5 ❧ i've been callin' you friend, i might need to give it up

1.3K 162 74
                                    

5 ❧ Yalan söylemek istemiyorum, sana güveniyordum. Tekrar düşüyorum, kaldırılmaya ihtiyacım var. Seni arkadaşım diye çağırırdım, sanırım bunu bırakmalıyım.

 Seni arkadaşım diye çağırırdım, sanırım bunu bırakmalıyım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Simsiyah döşenmiş odada oturuyordu. Halıdan tutun dolaplara, perdelere ve masaya kadar her şey simsiyahtı. Üstüne içeriye ışık da girmiyordu, yalnızca perdenin kenarından içeriye doğru süzülen güneş ışıkları içeriye loş bir hava katıyordu o kadar. Yerinde doğrulup boynunu kütürdetti. Odaya tamamen tezatlık oluşturacak derecede beyaz teni, mint yeşili saçları vardı. Elleri masanın üzerinde duran telefona uzandı. Kilit tuşuna basıp son aramalara girdi ve bir kez daha genç kızı aramayı denedi. Ulaşılamıyordu. Telefonu fırlatırcasına masaya atarken ellerini sinirle saçlarının arasından geçirdi. Sol gözünü kaplayacak büyüklükte ince uzun bir yara izine sahipti ve saçlarını geriye attığında iz ortaya çıkmıştı.

Kapı tıklandığında minik gözlerini kapıya çevirdi ve soğuk bir ses tonuyla "Gir," dedi. Kapı açıldığında içeriye kırmızı saçlı bir adam girmişti. Boynunda ve kollarında dövmeler vardı. Gri bir tişört ve siyah, deri bir pantalon giyiyordu. Kulağındaki küpeyle oynarken hafifçe sırıttı. "Beni çağırmışsın Yoongi," dedi neşeli bir ses tonu ile. Anlaşılan ona bir görev verilecekti ve eh, bu iyiydi çünkü oldukça sıkılmıştı.

"Evet, Hoseok." diye karşılık vermişti Yoongi iç çekerken. "Veronika'yı bir uyuşturucu teslimatı için göndermiştim, yeri biliyorsun, ama ulaşamıyorum. Beni aradı ve iyi hissetmiyorum dedi sonrasında telefon kapandı. Neler olduğunu merak ediyorum, endişe ettim. Gidip bir bak."

Hoseok, kafasını aşağı yukarı sallayıp Yoongi'yi onaylarken Yoongi'nin masasına doğru yaklaşmış, masanın üzerinde duran kürdanlardan birini dudaklarının arasına yerleştirip çevirmeye başlarken "Tamam," demişti. "Veronika'yı bulunca seni ararım."

***

Lisa'nın tek yaptığı ise kafasını yavaşça kaldırarak koyulaşmış gözleriyle Taehyung ve Jungkook'a bakmaya başlarken dişlerini sıkarak konuşmak olmuştu. "Dokunmayın bana."

Taehyung şaşkınlıkla geri çekilirken Jungkook olayları anlayamazmış gibi Taehyung'a bakıyordu. Pekala, Lisa'dan böyle bir tepkiyi hatta daha kötüsünü zaten bekliyordu ama neden başta Taehyung'a iyi davranıp sonra bir anda değişivermişti ki? Arkasını dönerek salona baktı. Jennie, en uçtaki - şöminenin hemen yanındaki - koltukta oturuyordu ve Rose de hemen yanında ayakta durmaktaydı. Jisoo ise her zamanki gibi üçlü koltukta telefonu ile ilgileniyordu ancak Lisa ve Taehyung'un odadan çıktığını gördüğünde telefonu bir kenara bırakmış, kaşlarını çatarak ikisini izlemeye başlamıştı.

Lisa kafasını kaldırdıktan hemen sonra Jungkook'a omuz atıp hızlı adımlarla kapıya yönelmişti. Kapının kolunu aşağıya indirerek açmaya çalıştı ancak kapı kilitliydi ve açılmıyordu. Gözlerini kapattı ve dişlerini sıkarak derin bir nefes aldı. Daha fazla Jungkook ve Taehyung ile aynı ortamda bulunmak istemiyordu. Beşinci katta olmasalar camdan bile atlardı onlardan kurtulmak için. "Taehyung," Arkasını bile dönmeden konuştu. "Anahtarları bana ver. Hemen."

vindicta ❅ rosékook•taeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin