Nihayet az da olsa kendime geldiğimde Efkan'a teşekkür etmiştim. Bugün nasıl geçti bilmiyordum. Ve o kadar çok uyumuştum ki gece iki otuz olmasına rağmen bende uyku falan yoktu.
Tüm gün uyudun Nare! Ayı değilsin sen hatırlatayım..
Tamam iç ses sus bi artık.
Seslice oflayıp ağrıyan koluma dikkat ederek ayağa kalktım. Gece gece aynaya bakmayı sevmesem de kendimi aynanın karşısında bulmuştum.
Aynaya baktığımda bir an kendimi tanımakta güçlük çektim. Bu ben miydim?
Yok eben... Evet Nare balataları iyice sıyırmışsın hayırlı olsun.
İç sesim saçmlarken kendimi inceledim. Anlımda bir sargı vardı birkaç dikiş atılmıştı. Yüzümde morluklar vardı. Ve saçlarım o kadar dağılmıştı ki bir an kendimi korku filminde gibi hissetmiştim.
Kolum alçıda diğer kolum da ise yine çarpmanın etkisi ile oluşan morluklar vardı. Gözlerime baktığımda o kadar yorgun ve bitkin görünüyordum ki bu ruhumada yansımıştı.
Kendimi hem fiziken hemde ruhen çökmüş gibi hissediyordum.
Ruhum o kadar parçalanmıştı ki ne hissedeceğimi ne yapacağımı şaşırmıştım. Derin bir kaç nefes alıp aynaya arkamı dönüp tekrar yatağa attım kendimi.
Kendimi çok yorgun hissediyordum ve bu yorgunluk bedenen değil ruhen bir yorgunluktu. Ruhum yorulmuştu.
Düşünceler içinde gecen süre içinde ayağa kalkıp üzerime bir şey almaya erindiğim için askılı ve şortlu geceliklerim ile odadan dışarı çıktım.
Duvarlar üstüme üstüme geliyor ve yorgun olan ruhumu daha da yoruyordu. Bedenimin yorgunluğunu yatmak ile geçiremiyordum.
Odanın bir balkonu olmadığı için aşağıya inip sürgülü kapıyı açtım. Kendimi serin verandaya attığım da bedenim soğuk havanın verdiği etki ile ürpermişti.
Havalarda hislerim gibi karışıktı. Bazen soğuk bazense sıcaktı.
Derin bir kaç nefes aldığımda gözlerimi açıp bahçeye baktım.Gözlerim gördüğü şeyle büyürken nutkum tutulmuştu.
Bahçe o kadar güzeldi ki hayran kalmıştım. Tamam biz de zengindik bizimde bahçemiz annemin ektiği rengarenk çiçekler ile doludu ama burası bir başka güzeldi.
Çam ağaçlarını aydınlatan yeşil renkli ışıklar sesi ile ruhumu biraz olsun dinlendiren yapay küçük gölet ve onu aydınlatan mavi ışık. Her yeri saran yem yeşil olan çimenler bile gecenin siyahına meydan okuyordu.
İleride ki ışıklandırmanın altında görünen rengarenk annemin çiçekleri ile aynı çiçekler.
Galiba aşık oldum..
Aynen iç ses.
Sanki başka bir dünyaya adım atmışcasına yavaş haraketler ile birkaç basamaklı verandadan aşağıya inip aynı yavaşlıkla inceledim etrafımı.
Burası öyle farklı bir yerdi ki dünyanın sekizinci harikası denebilirdi. Bir ömrümü burada geçirebilirdim.
Altı ay sonra yokuz Nare ömrünü burada geçirmek gibi bir lüksün yok.
Kırgınlıkla yutkundum. Haklısın iç ses biz buraya ait değildik.
Biz bu evrende bir yere ait değildik. Hep bir yere ait olmak istesekte kendimizi hiçbir zaman bir yere ait bulamıyorduk. Ama bir gün kendimizi bir yere ait olarak bulacak ve oraya evimiz diyecektik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pardon, Benimle Evlenir misin?
General FictionYaşlısın" "Küçüksün!" "Yaşlısın!!" diyerek burnumu havaya kaldırdım. O inatçı ise ben ondan daha çok inatçıydım. Bu yaptığım hareketle daha da yakınlaşmıştık birbirimize. Nefesi yüzümü yalayıp geçerken ben nefessizlikten boğuluyordum. "Ya sabır.." d...