biz geldik yine.. çok uğruyorum buraya sanki yahu
iyi okumalaarparmaklarımın arasında içmeyi unuttuğum bir sigara vardı. tek vasfı zehirli dumanını avcumun içerisine sindirip beni gri kokutmaktı. boşta olan elimi arka cebime atarak anahtarımı yokladım. saat bir hayli geçti ve artık evime girmem gerekiyordu. oldukça üşüyordum ve karmaşık bir ruh hâlini de bedenimde besliyordum. anahtarın varlığını baş parmağımı dürtükleyen metalin soğukluğu ile hissettim. kavrayarak cebimden çıkardım. uykum geldiğinden küçülen gözlere sahiptim. kısık kısık bakarak anahtarı kapı deliğine ilerlettim ve tık sesiyle birlikte birbirlerini sararak boşluklarını doldurmalarına izin verdim. anahtar kilit uyumu denilen şey tamamen bu boktan ibaretti işte. size açılmayan her kapıyı, şayet elinizde anahtar varsa kolaylıkla açabilirdiniz. ama ne vardı da annem karşılasaydı beni bir kere? bunu anında boş verdim.
taehyung ve o herif sokağın sonuna varalı, ben onları göreli saatler oldu. çok garip bir his vardı kıyılarımda. bağlı olan tüm gemilerimi derinden sarsıp, kuvvetli dalgalarla çevreleyerek sinsice geminin gövdesine sızmaya çalışan, içeriyi ağzına dek suyla doldurup beni batırmayı amaçlayan alçak bir histi bu. kendi kalbim, bu yabancı ülkenin adamlarıyla ittifak kurup arkamdan iş çeviriyordu bir de. hainler yaşamasındı!
onun sokağına varıp konuşmayı amaçlamak gibi bir hataya yer verdikten ve karşılaştığım manzarayla düşüncelerimin büyük bir pişmanlığa evrildiği andan sonra usulca ardımda kalan kaldırıma çöküverdim. bakışlarım yolun sonundaydı. irislerimin hapsine aldığım yol gözümde öyle büyüyordu ki, oraya varmanın benim için ne kadar korkunç, ne kadar meşakkatli olacağını düşünüyordum. bu kanımda haklıydım da zira hakkım olanı kaybettiğimi de derinden hissediyordum.
epey vakit önce aklımdan geçen bir düşünce vardı. incecik bir ip gibi sadece bir kez zihnimde süzülmüş olsa da netçe hatırlıyordum. eğer ailelelerimiz nefret etmeseydi birbirinden, demiştim kendi kendime. o ve ben arkadaş olabilirdik. o an için neden olmasındı ki, diyordum. şimdilerde ise bunun için bir sürü neden sayabilirdim işte. hırs, öfke ve fevri eylemler bunların en önemlileriydi ki bunlar, taehyung'dan çok bende bulunuyordu. eğer böyle güvensiz ve evsiz bir köpek gibi yaşıyor olmasaydım, o oğlanın yerinde ben olup ona arkadaşlık edebilirdim..
tüm bu fikirlere kendimi kaptırıp uzun süre yolu izledim. kendi kendime itiraf ettiklerimle birlikte göğsümden bir yükün kalktığını, süzüldüğünü ve benden uzağa gittiğini hissettim. ondaki yerimi artık korumak zorunda olmak, ne için çabaladığımı dahi bilmezken taehyung hakkında daima düşünmek ya da o yakalarımı kırıştırmakla uğraşırken yüzümü geriye çekmek zorunda değildim artık. içten içe onun dostu olmak isterken, bundan habersizken, artık bu arzumun varolduğunu biliyordum. üstelik kendime itiraf ettiğim andan hemen sonra, onun zaten böyle birine sahip olduğunu biliyor olmak bu dileğimden kurtulmamı sağlamış gibiydi. sanki bir anda tüm amaçlarım şaştı. düşüncelerim birbirine girdi ve ben kaldırımdan kalktım. bir zamanlar arkadaş olmak istediğim taehyung, artık gözlerine bakmayı dahi kaldıramayacağım bir canavara dönüştü benim için. onun bu kadar iki yüzlü olmasından korktum. bir de iyi niyetiyle beni kandırmaya çalışıyordu utanmadan. ona inansaydım, karşılaşacağım manzara yine bu olacaktı işte.
kafamın içerisinden sıyrılıp evime giren kapıyı araladım. sigaramı evin önüne rastgele savurdum. nereye gideceğiyle ilgilenmedim. normalde olsa bunu yapmazdım fakat şimdi, hafif hissefiyordum. anahtarı kilitten çıkarıp yeniden arka cebime attım. ayakkabılarımı, ceketimi çıkardım. kapıyı ardımdan kapattım ve yönümü evin içerisine döndüm. salonda loş, sarı bir ışık vardı. kaşlarım çatıldı. herkes uyuyordu. en azından bana söylenen buydu. belki de herhangi birini uyku tutmadığından oturmak istemişti. derin bir nefes aldım ve uykulu gözlerimi kırpıştırdım. içeriye doğru adımladım. salonu kontrol edecektim. oturan kız kardeşimde şayet, belki biraz muhabbet ederdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
litost. ✔
Fanfic[👨❤️💋👨✨] [enemies to lovers taekook x düzyazı] serseriliğine dalaşırken birbirimizle, dudaklarımızda sigaralarımızla yumruk savururken bedenlerimize her şey en basit formundaydı ve ben bu karmaşada bile kaybolurken, ona beni tutuşturmaması içi...