scripturient

36 4 3
                                    

Başlıksız dosyanın üzerine iki kez tıklayıp boş beyaz bir sayfanın üzerine yazdığım iki cümleye baktım. Unutuyorum, her şeyi, seni, beni, bizi... Unutmadan yeni bir güne başlayamıyorum. 

Gözlerimi yumdum. Önceki güne ait olan varlığım bile bana unuttuğumu söylüyordu. Hayatımı kabullenmek yerine inatla her geçen gün bunun varlığıyla, bu gerçekle canımı yakıyordum. Uzun uzun cümleler kurup insanların beni anlayamayacağı bir konuma getiriyordum kendimi. Yan gözle ona doğru baktım. İşini yapıyor gibi gözükse de bir kaç dakikada bir gözleri bana dönüyor ve ne yaptığıma bakıyordu. -belki iyi miyim, sabah ki dramatizmi aştım mı diye bakıyordu- Gözlerimiz birleştiğinde gözlerini kırpıştırıp önüne döndü. Sanki beni tanıyor, her şeyi biliyor fakat yine de yeni tanışmışız gibi davranıyor gibiydi. Belki de öyleydi. Gözlerine bakarken bana yaptığı o garip şeyi düşündüm. Onu nasıl unutmadığımı, ve bana geçmişi nasıl hatırlatabildiğini.

Beynim her zaman ki gibi bana oyun oynuyor ve kendi kafamda kurduğum şeyleri aniden ortaya mı çıkarıyordu bilmiyordum. Öyleyse bile neden onunla her temas kurduğum anda buluyordu beni. Gözlerimi gözlerinden çektim ve bilgisayara döndüm. Boş beyaz sayfanın ortasındaki yazıya baktım. "Seni, beni, bizi." Kaşlarımı çattım. "Biz diye bahsettiğin kim? Biz kimiz?" Kendi kendime yönelttiğim soruyla bir önceki varlığımı anlayabildim. "Her gün farklı biri olarak uyanıyoruz değil mi?" Güldüm. "Ne de felsefik biriymişsin sen."

Yazarların yazmak için ilhama ihtiyaç duyduğu söylenir, ilham denilen şeyin benim için tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Yazmak için hiçbir zaman herhangi bir şey beklemedim. Sanki her anım benim için bir kitap sayfası, bir kitabın önemli bir satırı. Her an kurgularımın içindeyim, her an kitabın ana karakteri olarak nefes alıyorum. Yazmak için ihtiyacım olan tek şey hislerimi dökecek anlar ve onları hatırlayabilecek bir hafıza. Hafızam bu konuda pek yardımcı olmuyordu açıkçası. Öyle biri olsaydım ki kendi yarattığım karakterlerimi unutmak zorunda kalmasaydım. Onlar da benim gibi yeniden ve yeniden başlamasaydı, o zaman karakterlerim bu kadar içten, bu kadar insanın karmaşık iç dünyasından birer parça olabilirler miydi? İnsanın en içindeki çekişmeyi bu kadar net, bu kadar gerçek gösterebilir miydim? -belki de karmaşıktı kimine göre- Bugünkü kendimle, o karmaşayı yansıtmayı sevdiğime karar verdim.

Boş sayfayı kapatıp son kaydettiğim çalışmaya girdim. Akıllı bir yanım çalışmanın sonuna, çalışmayla ilgili küçük notlar bırakmıştı. Notları gözden geçirdiğimde fark ettim ki bu sefer kimseye anlatmak istemediğim gerçekleri bir kitaba toplayıp onlardan kurtulmak istemişim. Kitabın ismine baktım. "I Forgot"

Notlarımdan birine baktım. 

Sence de içinde anlamsız bir boşluk yok mu Görkem? Sanki unuttuğun bir şey, o şeye ihtiyaç duyuyorsun. Ama kimse sana yardım etmiyor. Hatırlayacak gibisin ama küçük parçalar dışında bir şeyin yok. Lütfen hatırlayalım onu Görkem. Unutmamızın acı verdiği bu şeyi öğrenmek istiyoruz. Kitabındaki Görkem de, ben de, sen de. Lütfen sadece gözlerini aç ve sana bıraktığım ipuçlarını takip et.

Gözlerimi notumdan kaldırdım ve üzerimde hissettiğim açık kahverengi gözleriyle buluşmasına izin verdim.

i forgot bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin