Tabaklar ve masa hazırlanıp yemeğin geri kalanı sessizlik içinde yapılırken iki çocukta birbirinden bakışlarını olabildiğince kaçırıp sessizce işlerini yapmaya odaklanmışlardı. En sonunda makarna hazır olduğunda ise çaresiz karşılıklı bir şekilde sandalyelerine sessizce oturmuşlardı.
Baam çatalını dumanı tüten makarnasına batırdığı sırada göz göze geldiği mavi gözler ile durdu olduğu yerde. Çatalını tabağının kenarına koyarak ona meraklı gözlerle bakan çocuğa gülümsedi.
"Efendim?" dedi çocuğun ona soru sorarmış gibi bakan gözlerine karşılık olarak.
Khun çocuğun sesiyle gözlerini birkaç kez kırpıştırıp daldığı boşluktan çıkarken zihninde dolaşan birkaç edepsiz hayal ile hızla boğazını temizleyip gözlerini kaçırdı ve düşünmeden makarnasına batırdığı çatalı ağzına götürüverdi. Bu yaptığı ona pahalıya patlarken ağzının yanmaya başlamasıyla elini dudaklarının üstüne sıkıca kapatıp küçük bir inleme bıraktığında Baam bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı.
Khun telaşla masadan kalkmaya çalışırken bir anda ayağı masaya çarptı. Masa şiddetle sarsılıp üstündeki su bardağı Baam'ın tabağına doğru içindeki suyu boşalttı, ardından ise gürültülü bir şangırtıyla masadan aşağı yuvarlanıp yere düşerek parçalara ayrıldı.
Baam hızla olduğu yerden kalkarken bir yandan da son 5 saniye içinde yaşananlara anlam vermeye çalışan Khun'a bakıyordu. Aklına çocuğun ağzının hala muhtemelen hala deli gibi yandığı geldiğinde hızla Khun'un su bardağını masadan alarak çocuğa doğru uzattı. Khun istemsizce büyülttüğü gözleriyle çocuğun elinden suyu alıp büyük bir yudum aldığında biraz da olsa rahatlamasıyla derin bir nefes aldı.
Ağzındaki çiğnedikten hemen sonra ise "Dikkat et. Basma." dedi karşısındaki çocuğa. Baam onun bu haline gülmemek için zor durdu. Evet çorabı hem yere damlayan sular yüzünden hem de sulu makarnasından taşan sular yüzünden ıslanmış olabilirdi ama komik olan bir şey vardı ki o da Khun'un bu durumda bile onu düşünüyor oluşuydu.
"Ne düşünüyordun da o kadar telaş yaptın?" diye sordu sakin bir sesle. Bıyık altından sırıtıyordu bir yandan da.
"Hiçbir şey." diyerek yere eğildi Khun. Bardaktan saçılan büyük parçaları eliyle toplamaya başladı.
Baam çocuğun cevap vermemesi ile afalladı. Eğer gerçekten düşündüğü şeyi düşünüyorsa, hayır hayır böyle bir şey için çok erkendi... Ama gözlerini kaçırması ve bir anda telaşa kapılmasına bakılırsa Khun'un düşündüğü şeyler hiç masum şeyler gibi durmuyordu. Belki de sadece başka bir şey düşünüyordu. Kim bilir?
Baam yere eğildi ve hala kırık toplayan çocuğun bileğine sardı parmaklarını. Khun uzaklarında kalan kırık parçasına uzanan elini durdurdu ve karşısındaki çocuğa baktı.
"Khun..." dedi Baam sakin bir sesle. "Ne düşünüyordun?"
Khun yutkundu. Ayağa kalkıp elindeki kırıkları mutfak tezgahının üstündeki küçük çöp kutusuna attı. Baam onun kalkmasıyla ayaklanarak çocuğun önünde dikildiğinde "Cevap verir misin?" dedi yine sakin bir sesle.
Khun yutkundu. Bu sefer veremezdi işte. Yalan söyleyebilirdi ama anlayacağını biliyordu karşısındaki çocuğun.
"Hiçbir şey düşünmüyordum. Bir anda seslenince korktum sadece."
Baam çocuğun dedikleri ile kaşlarını kaldırıp ona baktı. Niyeyse inanası gelmemişti. Sırf böyle bir şey için masayı devirip makarnalarının sular içinde yüzmesine sebep olmazdı Khun. Üst dudağını dişleriyle tedirgince ısırdığında Khun büyük parçaları yerden toplamış mutfak tezgahının üzerindeki küçük çöpe atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't ignore me. [𝚔𝚑𝚞𝚗𝚋𝚊𝚖]
FanfictionSarışın kız bir çığlık gömdü ortama. Hayır çığlıkla karışık bir kahkahaydı bu. O kadar ciddiye almıyordu ki karşısındaki rakibini, alay ediyordu onla. "Bu beni durdurur mu sandın? Acınasısın sen. O ne yaparsam yapayım bana geri gelecek. Ne yaparsam...