmazsa en azından onu görebilmeye ihtiyacım vardı.
Yoğun bakım odasının önüne geldim. Odanın önünde 2-3 tane doktor konuşuyordu. Bir tanesi beni fark edip konuşmuştu. "Siz Izuku Midoriya'nın yakını mısınız?" Kafamı olumlu anlamda sallamıştım. Şuan konuşmaya bile gücüm yoktu.
"Midoriya Beyin durumu pek iyi sayılmaz. Annesini korumaya çalışırken kendisini 2 kat daha fazla yaralamış. Omurgasında ve sağ bacağında kırıklar, böbreğinde ve karaciğerinin altında da kanama vardı. Kanamayı durdurmamız biraz zor oldu ama başardık. Şuan durumu stabil. Yine de nolur nolmaz diye yoğun bakımda tutuyoruz. Iyi günler." Demiş ve gitmişti. Bende en yakın koltuğa oturup ağlamaya devam etmiştim.
Bir süre sonra yanıma bir hemşire gelmiş, bana bisküvi ve su bırakıp gitmişti. Ama şuan onları yiyemeyecek kadar midem bulanıyordu. Deku'ya baktığımda yüzü mosmordu. Kalbim acımıştı.
Bir süre daha Deku'ya baktıktan sonra önümü dönmemle karşımda bir hemşireyi görmem bir oldu.
"Üzgünüm efendim, sizi korkuttum sanırım. Size şunları vermem gerekiyor." Demiş ve poşetimsi bir şey vermişti. Bunlar Deku'nun eşyalarıydı.
İçine baktığımda onlara gittiğimde Deku'nun gülerek baktığı telefon ve Deku'nun kendisine ait olan telefonu vardı. Bilmediğim telefonu aldım ve telefon ekranını kaydırdım. Daha önce muhtemelen şifre vardı. Hoşlandığı çocuğu merak ediyordum. Tam 'mesajlar' yazan uygulamaya basıcaktım ki kendime 'Sanane Katsuki' dedim ve telefonu poşetin için geri koydum.
*****
Huuu bitti. Öbür bölüm zaman atlaması olabilir. Ama olmayadabilir. Neyse
Yanlışım varsa üzgünüm
Sizi seviyoree💜💜