bu bölüme jeongguk'un iç sesi hâkim ve tamamen zihninin içi gibi, tutarsız ve karmaşık cümlelerden oluşuyor.. bir paragrafta atıp tutarken öbür paragraf bu söylediğini çürütüyor. umarım onun içindeki kaosu ve dışarı yansıtışını anlatabilmişimdir? ayrıca nereden çıktı bu demeyin, tanıyosunuz litost jeongguk'u bence artık..
güzel okumalar..
içiyordum. önümde altılı bira şişeleri, bayık bakan gözlerim ve burun direğimdeki her an ağladı ağlayacak hissiyatımla basket sahasının içerisinde oturuyordım. boş gözlerle çevreyi inceliyor, her geçen saniye için katlarca fazla alkolü bünyeme alarak uyuşmaya çabalıyordum zira benim zihnim hiçbir an durmak bilmiyordu. kafamın içerisindeki çarkların arasına sıkışmış onlarla dönüyor, dişlileri arasında ezilip büzülüyordum. taehyung yanımda yoktu. o burada olsa bu kadar düşünmez ve kafaya takmazdım ancak o çevremde olmadığı her an içimde büyüttüğüm özgüvensizliğim, kendime karşı hissettiğim boktan acıma ve aşağılık kompleksi kükremeye başlıyor, bana pençelerini geçirirken hiçbir acıma belirtisi göstermiyordu. taehyung yokken ben, içimde kalan canavarlarıma yem oluyordum.
taehyung, okuluyla ilgili işlemleri halletmek işin kampüse gitmişti saatler önce ve ben de soojun'u arayarak evde kalan kıyafetlerimi, özellikle de çalışma masamın çekmecesindeki bulutlu topacı bularak valizime dizmesini, ardından benimle sokağın köşesinde buluşmasını söylemiştim. öyle de yapmıştık. soojun'dan eşyalarımı almıştım ve ona sımsıkı sarılmıştım size yarın sabah erkenden suwon'a gitmek üzere yola çıkacaktık. vedalaşmaya vaktimiz olmayacaktı, biliyordum.
valizimi yüklenmiş kim dairesine adım adım geri döndüğüm esnada içime serpilmiş endişe, tereddüt ve kötü olan birçok duyguya karşın galip gelmeye çabalıyor, aşkımın varlığına asılıyordum. yürüdüğüm iki dakika boyunca aklımdaki her şeyi en layığıyla yerine getirebilecek güçte olduğumu kendime fısıldadım ancak nafileydi. sokaktan döndüğüm anda benden yirmi metre uzakta gördüğüm beden, babamın kambur bedeni, içimden hıphızlı bir ürperme geçmesine neden oldu. aldığım soluk genzime kaçmış gibi öksürdüm ve saniyesinde görünmez olmak istedim. pek tanrı'yla işim olmuyordu ancak o an, onun beni görmemesi için yalvardım. hatta taehyung'un evine onun gözleri beni görürken girmek, belki gururunu kırmak istedim ancak yerimden kımıldayamadım. sanki her şey başa sarmıştı. kendimden çok korkuyor, içimdeki ikilemleri bir paydada buluşturamıyordum.
babamla göz göze geldik ve o yanımdan ağır kokusuyla geçip giderken, beni ezmek adına ayağımın dibine tükürdü. dudaklarından çıkan sesle yanımdan geçip giderken irkiliverdim. onun her hareketi üzerimde öyle korkutucu tesirler yaratıyordu ki, kendini kozasında kilitli unutan bir kelebek gibi hissediyordum. dışarı çıkıp uçma iznini veremiyordum kendime. utanç ve kırgınlık hissediyordum. üstelik karşısına geçip beni öldü bilin dediğim adam yanımdan geçip giderken dahi beni aşağılıyordu. sahiden de ölü toprağıma, mezarıma tükürse böyle ağrıma gitmezdi belki bu yaptığı ancak şimdi, kendi elleriyle mahvettiği hayatımın üzerine takındığı bu iğrenç tavır midemi bulandırmıştı.
hiçbir zaman iyi olamayacakmış gibi hissediyordum.
gözlerim anında ıslanmış, dolmuştu. birbirine dolanan elim ayağımla birlikte taehyung'un evine zıt yönde adımlamıştım ilk defa. bir bayiye uğramış, paramın yettiği kadar uyuşabileceğim fikriyle yalnızca bir altılı bira alabilmiştim. bir elimde valizim, bir elimde biralarımla ikinci sığınağım olan sahaya gelmiştim sonra. köşeye yerleşip sırtımı ağlara vermiş, bir saat kadar süreyi içip içip düşünerek geçirmiştim.
ben jeon jeongguk'tum. ismimi teyzem koymuştu. beni hayatımdan mahrum edemeyen çaresiz ailemi maalesef ki gerçekleşen doğumuma ikna eden kişi. bu sebepten yirmili yaşlarımın başında akıp giden zamanı ancak yakalayabilmiştim ben. hiçbir vasfım yoktu ayrıca. kendime bir şeyler katabileceğim fırsatlar bana bronz bir tepsiyle dahi sunulmamıştı. herkesin deyimiyle okuyup adam da olamamıştım. hiçbir varım yoktu ama yoğum gerçekten de çoktu. süslü biçimde adımı bir sayfaya yazıp artı eksi listesi yapsanız şayet, eksilerim artılarımdan boldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
litost. ✔
Fanfiction[👨❤️💋👨✨] [enemies to lovers taekook x düzyazı] serseriliğine dalaşırken birbirimizle, dudaklarımızda sigaralarımızla yumruk savururken bedenlerimize her şey en basit formundaydı ve ben bu karmaşada bile kaybolurken, ona beni tutuşturmaması içi...