Güneş batmaya başlarken Efkan göğsünde ki kızın saçlarını yavaş yavaş okşamaya devam ediyordu. Elinin altındaki yumuşak saçları hissetmek Efkan'a huzur verirken az önce duydukları sinir krizi geçirmesine sebep oluyordu.
"Şerefsiz!" kısık sesli küfürünü Nare duymamıştı.
Burnuna dolan koku onu mest ederken başka bir caninin onları nasıl hırpaladığını sorguluyordu. Göğüsünde yatan kızın geçmişte bu kadar hasarlı olduğunu duysa inanmazdı. Ama Nare'nin geçirdiği sinir krizini gördüğünde sol yanı cız etmişti.
derin bir nefes ciğerlerine çekti. Nedenini sorgulamadan burnunu Nare'nin saçlarına gömerken bir daha derin bir nefes almıştı.
Ciğerlerine dolan bahar esintisi sanki uzun zaman nefes aldığını hissettirmişti.Gözlerimni kapatıp bu anın tadını çıkardı. Sadece kulaklarında Narenin soluk alışverişinin sesi duydu.
Yavaş ve derinden aldığı nefeslerini dinledi Nare'nin...
Her tarafı tutulmadan son bir gayret ile kucağındaki Nare ile birlikte ayağı kalktı. Hava artık kararmıştı. Ne kadar zamandır bu kızla burada oturduğunu anlamamıştı.
"Hişşt uyumaya devam et." kucağında hareketlenen Nare'ye demişti. Mavişleri bir deniz kadar koyu ve suluydu. Arkasında ki kırgınlığı, kızgınlığı görmüştü. İki saniye görmek bile bunu anlamasına yetmişti.
Nare ilk defa kendisini dinlemiş ve göğsüne kafasını iyice gömüp uyumaya devam etmişti. Bu hali ona küçükken sevdiği kedi yavrularını hatırlatmıştı.
Efkan tebessümle baktı.
"Uyurken tam bir ev kedisisin." diye fısıldadı. Aklına uyanık iken kendisini delirttiği an geldiğinde tebessümü daha da artmıştı. Kendisi bile farkında değildi..
"Ama uyanıkken tam bir yırtıcı kendisin." aklına gelenlerle devam etti. "şu ağaçlarda gezen çıtalar gibisin bir ağacın eksik." Onu ağacın tepesinde hayal ettiğinde sırıttı.
Vahşi kediyi doğasında hayal etmek kanın başka bir yerde toplanmasını sağlıyordu.
"Sakin ol." diyerek uyardı küçük Efkan'ı. Bu kız onu her hali ile baştan çıkarıyordu.
Birgün kucağındaki kızı ve evdekileri pikniğe götürmeyi kafasında bir yere not etti. Onu doğasına yani Afrika'ya bile götürebilirdi kim bilir?
Yatak odasının kapısını zar zor kolunu kullanarak açtı.
Yatağa yaklaştıp Nare'yi bırakıp şu Cengaver Çetiner denen şu adamı(!) bulacaktı. Ondan sonra Nare ile planlar kurabilirdi. Onu deli etmek baya bir hoşuna gidiyordu.
Hayır kendisi bir mafya değildi. Ama eli kolu uzun bir adamdı.
Nare'yi yatağa bıraktığında ilk gözleri saçlarında takılı kalmıştı. Nasıl bu kadar kıvırcık bir saç olabilirdi ki? Üstelik haddinden fazla yumuşak. Mavi boncuk gözlerini örten uzun kirpikleri ve o her zaman dikleştirdiği burnu... Saatlerce izlesede bıkmayacağı bir görüntü sunuyordu Efkan'a. Yüzünü bu kadar yakından gördüğü ve Nare'in kendisine cırlamadığı bu anın tadını çıkardı.
Dudaklarına gözü takıldığında derince yutkundu. Tadı hala dudaklarındayken istekle kavrulmuştu dudakları. Bir çölde kalmışta. Tek arzusu bir damla su olan biri gibi hissetiriyordu bu kırmızı dudaklar.
"Siktirme belanı Efkan. " diye homurdanarak hazır ola geçen uzvuna bir küfür sallayıp yataktan uzaklaşmak için davrandı. Ama bu girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
"Bu ne?" diyerek yakasından tutan küçük ele baktı.
Hızla kafasını Nare'ye çevirdiğinde kaşlarını çatılmıştı. Nare hala uyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pardon, Benimle Evlenir misin?
BeletrieYaşlısın" "Küçüksün!" "Yaşlısın!!" diyerek burnumu havaya kaldırdım. O inatçı ise ben ondan daha çok inatçıydım. Bu yaptığım hareketle daha da yakınlaşmıştık birbirimize. Nefesi yüzümü yalayıp geçerken ben nefessizlikten boğuluyordum. "Ya sabır.." d...