on
Minho
Hızlı adımlarla sahile doğru yürürken içimde tarif edemediğim bir duygu vardı. Bunun nedenini yıllardır görmediğim arkadaşımı göreceğim diye heyecanlanmış olmama yoruyordum. Umarım tahminim doğru çıkardı.
Evden hemen çıkmadan önce Felix'ten bir mesaj daha almıştım. Bir arkadaşının da ona katılacağını ve rahatsız olup olmayacağımı sormuştu. Ben ise bir zararı olmaz diye düşünürekten kabul etmiştim.
Yürüdüğüm yol sokak lambaları sayesinde oldukça aydınlık ve kalabalıktı. Yaz olduğu için birçok kişi daha serin olduğu için gece dolaşmayı tercih ediyordu.
Bazen yolda, etrafta gördüğüm ya da duyduğum bir sözcük aklıma trende yaşadıklarımı getiriyordu. Evdeki kimseye olanları anlatmamıştım. Nasıl bir tepki vereceklerini tam olarak kestiremiyordum. Anlatmamamın nedeni bir erkekle birlikte olmam falan değildi; bunu hiç tanımadığım birisiyle, bir tren de yapmış olmamdı.
O gün ayrıldıktan sonra çokça niye telefon numarasını almadığımı düşünmüştüm. En azından ona düğün meselesi hakkında birkaç şey sorabilirdim. Onu görebilmek için böyle bir bahanem vardı fakat ben değerlendirmemiştim.
Gözlerimi yerde sektirdiğim taştan kaldırdığımda sahile vardığımı fark ettim. Düşündüğümden çabuk gelmiştim. Sahil de fazlasıyla kalabalık olduğu için telefonumu çıkarıp Felix'i aradım.
"Geldin mi?"
Gözlerimi etrafta gezdirirken "Evet, geldim." dedim. "Ama sizi bulamıyorum. Malum her yer insan kaynıyor."
Gülmüş ve, "Galiba önümüzde bu kalabalığa söylenen kişi sensin." demişti.
Başımı arkaya çevirdiğimde ise haklıydı. Tam karşımda gece olmasına rağmen oldukça dikkat çeken sarı saçları ile Lee Felix duruyordu. Fakat bir sorun daha vardı ki onun hemen arkasında bir çift göz bana dikilmiş öylece duruyordu. Siyah şapkası, ona bayağı bir bol ve uzun gelen tişörtü bir de bol eşofmanıyla oldukça farklı gözüküyordu.
Gözümün önünde sallanan el ile kendime geldiğimde Felix gülerek bana bakıyordu.
"Ne oldu ya, daldın gittin?"
"Hiç değişmemişsin, ona şaşırdım." Bunu söylerken Felix'e bakmıyordum. Çünkü şu an için odağımı kendisine çeken başka birisi vardı. Han Jisung. O, buradaydı. Daha biraz önce telefon numarasını almadığım için pişman olduğum kişiyi gökte ararken yerde bulmuştum.
"Ah, tanıştırmayı unuttum." Felix bir adım yana kayıp elini Jisung'un sırtına koydu ve yüzündeki tebessüm ile, "Jisung." dedi. "Bahsettiğim arkadaşım."
Bir elini de bana çevirip Jisung'a baktı. "Bu da biricik arkadaşım Minho. Lee Minho."
Gözlerimi gözlerinden çekip bana doğru uzattığı eline baktım. Hala daha olayın şokunda olmama rağmen elini şıkmıştım. "Memnun oldum." diye de ekledim.
"Ben de."
"Ee, nereye geçiyoruz şimdi bir öneriniz var mı?"
Felix yanıma gelip kolunu omzuma attığında gülüp "Buraları en iyi sen biliyorsun. Nereye götürürsen götür beğeniriz emin ol." dedim. Şu an Han Jisung'a odaklanmak için iyi bir zaman değildi. Yıllar sonra eski arkadaşımla buluşmuştum ve mutlu olmalıydım.
-
Kısa bir süre yürüdükten sonra anormal bir şekilde pek de kalabalık olmayan bir mekana girmiştik. Mekanı ikiye bölmüşler, bir tarafını bar olarak bir tarafını ise normal kafe olarak kullanmışlardı. Aklımda bugün için içki içme fikri yoktu fakat Felix ve Jisung direkt olarak o tarafa yönelince bende mecburen onları takip etmiştim.
"Siz geçin, ben hepimize birer bira alıp geliyorum."
Başımı sallayıp onu onayladığımda kenarda kalan bir masaya geçip oturmuştuk. Ben Jisung'un karşıma oturmasını beklerken o yanıma oturmuştu. Evet, tam olarak yanıma.
İçimden Felix'in bir an önce dönmesi için dua ederken hareket etmeden öylece duruyordum. İlk konuşan taraf ben olmayacaktım.
"Biralar geldi." Felix her zaman olduğu gibi enerjik bir şekilde yanımıza gelmiş ve karşımıza oturmuştu. Birasından bir yudum alıp gözlerini üzerimizde gezdirdi. "Siz ikiniz niye öyle garip duruyorsunuz?"
"Garip mi duruyoruz?" Sorusuna alaylı bir şekilde cevap verip bende biramdan bir yudum aldım. Bir an önce eve dönmek istiyordum.
"Bana öyle geldi herhalde."
"Aynen." Birisinin aynen deme şeklinden de etkilenmezsin be Minho.
"Ee Minho anlat bakalım neler yaptın gittikten sonra? Buradan ayrılırken oldukça üzgündün."
"Minho daha önce burada mı yaşamıştı?"
"Evet üzülmüştüm fakat dönünce pek öyle olmadı. Zaten orada doğmuş büyümüştüm, tekrardan alışmam çok kısa sürdü." Jisung'un sorusunu görmezden gelip sadece Felix'e cevap vermiştim. Felix de cevap vermemişti ama nedenini bilmiyordum.
Felix'le uzunca bir süre eskilerden konuşmuştuk ve biz konuşurken onu gerçekten özlediğimi fark etmiştim. 1 yıl boyunca en yakın arkadaşım o olmuştu. Neden şimdiye kadar ona ulaşmadığım için de üzgündüm biraz.
"Şimdi neler yapıyorsun? Hep dansçı olmak istiyordun. Hahahh hatırlıyor musun bir kere röportaj vermiştin dansçı olmak istediğinle ilgili."
Gülüp "Evet, hatırlıyorum." dedim. "Okulu bitirdim, dansçı oldum fakat hala daha bir işim olduğu söylenemez. Şimdilik boş beleş takılmayı seviyorum diyelim."
Son dediğim cümleyle yanımdan bir gülme sesi gelmişti. Bir an için nedenini anlamasam da sonrasında trende konuştuğumuz ve ona şaka yaptığım anı hatırlamıştım. Bu benimde gülümsememe sebep olurken Felix şaşkınca bize bakıyordu.
"Sizin aranızda bir şey yoksa benim de adım Felix değil amına koyayım. Ne komikti de ben kaçırdım? Sadece ikinizin bildiği bir şey olduğu belli."
Felix'in dedikleriyle gülümsemem yüzümde solarken sadece "Tanışmıyoruz dedik ya." dedim.
Bacağımda hissettiğim el ile bir an için şaşırırsam da sonrasında duyduğum cümle sanki mümkünmüş gibi daha fazla şaşırmama neden olmuştu.
"Geldiğimde sana anlattığım kişi Minho'ydu."
-
Jisung hizin 102 yavas kocum
AYYY MİNSUNG'DA 40. SİRADAYMİSİZ!! onun serefine bolum yazip attim OY VERMEYİ UNUTMAYİN SİZİ SEVİYORUM MUAH
ŞİMDİ OKUDUĞUN
together | minsung
RomanceMinho, tren yolculuğunda bir gün boyunca aynı vagonu başka biriyle paylaşmak zorundaydı. yan ship; hyunin #1 changlix #1 hyunin #1 jisung #1 lee know #2 skz