leptosome

25 4 3
                                    

Evin içinde çalan telefonun sesine ilerledim. Mutfağa girip çalan telefonu cevapladım. "Alo?"dediğimde derin bir nefes aldı. "Kaç gündür seninle konuşmak istiyordum." dediğinde zorlukla konuştum. "Siz kimsiniz?" dediğimde duraksadı. Telefonun ucundan bile konuşmakta zorlandığı hissedilirdi. "Annen." dediğinde görmesede başımı salladım. Arkadan gelen adım seslerine döndüğümde yanıma gelip kulağıma hafifçe fısıldadı. "Ona kızgınsın, çünkü zamanında seni olduğun gibi kabullenmemişti." dediğinde başımı salladım. "Sanırım yüzüne kapamak istiyorum." dedim ve telefonu kapadım. Gülüp hafifçe bana eğildi. "Bu kadar hırçın olacağını düşünmemiştim." dedi ve yanımdan geçip dolabı açtı. "Sana ne hazırlamamı istersin?" dediğinde düşündüm. "Bugün canım garip bir şekilde omlet çekiyor." dediğimde güldü. "Neden güldün?" dediğimde elinde yumurta kutusuyla bana döndü. "Dün benden bugün omlet yapmamı istemiştin." Başını eğdi. "Bazen sanki her şeyi hatırlıyormuşsun gibi konuşuyorsun." dedi ve bir tava çıkarıp ocağa koydu. Üzerine yağ gezdirip diğer yandan bir kaba yumurtayı kırdı ve çırptı. "Bazen ben de öyle hissediyorum, ama bunun sebebi senin etrafımda olman." dediğimde bana döndü. "Mesela biraz önce ki gibi." Gülümsedi. "Bir gün bana ihtiyacın olmayacak." Yumurtayı tavaya döktü ve tavayı hafifçe salladı. "Bana hep böyle yemek mi hazırlarsın?" dediğimde pişen yumurtayı kesip tabağıma bıraktı. Masaya tabak ve bardak koyarken omuz silkti. "Sen genelde kolaya kaçıyorsun." dediğinde masaya oturdum. "Ne gibi?" 

"Her zaman sandviç yapıyorsun, tabi her zaman yaptığının farkında olmadığından." Başımı salladım. "Başka bir şey beceremediğinden ya da." Güldü. Gülüşüne baktığınızda gülümsemek zorunda hissediyordunuz kendinizi. Beyaz dişleri birbir sıralanırken ne kadar güzel göründüğünü düşünmeden edemiyordunuz. Ve onun gülüşüyle hayatınızın ne kadar güzel geçebileceğini düşünüyordunuz. Bunları düşünmenizin vücudunuzun yarattığı kelebek etkisini de seviyordunuz. 

Açık kahverengi gözlerindeki sakinliği sanki tüm derdinize deva olabilirmiş gibi geliyordu. Tüm sakinliğiyle sizi hayallerinizdeki idealarınıza götürüyordu. Ya da toz pembe bir ideanın içine hapsoluyordunuz.

Gözlerinizi gözlerine getirdiğinizde unuttuğunuz her şeyi anımsayacak bir güce sahip oluyordunuz. 

Buna ne derdiniz bilmiyorum. Ama bunun içimde bir yerlerde bağımlılık hissi yarattığını biliyordum. Bir yanım sonsuza dek benimle kalmasını ve hayatımı hatırlatmasını istiyordu. 

Bir yanımsa bu bağımlılığın doğru olmadığını kendi ayaklarımın üzerinde kalmayı başarabilmem gerektiğini biliyordu.

i forgot bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin