nedir bu başımda bu sevda nedir, yandım ateşine ben kaç senedir

15.2K 2.2K 1.4K
                                    

bu bölüm pek içime sinmedi ama.. yazdım madem atayım dedim. güzel okumalaar!

taehyung ve en yakın dostu, esmer olanın dudağında tuttuğu, henüz yakmadığı sigarasıyla parktaki banklardan birinde otururken saat oldukça ileriydi. taehyung'un suratı mahkeme duvarı gibiydi ve dowoon, buna karşı duyduğu merakı gizlemeden arkadaşına bakıyor, anlatacağı anı bekliyordu. hafif hafif esen rüzgar, tepelerindeki ağacı hışırdatıyordu ve cırcır böcekleri tenha olan parkta yankılanan sesler çıkarıyorlardı. sokak lambaları önlerini ve birbirlerini görmelerini sağlıyordu. 

''çakmak ister misin?'' diye sordu, dowoon. taehyung ile yaklaşık yarım saattir burada sessizce bekliyorlardı ve esmer olan dalgınca kaldırım taşlarını izlerken, sigaranın gövdesini de dudağında tutmaya devam ediyordu. dowoon da bu sessizlikten huzursuzlanmıştı ki, soru sorma yoluyla herhangi bir diyalog başlatmayı hedefliyordu. taehyung'un bakışları, arkadaşından yükselen ses ile soluna, yanında oturan bedene döndü. ardından yeniden önüne, kucağına çevrildi. dudağındaki sigarayı aldı ve kucağına koydu sakince. üzerinde korkunç derecede hüzün, burun direğinde tarifi imkansız bir sızı yer bulmuştu. konuşsa konuşurdu lakin hangi kelimelerin hangi hisleri tam karşılayacağını kestirebildiği söylenemezdi. 

''içmek istemiyorum.'' diye mırıldandı en sonunda taehyung. ''jeongguk rahatsız oldu üzerimdeki kokusundan, fark ettim.'' dowoon, arkadaşının yüzündeki durgun ifadeye ve cümlelerine karşın burukça tebessüm etti. ''belli oldu,'' diye mırıldandı ve kahverenginin ene açık tonuna sahip saçlarını karıştırarak, ''jeongguk'la mıydın?'' diye sorguladı. cevabını bildiği bir soruydu aslında tam da o an. yine de sormasaydı şayet, taehyung konuşmaya devam etmezdi. bunu da biliyordu. onun  jeongguk hakkında konuşmasını sağlamak için daima sorular sorarak yönlendirmek gerekiyordu zira taehyung, diğer oğlanın adını anacağı cümleler konusunda gerçekten de aptala dönüyordu.

yine de en açık şekilde de dowoon ile konuşabiliyordu zira şu koskoca evrende onun yüreğinde biriken hislerini bilen tek kişi oydu. eğer taehyung, aşkı yüzünden ağrıyan kalbi ve hislerinden bahsedemediğinden şişen dili karşısında pes edip dowoon'a gitmemiş olsaydı muhtemelen asla da öğrenemezdi de çünkü buradaki tüm insanlara göre aşkı hastalıktı. kimse onu dowoon gibi dinlemez, anlayan gözlerle bakacak kadar anlayışlı davranmazdı. hatta ve hatta jeongguk bile yapmazdı bunu. biliyordu taehyung ve bunu bilmek, tüm fırtınaları eş zamanlı olarak içinde koparıyordu işte.

''evet,'' dedi taehyung yutkunarak. arada bir dişlerini birbirine bastırarak sıkıyor, aniden göğsüne giren sancıya kafa tutuyor gibi kasılıyordu çenesi. ''topaç çevirdik.'' dowoon, taehyung'un yaptıklarını iddia ettikleri eylemin imkansızlığı karşısında dalga geçercesine kıkırdadı ve ''gene rüya mı gördün?'' diye sorguladı. taehyung, dowoon'un birkaç saat önce başına gelen en güzel anı böylesine alaya almasına anlık parlasa da onun da haklı olduğunu biliyordu zira, onlar jeongguk ve taehyung'du. birisi yumruksa diğeri tekmeydi her zaman. birisi ateş ötekisi su. biri nefret, diğeri aşk...

''sahiden diyorum, oğlum.'' dedi taehyung kafasını hafifçe yana çevirip tüm inandırıcılığı ile arkadaşına bakarak. ''evime geldi, dowoon. aradı beni ama nasıl titriyor sesi.. biliyorum, gerçekten de yok sayacağımı söylemiştim onu ve denedim de.  terslediğimde üzgünce kapattı telefonu. aklım kaldı gerçekten, bırakamadım öyle. indim yanına.'' sahiden de böyle olmuştu. taehyung, telefon kapandıktan sonra derin bir nefes alarak ışığını kapatmış ve yatağına girerek tavanına çevirmişti bakışlarını. yine de sadece birkaç dakika sürmüştü bu kararlı tavrı zira kapısında oturan jeongguk'tu. herhangi biri değildi. bedeninde yanan her kıvılcımın, zihninde tüten dumanın adıydı. tavır alabileceği, kızgın kalabileceği son insandı belki de. bu yüzden yenilgiyi kabullenmiş ve onun halen aşağıda olduğunu umarak dışarı atmıştı kendini. onu bu denli kötü görmeyi bile beklemezken, kendisinden destek alarak ağlamıştı ay tenli olan. belki de dowoon'un dediği gibi yalnızca gündüz düşü görmüştü. o dereceydi!

litost. ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin