bu bölümü taehyung'un ağzından yazmak istedim çünkü.. bu ficte onun duygularını ondan dinleyemiyoruz pek, savaşçı ruhlu jeongguk'um izin vermiyo genelde 🐸
neyse ben yine bir işler karıştırdım.. ☺
"seni anlamaya çalışıyorum, anne fakat bu kadar tutturmana bir türlü mana yükleyemiyorum gerçekten." dedim huzursuz ifadem yüzümü kaplamışken. diğer türlüsüne ne mimiklerim, ne de gerçekten rahatsız hisseden yüreğim el veriyordu çünkü. annem, kısa bir süre pembe bir rujla süslediği dudaklarını birbirine bastırmış ve sonrasında yeni bir ısrar için aralamayı tercih etmişti. "seni düşünüyorum, taehyung. biliyorsun bunu. aşk gerçekten büyük bir şey ancak düzgün, iyi yaşamak da bir o kadar da önemli."
gerçekten büyük bir of çekmek istedim. son yarım saattir, bir haftadır sürekli yaptığımız gibi, ailemin istediği nişan mevzuu hakkında konuşuyorduk ve artık bunun bir yerde patlak verip tartışmaya evrileceğini hissediyordum. annem ve babam, jeongguk'a olan hislerimden haberdarlardı ancak bunu desteklemiyorlardı. desteklemeyiş nedenleri asla homofobik olmaları değildi. aşık olduğum kişinin jeongguk olmasıydı problem ettikleri..
cinsel yönelimimin pekâlâ farkındalardı da zaten. onlara laf arasında bahsetmiştim. bunu büyütmemiştik bile. üstelik annemin gençliğinde çeşitli kadınlarla maceraları olduğunu da biliyordum. onlara kendimi açtığımda bana rahatlıkla hikayelerini anlatmış ve gevşememe neden olmuştu. ailem kesinlikle eskide kalmış düşünce sistemine sahip değillerdi. bu konuda, beni yetiştiriş biçimleri konusunda ikisine de deliler gibi minnettardım. yalnızca beni korumak için her şeyi yapabilecek şekilde güdülenmişlerdi o kadar. bir yere kadar anlayabiliyordum bunu yalnızca. sonrası biraz sınırlarımın ihlaline giriyordu. şimdi olduğu gibi.
"ben zaten iyi yaşıyorum, anne. o kızı sevmiyorum. bu bir yana, jeongguk da sevmiyor. onunla yan yana göründüğüm her seferde deliye dönüyor." açıkça söylediğimde annem, bana doğru uzandı ve elimi kavradı. aynı şekilde ellerini kendi avuçlarım arasına aldım ve gözlerine beni anlamasını ister gibi baktım. "taehyung.." diye mırıldandı önce. ikna olmuş gibi görünmüyordu. "jeongguk ve ailesini biliyorsun. ben kimseyi yargılamak istemiyorum fakat insan ailesinden ne görürse onu bir noktada mutlaka yaşıyor. onun sana zarar vereceğini düşünüyorum. kalbini kıracakmış gibi hissediyorum ve bir anne olarak seni korumak istiyorum yalnızca." dediğinde kaşlarım çatıldı hızlıca. annem buna aldırmadan konuşmaya devam etti.
"jeongguk seninle daha önce hiç tatmadığı şeyleri yaşıyor, öğreniyor. bunu bana gelip sen anlatıyorsun ama sonrasını düşünebiliyor musun? mecbur kalacağınız şeyler olduğunda, kaçmanız gerektiğinde.. taehyung, seninle gelebilir mi sence? jeongguk senin aşkını yaşayabilecek biri mi?"
dudaklarından dökülen son cümle, ister istemez kafamın içerisine sinsi bir güve gibi uçtu ve yerleşti. niyeti sağlam tahtalarımı çürütmekti. o an bunu düşündüm. o an aklımdan jeongguk'un tüm kaçışları, yumrukları, söyleyemedikleri geçti ve ben afalladım zira elimde net bir şey yoktu. senelerdir avuçlarımın arasında tuttuğum şey katran karasıyken artık daha şeffaftı yalnızca. ne olduğu biraz daha anlaşılabiliyordu ancak buralarda kabul gören şey o değil gibiydi her ne olursa olsun. jeongguk'un bozbulanık bir cümlesine dünyaları yakıp yıkacakmışım gibi hissetmek, bir çift omzuma çok ağır geldi. jeongguk benim aşkımı yaşayabilirdi, değil mi?
"fakat bunun çözümü hayatıma başkasını sokmam falan olamaz ki, anne!" dedim sesimi biraz yükselterek. annem yaptığım saygısızlıktan pek hoşlanmış gibi durmuyordu. bu sebepten kendimi biraz daha sakinleştirmeye çabaladım. "ben de istemem darmadağın bir hayat yaşamak fakat o kadını da istemiyorum-bir kadın istemiyorum. birini istemiyorum, onun dışında..." diye devam ettim kararlılıkla. son cümlede sesim hafifçe kısılmıştı kendime engel olamadan. yine de en ufak tereddüt parıltısı taşırsam şayet, annem ısrarını sürdürürdü. bunu biliyordum. bu yüzden çabucak toparladım kendimi. bu konuşmalar beni fazlaca yıpratıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
litost. ✔
Fanfiction[👨❤️💋👨✨] [enemies to lovers taekook x düzyazı] serseriliğine dalaşırken birbirimizle, dudaklarımızda sigaralarımızla yumruk savururken bedenlerimize her şey en basit formundaydı ve ben bu karmaşada bile kaybolurken, ona beni tutuşturmaması içi...