merhabaaa.. not yazacak bi şeyim yok ama böyle de çok boş oldu diye şu an bu cümleyi kuruyorum...
taekook çok güzel
!!muhtemelen burayı görmeyecek ama renasshi en çok güzel her yere sokuşturmam lazım bunu!!
kaçtım.
"of taehyung," diye bağırdım oturduğum koltukta, kucağımdaki kaseden teker teker kopardığım salkım üzümler bir yanağımı doldururken. bu yüzden birazcık peltek ve yuvarlak çıktı heceler. "köpeğin olmuşum resmen. ağlayacağım!" oturduğum yerde hafifçe tepinerek sitem edişim, aynanın önünde gömleğinin düğmelerini iliklemeye çalışan taehyung'u güldürdü. bakın, çok haklıydım ona kızmakta tamam mı? üzerindeki beyaz gömleğin düğmeleri neredeyse tamamen açıkken ve yapılı, esmer göğsünü gözlerimin önünde sergilerken başını geriye atarak gülen taehyung evrenin en tehlikeli varlığıydı. ben bununla baş edemezdim yani. kalp cerrahları acilen ayrılmamızı tavsiye edebilirlerdi bana.
"kimse üzümlerini çalmıyor, jeongguk, boğulacaksın şimdi.." şeklinde bana alakasız bir yanıt verdikten sonra oturduğum koltuğa doğru yürümüştü. onun benim yönümde adımlayışıyla kucağımdaki kaseyi kenara bırakıp ayaklanmış, beni belimden yakalamasına izin vermiştim. bir yandan ağzıma doldurduğum üzümleri yutmaya çalışıyordum. "ama canım çok çekti." şeklinde yanıt verirken, ellerimi pantolonunun başlangıcına; kasık çizgisine yerleştirip göğsüne kadar kaldırmadan yukarıya ilerlettim ve bozuk duran yakalarını düzelttikten sonra gömleğinin düğmelerini yukarıdan iliklemeye koyuldum. taehyung, birbirine bastırdığı dudakları ve her zamanki yoğun bakışlarıyla beni birkaç santim yukarıdan izlerken ben, sevgilimi giydiriyordum.
"evrenin en haylaz çocuğusun." dediğinde gözlerimi devirdim ve iliklemeyi bitirdiğim düğmelere memnuniyetle baktım. gerçekten büyük bir memnuniyetti bu. sonrasından suratım asılıverdi ve alt dudağım aşağıya düşerken sahteden, ağlamaklı şekilde mızırdandım. "ulan fransız," dedim sitemli hallerime geri dönerek. "çok güzel oldun. yani, istediğini giyebilirsin ama... yedi yirmi dört peşinde gezeceğim, bil bunu." taehyung, konuşmam bittiğinde elini boynumun yan tarafına sarmıştı. dört parmağı enseme doğru boynumu kavramışken baş parmağı, çenemin üzerinden dudaklarımı bularak aşağı sarkmış alt dudağımı yukarıya doğru itti. ardından "mızmız." dedi. "seni yakınımdan ayırır mıyım sanıyorsun?" dilimi üst damağıma çarptırıp, "tch." sesi çıkardığımda, alt dudağım yeniden taehyung'un baş parmağıyla çarpıştı. boynumdaki ve çenemdeki varlığı sıcaktı.
taehyung her zaman sıcacıktı.
"aynen öyle.." taehyung, minik mırıltısının ardından suratlarımızı yakınlaştırarak dudaklarımızı birleştirmiş ve kısa sürse de alt dudağımı nazikçe emerek diliyle sırılsıklam olmasına neden olmuştu. hiç alışamadığım bu delirtici eylemiyle birlikte aptala dönmüş, ona karşılık versem de bunu ağır ağır yapmıştım. taehyung kısa süre sonra geriye sararak dudaklarımızı ayırmış ve çenemden aşınan parmağıyla kendi yarattığı ıslaklığı yoklamış, dudağımı okşayarak silmişti. "sana daha fazla bakarsam bu odadan çıkamayacağız, jeongguk." diye söyledi sonra. aniden aydınlanmış gibi devam etti. aklına yeni gelen bir detaya tutunmuştu. "ve senin de amacın bu değil mi? şeytan!" kendini birkaç adım geriye çekip etki alanımdan çıkarak bana baktığında, yakalanmanın getirisiyle masumca sırıttım.
bugün benim oteldeki ve gwangju'daki son günümdü. taehyung ile bir gün aralıklarla mahalleye dönmeye karar vermiştik zira bir hafta sonu ikimiz de kaybolup sonrasında aynı anda belirirsek fazla bariz oluruz diye endişelenmiştik. ben bu son günde odadan çıkmak istemezken taehyung, benimle dışarı çıkıp anı biriktirmek konusunda tutturmuştu açıkçası. ona dışarıda dokunamaz, uzak kalırdım bu yüzden istemiyordum fakat onu reddedip kırmak da istemiyordum. bu yüzden gizliden gizliye işi yürütürsem odada kalırız diye düşünmüştüm. fakat dediğim gibi, taehyung amaçlarımı ve hareketlerimin altında yatanları anlıyordu hemen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
litost. ✔
Fanfic[👨❤️💋👨✨] [enemies to lovers taekook x düzyazı] serseriliğine dalaşırken birbirimizle, dudaklarımızda sigaralarımızla yumruk savururken bedenlerimize her şey en basit formundaydı ve ben bu karmaşada bile kaybolurken, ona beni tutuşturmaması içi...