HER ŞEY NASIL BAŞLADI?

41 16 31
                                    

Güneş sarayı Askaniya krallığının ortasında Sehend dağının karşısında görkemli yapısıyla öylece duruyordu. Görenlerin gözlerini kamaştıracak kadar devasa olan saray neredeyse Sehend dağıyla boy ölçüşüyordu.

Güneş o gün Askaniya krallığının üzerine doğmuş, gelmekte olan bahar tazeliğini tüm krallığa yaymıştı. Gökyüzü mutluydu ancak insanlar parlak güneş ışınlarının arasında bile kendi karanlıklarına çekilmişlerdi.

Halk ülkeye gelen zenginliğin, tüm o elmaslara ve altınlara sahip olmanın acısını çekiyordu. Altınlara karşılık ölüm vardı. Savaşmak istemiyorlardı. Bunu kimse istemezdi. Ancak buna mecbur bırakılıyorlardı. Görkemli güneş sarayının altında yalnızca bir toz zerreciği gibi kalan halk her şeye rağmen yaşamaya devam ediyordu.

Kral Lagaş o gün kraliçesi, ve altı çocuğuyla birlikte kraliyet yemek salonunda güneş ışınlarının tadını çıkartıyordu. Aklında yüzlerce düşünce vardı ve her bir düşünce birbiri ardında karmaşayla zihninin içinde dönüp duruyordu. Altın ve elmasa için verdiği savaşın şüphesiz galibi olmak istiyordu. Tüm diğer krallıklara diz çöktürmek kendisinin en büyük hayallerinin başında geliyordu.

o böylece düşüncelere gömülmüşken kraliçe oldukça memnun görünüyordu. Verdikleri savaşa rağmen kendisinin yeni altından bir tacı olmuş ve şimdi onu gururla başında taşıyordu. Zenginlik onun için paha biçilmeyecek bir lütuftu. Kraliçe Ninazu kendi zenginliğinin içindeki karanlığı yaşıyordu ancak henüz bunu fark edemeyecek kadar büyülenmişti.

Aile huzur içinde yemeklerini yerken uşaklardan biri General Kurt un kralı görmek istediğine dair mesajını iletmiş , gülüşmeler ve mutluluk içinde olan kahvaltı masası bir anda sessizliğe gömülmüştü.

General kurt demek savaş haberi demekti. Ordudaki en yetkili kişilerden birisiydi. Prenslerin sağ kolu ve kralın güvendiği ilk adamdı. Genç yaşına rağmen hayatı başarılarla dolu olan general kurt o gün yine bir savaş haberi verebilmek için yemek salonunun kapısına gelmişti.

Altın süslemeleri kapılar ardına kadar açıldı. General Kurt ilk önce selam verdi daha sonra büyük adımlarla kralın yanına gitti.

Kral Lagaşa elindeki mektubu uzatırken " bu sabah Palmira krallığından gönderildi. Elçiyi ben kabul ettim. Palmira krallığı da bize karşı savaş açma düşüncesinde." Dedi. Kral Lagaş Kurt' un elindeki mektubu aldı. Yanı başındaki uşağı bir mektup bıçağı verirken o da hızlıca mektubu açmaya koyuldu.

"Askaniya krallığı güneş sarayının efendisi kral Lagaş a. Ulu kral Zu ile yaşadığınız savaş hali bizim ülkemize kadar sıçramıştır ve tehlike arz etmektedir. Hakkınızdan fazla olan elmas ve altın madenlerini almanız bizi de rahatsız etmekte ve kendi payımıza düşeni almak istediğimizi belirtmek durumundayım.

Bugünden itibaren hakkımız için savaşacağımızı bildiririm.

Batı diyarından Palmira krallığı görkemli kral Taaru."

Mektubu okuyan kral Lagaş ilk önce hiçbir tepki vermedi. Bir duvar gibi olan yüzü daha sonra kızarmaya başladı. Aklındaki yüzlerce düşünceye şimdi bir yenisi daha eklenmişti. "Kuzey ve batı."diye fısıldadı yavaşca. Kuzeyinde zaten çetin bir savaş vermekteydi. Şimdi ona besbelli dost olan Palmira krallığı vardı. Gözlerini yavaşça kapattı. Elinde tuttuğu mektubu yumruk yaptığı ellerinin arasında buruşturdu. Derin bir nefes aldıktan sonra gözlerini açtı. "General Kurt ve Yaltra ikinizi yeni açılan batı cephesinden sorumlu tutuyorum. Gidin ve orduyu hazırlayın. Bu akşam yola koyulun, sınırı güçlendirin ve bana zafer haberleriyle gelin." Dedi.

General Kurt ve Prens Yaltra birbirlerine baktılar, savaştan yeni dönmüş bu iki genç omuzlarına yüklenen sorumluluğu hissettiler.Prens Yaltra oturduğu sandalyeden kalktı "emrinizi yerine getireceğimizden hiç şüpheniz olmasın muhakkak zaferle döneceğimize dair söz veriyorum kralım." Dedi. Bunun üstüne söylenecek daha fazla söz yoktu. Kurt da prensin yanına geldi birlikte eğilip krala selam verdiler ve orduyu hazırlamak üzere yemek salonundan çıktılar.

MULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin