15 ❧ killin' me slow with the words you wrote, the heart broke

815 103 67
                                    

15  ❧ Yazdığın sözlerle beni yavaşça öldürüyorsun. Kırdığın bu kalp, evet.

Jungkook derin bir nefes alarak arkasına yaslandı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jungkook derin bir nefes alarak arkasına yaslandı. Karşısında oturan genç kızın, Roseanne'in, yüzündeki ifadelerin anbean değiştiğini görüyordu. Minikleri sürekli değişiyor; göz bebekleri belki de duyduklarını sindiremeyerek şaşkınlıkla kocaman oluyor, kaşları çatılıyor, düşünmek bile vücudundan bir ürperti geçmesine sebebiyet veriyordu. Jungkook, gözlerini kaçırdı. Aslında anlatmak istememişti. Hiç istememişti. Nedenini bilmiyordu ama Rose'nin gözünde kötü biri konumuna düşmek istemiyordu. Kötü biri değildi, gerçekten de iyi biriydi. Geri dönülemez birçok hata yapmıştı ve bunu kabul ediyordu. Ama tüm bunların geniş çaplı düşünüldüğü zaman oldukça büyük bir amacı vardı: İntikam.

"Anlayamadım," dedi Rose gözlerini kırpıştırarak. Aradan neredeyse beş dakika geçmişti. Yıllar gibi süren bu beş dakikada iki taraftan da çıt bile çıkmamıştı. "Yani, Lisa'yı orada bırakıp gittiğinizi mi söylüyorsun? En yakın arkadaşlarından birisini geride mi bıraktın?"

"Rose," Jungkook dirseklerini masaya yaslayarak parmak uçlarını şakaklarına yerleştirdi. "Bunun bir hata olduğunun ve kabul edilemeyecek bir şey olduğunun farkındayım. Ama bir şeyler yapmak zorundaydım."

"Bir şeyler mi yapmak zorundaydın?" Histerik bir şekilde gülüp kafasını iki yana salladı. "Bir şeyler yapmak zorundaysan hep birlikte yapabilirdiniz. Oradan hep birlikte kaçabilir ya da hep birlikte katlanabilirdiniz."

"Anlamıyorsun." Jungkook dişlerini birbirine bastırarak derin bir nefes aldı. "Yapamazdık. Yakalanırdık. O hapishaneden farksız yerden çıkmam gerekiyordu. Geri dönüp o çocukları kurtarmak için."

"Geri dönüp çocukları kurtarmak için..." Rose dudaklarını yaladı ve kafasını sallayarak onayladı. "Peki, yapabildin mi?" Jungkook ile göz göze geldiklerinde zaten cevabınu bildiği bir soruyu sorduğunu açıkça hissettirmişti. "Neler yaşadığını bilmiyorum. Eminim zor zamanlar geçirmişsindir. Onları kurtarmak istemeni de takdir ediyorum ancak henüz bir şey yapamadın. Lisa'nın ve geride kalan çocukların hayatları mahvoldu, mahvolmaya da devam ediyor." Gitmek için harekete geçti. "Şimdi Lisa'nın neden böyle davrandığını anlayabiliyorum. Senden böyle bir şeyi beklemezdim."

Ayağa kalkıp odadan çıkmak için kapıya yöneldiğinde Jungkook arkasından "Benden böyle bir şey beklemez miydin," diye sormuştu. Ses tonu biraz alaycıydı. "Beni ne kadar iyi tanıyorsun ki benden böyle bir şeyi beklemiyorsun? Ben bir katilim, bir hırsızım. Ah, ayrıca bir de deli raporum var. Size nazik ve iyi davranıyorum ama gerçekte kimim bilmiyorsun. Kötü şeyler yaptım ve yapmaya da devam etmek zorundayım." Rose, omzunun üstünden Jungkook'un çaresiz ifadesine baktı. "Bana başka bir seçenek verilmedi. Ben de iyi biri olmak istiyorum ve tamamen iyi şeyler yapmak istiyorum. Yaptığım tek kötü şeyler birkaç beyaz küçük yalan söylemekten ibaret olsun istiyorum. Ama elimden bu geliyor."

vindicta ❅ rosékook•taeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin