Üzerimde ince bir ceket ve elimde küçük bir valiz yolda tam gaz ilerliyordum. ateşimin yükseldiğini hissedebiliyordum ama önemli değil , devrimden önemli değil . Beni dinlesin ondan sonra hangi köşede bayılıp kaldığım önemli değil.
Köye vardığımda yolda duran ve bir şeyler satan teyze ile karşılaştım camı indirdiğim gibi yanıma geldi kıpkırmızı yanaklı tombul bir kadındı.
- hoşgeldin guzummm
- hoşbulduk teyzecim ben alpsoyların dağ evini arıyordum
- neetçen guzum sen ora
- devrim şu anda orda onun yanına gitmem lazım
- heyaaa devrim guzum gelmişti pek süzgündü eyi eyi git yoldaş olursun
- peki nerde bu ev teyzecim
-ah guzummm tarif edem etmesine ama sende pek hasta görünüp durun gel önce sana bi tarhana kaynatam
- yok teyzem benim ilacım orda sen bana yeri tarif etTeyze bana yolu tarif ettiğinde dediği yöne gittim zaten bahsedilen patika yola girdiğimde başka yöne sapan yol yoktu çıktıkça çıkıyordum en son karşımda iki katlı ahşap yapıyı gördüm çevresinde geniş bahçe duvarları ben yaklaştıkça netleşti , kapıda 3 araba gördüm. Arabamı park edip indim
yavaş adımlarla girişteki iki adama yöneldim . İçimden koşmak gelsede bacaklarım beni dinlemiyordu .
Gelirken yolda benzin alırken aklıma devrimin beni dinlemeyeceği geldi ve ona ordan aldığım bir kağıtla mektup yazdım resmen iki sayfa, bu konuda çok istikrarlıyım beni her şekilde dinleyecek. Konuşturmazsa flaş belleği izleyecek onu izlemezse bunu okuyacak ama burdan beni anlamadan gitmeye niyetim yok. Ordan onu almadan gitmeye niyetim yok !!
Çantamdan çıkardığım mektup ve flaş bellekle korumaların karşısına dikildim.
- Devrim Alpsoy ile görüşmeye geldim
Bana şöyle bir baktılar ve bakışlarını karşıya diktiler .
Zaten Saatlerce yol gelmişim , zaten ateşim yüksek tekrar aynı şeyi söyledim ama heriflerde tık yoktu
4. Kez aynı şeyi tekrarlayınca artık dayanamayıp yerden minik bi taş alıp karşımda ki adamın çeketine attım , hafifçe üstünü sildi , iyice tepem attı.
- Sizin derdiniz ne diye yerimde tepinmeye başladım o sırada da yanlışlıkla ! Birinin ayağına bastım.
- Aghhh hanım efendi ne yapıyorsunuz
- aaaa robot değilmiş
- bakın hanım efendi kimseyi içeri almıyoruz kesin talimat var.
- ben kimse değilim diye bağırdım
- isminiz
- Deniz TOORAAAMAAANAdam cebinden bir kağıt çıkardı ve aynı duygusuz bakışla bana baktı
- özellikle sizi almamız söylendi . Şimdi gidin.
Neye uğradığımı şaşırdım bi an hareket edemedim çevreme baktım , hiçbir Allah'ın kulu beni oraya girmekte alıkoyamaz.
Mekanın çevresini dolaşmaya başladım en son uç köşede hafif bir açıklık buldum telle kapatılmış , sevinçle teli oynatmaya Çalıştım ama duyduğum hırlama sesi ve karşımda telin hemen ucunda daha doğrusu parmaklarımın milim ötesinde bir çift göz ve iki sivri dişle karşılaştım , parmaklarımı hafifçe geri çektim. Burası da olmadı .
Dolan dolan başka yolda bulamadım . Sinirlendim ama mecbur kapıya gittim, beni gören koruma aynı donuk bakışla bir saniye baktı sonra yine aynı pozisyonu aldı.Sinir adam. Resmen ben Bizanslıydım bunlarda sur kapısını korumakla görevli adamlar.
Yapacak bir şey yok bekleyecektim , elbette biri girecek ya da biri çıkacaktı.
Saat 18:15 gibi buraya varmıştım dolaş dolaş saat 19:00 olmuştu. Bekleyecektim.
Ayakta karşılarında dikiliyordum adamlarda nasıl bir çelikten sabır varda gram yerlerinden kıpırdamadılar resmen Anıtkabir'de ki kurşun askerler gibi . Hatta bi ara konuşmayan bi tanesinin omzunu ittirdim gerçek mi diye. Parmağım içeri girdi insanmış demek.
Saatler geçtikçe kendimi daha çok kötü hissetmeye başladım nerdeyse bir saattir adamlara dil döküyordum ama gram kılları kıpırdamadı vicdansızların, kendimi resmen 4 çocukla ortada bırakılmışta kocasını zengin bir kadına kaptırmış onun kapısına gidip beyime ulaşmaya çalışan bir kadın gibi hissediyordum.
Saatler geçmişti ayakta dikilmek artık imkansız bir hal alınca bir elimde mektup bir elimde bellek yere oturuverdim.
Bi ara başım benden habersiz ileri geri gidince karşımda hareketlilik oldu. Karşımda ki adamın biri koluna doğru bir şeyler konuşuyordu
- Hakan bey deniz hanım kapıda saatlerdir bekliyor sanırım gitmeye niyeti yok yere oturdu , elinde bir şeyler var . Devrim beni dinleyecek diyip duruyor saatlerdir. Peki efendim biz bekliyoruz
Bir umut kapı açılır mı diye bekledim ama yok kimsenin ses ettiği yoktu. Saatler geçti ve soğuk iyice arttı. Korumalardan sessiz olanı bana seslendi ellerim dizlerimde duruyordum.
- küçük hanım buranın geceleri soğuk olur artık gidin artık.
- Mümk mümkünnnaatı yokArtık dişlerim birbirine vuruyordu.
- bakın iyi değilsiniz
- o zaman beni içeri alın.
- bunu yapamayız anlamış olmanız lazım.Son gücümle ayağa kalkıp konuşmaya başladım , dizlerim titriyordu ayağa kalkınca kararan gözlerimi es geçtim.
- Bakın sevdiğim kadın içerde , beni dinlemesi lazım. O beni dinlemeden buradan giiitmeeeeyeeeeceeeeğim. Ben onsuz nefes alamam anlamıyormu kimse , neden dinlemiyorsunuz. Saatlerdir burda götüm dondu niye sizce.
Onu benden kimse alamaz devrim Alpsoy bana ait , bende ona aitim. Beni sevmekten vaaaazgeeeeçeeeeemeeeeeez.
Bağırmaktan son nefesim tükenmiş gibi hissediyordum. Yerimde sallandım ve sonrası karanlık hissizleşmiştim bacaklarım gücünü yitiriyordu ......Son hatırladığım birisinin kolları altına alınıp içeri taşındığım oldu , ah kahretsin bilsem daha önce bayılırdım diye düşündüm. Devrim beni dinlemen lazım diye mırıldandım Ama sonrası koskocaman bir boşluk.
——————————
Kıyamam guzuuuuuum
Kim kazanır bu savaşta
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden Nefret Ed(em)iyorum... (girlxgirl)
RomanceBirbirinden farklı iki hayat Bir yanda Annesini doğumda kaybetmiş Devrim ALPSOY Diğer yanda Babasını 8 yaşında trafik kazasında kaybetmiş Deniz TORAMAN Onlar aslında hayatlarının birçok noktasında karşılaştı ve hepsinin sonu senden nefret ediyoru...