"Hislerim beni terk ediyordu. Kimsesiz kalmıştım. Nereye gideceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Kimdim ben? Neden bunları yaşıyordum ki? Ailem ,ülkem artık bana düşmandı ama neden? Bu güçleri bana tanrı vermişti, bu benim hatam değildi.
Yok olacak gibi hissediyorum. Yeryüzünde kimse beni anlamayacak, kimse bana yardım etmeyecekmiş gibi hissediyorum. Her gece ağlıyordum. Peşimi bırakmayan hastalıklı düşüncelerden kurtulamadığım için ağlıyordum. Yalnız kalmak, kimsesiz kalmak, gerçek beni kimseyle paylaşamamak canımı yakıyordu. Dışarıdan mutlu bir çocukluk geçirmiş gibi görünüyordum ancak içim cam kırıklıklarıyla doluydu. Geceleri tek başıma kaldığımda ve yastığa başımı koyduğumda ağladığımı duyan tek şey yıldızlardı.
Yeryüzünde tek kalmak ne demek bilir misiniz? Kendimi birilerine anlatmayı her zaman çok istemiştim. Ama beni güçlerimle ve tüm o tuhaflıklarımla yargılamayacak , beni ben olduğum için sevecek, dinleyecek birileri gerçekten var mıydı?
Şimdi ise ne istediğimi bile tam olarak bilmiyordum. Hep özgürlük istediğimi söylemiştim peki ya sonra? Sonra ne olacak? İçine düştüğüm bu yalnızlık ve hiçlik durumundan kurtarabilecek miydi özgürlük beni?
Kalbime düşen bu ağırlık beni günden güne yiyip bitiriyordu, yaşamak istiyordum. Ölene kadar doyasıya yaşamak... Mutlu olabilmek... "
*****
"Güçlü karakterimin arkasına saklanıyordum. Onlarca savaşta yer almış onlarca yara almış ancak kalbimdeki boşluğu dolduracak hiçbir şey karşılamamıştı beni. Çocukken hayal kurmam yasaklanmıştı ancak o rüyalardan sonra hayal kurmayı hiç bırakmadım. Hep güçlü olmam söylendi. Prenslere uygun bir komutan, güçlü bir asker... Peki ben bunlardan hangisiydim?Bu sıfatları hak ediyor muydum onu bile bilmiyordum. Gerçekçi yüzümün altında peri masallarına inanan bir adam vardı. O kızı ilk gördüğümde onun kaderim olacağını anlamıştım.
İlk rüyamı on sekiz yaşında görmüştüm. Siyah saçları ve ay gibi parlayan beyaz teniyle önce benden korkmuş daha sonra bana sarılmıştı. Hiç bulamadığım anne şefkatini hissetmiştim. Onun gözlerine baktığımda benden bir parça görmüştüm. Senelerce bu rüyaya tutunarak yaşamıştım. Onun aydınlığının benim karanlığımın üzerine doğmasını isteyerek yıllarca beklemiştim.
Ona ait olmak istemiştim. Bir hayal olsa bile her gece onunla rüyalarda buluşmak istemiştim. Konuşmamıza gerek yoktu yalnızca bana baksa yeterdi. Sadece onun varlığı yetiyordu bana.
Kimseye anlatamadığım hayalim şimdi karşımda duruyordu. Ona her an kırılacakmış gibi duran camdan yapılmış bir şey gibi bakıyordum. Onu incitmek istemiyordum. Yüzlerce adam öldürmüştüm, yıllarca bu böyle devam etmiş ve böyle de devam edecek gibiydi. Hayatımda ilk defa öldürmek yerine yaşatmak istemiştim. İlk defa bir insanın gözlerinde kendimi görmüştüm.
Ben Kurt, bana böyle sesleniyorlar. Babam ben küçükken bir savaşta hayatını kaybetmişti. Kralın sağ koluydu ,babama değer verilirdi. Bu, bana ondan miras kaldı. Ona nasıl saygılı davranıldıysa bana da aynısını yapmışlardı. Annemi doğumumda kaybetmiştim ve küçük bir çocukken kimsesiz kalmıştım.
Kral Lagaş beni Güneş sarayına almıştı. Prenslerle kardeş gibi büyümüştüm. Ailem onlar olmuştu ve şimdi onlar için savaşıyordum. Benim hayatımın anlamı bu kadardı. Bunlardan ibaretti ya da ben öyle sanmıştım.
Şimdi ise tüm hayatımı değiştirecek olan rüyalarımdaki kadın birden çıkagelmişti. Bunca zaman hayalini kurduğum şeyi yaşıyordum.
Ve ben onlarca savaşa katılmış olan General Kurt ilk defa birinden, onu tanımaktan korkmuştum. Ona karşı besleyeceğim hislerden korkmuştum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUL
काल्पनिकİdigina ve Buranun nehirleri arasında kalan eski bir diyar. Kendisini henüz keşfeden bir kız ve onun rüyalarını süsleyen bir adam... Zena kendisinin şaman olduğunu yeni öğrenmişken bile düşmanlar edinir. Zor olan ise gerçek dostlarını bulmaktır. G...