geceler yangın aklım divane, bilmem ki nasıl düştük bu hale.

15.5K 2.1K 2.5K
                                    

bolca sinir krizi uyarısı..
gönlü hoş tutan bölüm yazınca bir yerden patlak veriyor illa gördünüz mü?? iyi okumalaar

"bana pasla bana!" elimi havaya kaldırıp potaya doğru koşarken taehyung'un yanından sıyrıldım ve jimin'e seslendim. benden kısa olan boyuyla önüne çıkan dowoon'u atlatarak çevik bir göğüs pasında buldu. top sertçe elime düştüğünde potayla aramda beş metre kadar vardı. elimdekini sektirerek potaya doğru koşmaya başladım. saniyeler sonra zıplarsam topun potaya gireceğine neredeyse emindim. bu yüzden kendine güvenli bir şekilde hızlı adımlar attım. ancak arkamdan savunmaya koşan taehyung'u hesaba katmamış olacağım ki, kendisi tazı gibi koşardı, hemen ensemdeki varlığını hissettiğimde bir anlığına duraksayarak onca hengame ve bağırış çağırışın içerisinde -spor tutkunu erkekleri bilirsiniz- başımı hafifçe taehyung'a çevirdim. az önce yanıma yanaşarak nefesini enseme üfleyen kendisi değilmiş gibi sevimli bir tebessümle suratıma baktı ve ardından şeytani ifadesini bürünerek elimdeki topu kaptı. tüm bunlar on saniye gibi bir süre içerisinde gerçekleştiğinden geriden gelen zihnim takip etmekte oldukça zorlanmıştı.

jimin bana küfrederek sitem ettiği esnada dahi tüylerim diken dikendi. taehyung topu kendinde fazla tutmayarak dowoon'a pasladığımda ve o da bizim potaya ilerlemeye başladığında savunmaya koşan seokjin de bana saydırmaya başlamıştı. ben ise yiyeceğimiz sayının garanti olduğuna emin olduğumda ellerimi dizlerime yaslamış, hafifçe öne eğdiğim bedenimle soluklanıyordum zira saatlerden beri koşturuyorduk ve taehyung sabrımı sınıyordu. beni bloklayan kişi o ve onu bloklayan kişi daima ben oluyordum ve her seferinde işin içerisine bir bit yeniği sokarak dikkatiğimi dağıtmaya çalışıyordu. az önceki gibi ensemle alıp veremediği vardı mesela. ya da arkamda garip sesler çıkarıyor ve çıldırmama neden oluyordu. rahatsız edici seslerden nefret ediyordum ve o da bunu biliyordu işte. tüm maç boyunca bana kafayı yedirmeyi amaçlamış gibiydi. açıkçası bununla eğleniyordum. basket maçlarımızı elbette ki ciddiye alırdım ancak önceden hepsi taehyung'u ağlatmak için olurdu. şimdi ise gözlerimi kısıp onunla dalga geçerek gülüşmek amacımdı doğrusu. bir de hepimize tavuk ısmarlayacak olmaları..

gerçi bu gidişle para bizden çıkacak gibiydi zira taehyung işin içerisine hile katıp zaaflarımla oynuyordu ve basket atarlarsa kaybettiğimiz kesinleşiyordu.

top, bizim potaya girdiğinde taehyung ve hyunjin yumruklarını tokuşturdular. bu beklediğim bir şey olduğundan sakince iç çektim. taehyung'un saçları hafif nemlenerek alnına yapışmıştı ve su içerken yanlışlıkla ıslattığından dolayı beyaz tişörtünün önünde daha koyu bir iz vardı. altına giydiği basketbol şortu lacivertti ve dizlerinde bitiyordu. kaslı bacaklarını ve ince ayak bileklerini bu uzaklıktan kolayca seçebiliyordum. muhtemelen maçın bittiğine karar verilmişti ki, taehyung dowoon ile konuşarak sahanın köşesine doğru ilerlemiş ve suyunu alarak sırtını tellere yaslamıştı. dowoon da onunla aynı pozisyonu almıştı. yan yana soluklanıyorlardı. hepimizin yorulduğu kesindi.

"neye bakıyorsun daha puşt!" dedi. "atsaydın kazanıyorduk." jimin'in söylenerek yanıma gelişiyle irkildim. birkaç saniye daha eğilerek nefeslerimi toparladıktan sonra doğruldum ve gözlerimi yeniden taehyung'a çevirdim. "hiç.." dedim mırıltıyla birlikte. "mağlubiyetime. ona bakıyorum." jimin'in kaşları iyiden iyiye çatıldığında fazla açığa çıkmışım gibi hissederek boğazımı temizledim ve ıslak gibi görünen nemli, kıvırcıklaşmaya başlamış saçlarımı geriye doğru atarak jimin'in omzuna vurdum. kastettiğim yenilginin ne olduğunu anlayacağını pekâlâ sanmıyordum ancak bakışlarındaki değişiklik de beni tereddüte düşürmüştü doğrusu. bu yüzden taehyung'u izlemeye son vererek jimin ile birlikte sahanın ortasına attım kendimi.

"bu itleri mi besleyeceğiz bir de.." diyerek surat asmaya devam etti jimin. iç çektim ve öne doğru dümdüz uzatığım bacaklarıma doğru eğilerek adelelerimi hafifçe sıktım. cidden bacaklarım ağrımıştı. "hâliyle." dedim. jimin sakinliğim karşısında afallamış duruyordu. "sen iyi misin jeongguk?" diye sorguladı beni hızlıca. söylediğiyle birlikte ona döndüm ve tebessüm ederek, "gayet iyiyim jimin, neden?" biraz daha suratıma baksaydı kaşları kirpikleriyle bitişecekmiş gibi hissettim. tam da bu yüzden kafamı çevirdim. neye kızdığını anlayamıyordum. hâlâ topu kaptırmamı düşünüyorsa eğer, takımdaki herkes bununaşmıştı bile. omuz silktiğini hissettim.

litost. ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin