ben eyvah bilmezdim, eyvahım oldun; nasıl cehennemsin, yanmaya geldim.

16.3K 2.1K 895
                                    

geçiş bölümüne benzeyen ama olmayan, bir şeyleri kesinleştiren bölümü atıyor vee kaçıyorum..

"ne yaptım dedin?" chungha'nın heyecanlı ve hayret dolu sesi telefonumdan sızıp kulağıma çalındığında, parmaklarım arasında tuttuğum sigaradan yeni bir nefes çekiyor ve kaldırımın kenarına birikmiş kumu eşeliyordum. ciğerlerimde dolanan dumanın bir kısmını dışarı üfledikten hemen sonra, "söyledim ya işte. sokağın ortasında bağırayım mı istiyorsun." diye sızlandım. chungha, onaylamaz mırıltılar çıkardı. "gecenin bir yarısı beni arayıp üstüne azarlayamazsın, jeongguk, haberin olsun." şakayla karışık beni uyardığında, haklı olduğuna hemfikir olmam çok kısa sürdü zira saat üç yirmi dörttü ve ben kafayı yediğimi düşünerek tereddütsüz onun numarasını tuşlamıştım. "üzgünüm.." diye mırıldandım sessizce. bu hem özür mahiyetinde, hem de hislerimi anlatan bir kelimeydi sanıyorum ki.

taehyung'un aramızda yaşananlar üzerine aniden patlamasıyla onu öpüşümün gecesini deviriyorduk. yaşanan şeyin ardından tek kelime konuşmadan uzun bir süre sarılmış, en sonunda ise uyuyakalmıştık. o kanepeye nasıl sığdığımızı asla anlayamıyordum mesela. anlayamadığım bir diğer şey de, nasıl tutup da şak diye onu öpebildiğimdi. gecenin köründe onun kollarında uyandığımda, nefesi boynuma doğru vururken oturup ağlamak istemiştim çünkü mahvolmuş hissediyordum. sürekli aynı yaranın üzerine tonlarca darbe yemiş gibi sallantılı ve kendimde değildim sanki.

bu yüzden usulca kollarının arasından sıyrılmış, sigaramı ve çakmağımı alarak garajın önündeki kaldırıma çıkmıştım. bir on dakika öylece oturarak sarı sokak lambasını ve gövdesinde uçuşan sivrisinekleri izlemiş; en sonunda chungha'yı aramaya karar vermiştim. bunu biriyle paylaşmam gerekiyordu zira kendi zihnimce hareket edersem korkak bir piç gibi kaçmaktan endişe duyuyordum. üstelik yüreğim tam tersini söylerken bunu yapmak... işte bu biraz sıkardı.

"ne düşünüyorsun peki?" diye sorguladı chungha beni. sesi uykulu gelse de epey meraklı olduğu belliydi. derince iç çektim ve gözlerimi sigarama çevirdim. konuşurken kağıdın eriyerek koyulaşan tütünü açıkta bırakışını izliyordum. ''ne düşündüğümü sorarsan vermeyi istediğim yanıtı veremem ki... delirdiğimi düşünüyorum. gözleri o kadar üzgün baktı ki bana, tutup pat diye öptüm onu. düşünemedim bile. düşünsem yapamazdım zaten!'' diye yakındım hüzünle. chungha, anladığına dair mırıltılar çıkardı. konuşmaya devam ettim. "bırak böyle bir şeyi yaşamayı, dışarıdan üçüncü bir kişi olarak şahit dahi olmadım. elbette hemcinsine karşı.. öyle işte. bu tip insanları biliyordum ama etrafımda yoktu hiç. şimdi birden bu işlerin içerisine daldığımı fark etmek ödümü koparıyor.'' diye mırıldandım. ''ama öte yandan...'' dedim ve omuzlarımı düşürerek içimden geçirdiğim şeyi sesli dile getirmeye hazırlandım.

''öte yandan kalbimde bir his var. heyecan.. heyecanlıyım ben. onu öptüm ve bu beni kıpır kıpır etti. yüreğim bundan hiç pişman hissetmiyor.. sanki başından beri yaşanması gereken şey onu öpmemmiş gibi atıyor ve ben aşırı karıştım, gerçekten.'' bu söylediğimle birlikte chungha'nın gülüşünü işittim. ben ne anlatıyordum, o neye gülüyordu durduk yere. bana yol göstermesi gerekiyordu kesinlikle. hele taehyung ardımdaki kapının hemen ilerisindeyken.. düşüncelerimden kurtulmanın bir yolunu bulmalıydım. 

''taehyung öpücüğe ne tepki verdi?'' diye sordu chungha, bilmiş bilmiş. varmak istediği bir nokta olduğunda, cümleleriyle büyük resmi görmemi sağlamaya çalıştığında kullanırdı bu ses tonunu. bu nedenle kulak kesildim ve düşündüm. bir yandan da kaldırımı bir ucundan ötekisine doğru arşınlayıp duruyordum. yerimde duramıyordum ki. ''dedi ki..'' diye mırıldandım ve duraksadım. ''bana sarıldı. sonra seni seviyo-aşığım sana dedi!'' ben de bunun farkında o an varmışım gibi, cümlem biter bitmez avcumu dudaklarıma dayayarak ağzımdan dökülen kelimeleri geri içeril itebilirmişim gibi bastırdım. chungha, hafifçe esnedi. ''işte sorunun cevabı da burada, jeongguk.'' dediğinde kaşlarım havalandı ve ağır hareketlerle dudaklarımın üzerindeki elimi indirdim. bunu yaparken sigaram, gevşeyen parmaklarımdan kurtulup kaldırıma düşmüştü ancak ben onun derdine düşemiyordum şu an.

litost. ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin