"Bu elbise nasıl Nare hanım." diyen kadının gösterdiği mor renkli derin dekolteli elbiseye baktı Nare.
"Olur. O elbisenin bana olan bedenini de lütfen kabine koy." diyerek diğer elbiselere odaklandı.
Haftalar sonra kendini alışveriş merkezinde bulduğuna hala inanamıyordu. Alışveriş yapmayı gerçektende özlemişti. Elinde ki limitsiz kart ile doya doya alışveriş yapmanın keyfine varıyordu.
Sabah kahvaltıda sadece Efkan ve kendi kaldığında Efkan üzerinde Nare Alaca yazan bir adet kart vermişti. Tamam gurursuz bir kadın değildi.
İlk başta red etse de Efkan şirketinde ona bir yer vereceğini söyleyince kabul etmişti.
Tamam çalışmak bir Nare Alaca için zor olsa da imkansız değildi değil mi?
Ah kimi kadırıyorum ki! Ben ve çalışmak bu gerçekten zordu. Hatta ve hatta imkansızdı.
Aklına Kıbrıs'ta yaşadığı iş deneyimleri aklına gelmişti. Ah o anları nasıl unutabilirdi ki..
Ah birde Kıbrıs sokaklarında koşturduğu zaman gelmişti aklına. O Karadenizli usta geldiğinde kıkırdamadan edememişti.
Şöyle bir düşündüde Kıbrsta geçen anılarıda güzeldi. Tabi sevgilisinin onu kız arkadaşı ile aldatması ve arkadaşlarının onu arkasından konuşması dışında. Yüzü buruşurken onları bir daha görmek dahi istemiyordu.
Neyse ki İstanbul'daydı da onları bir daha görmeyecekti. Bu altı aydan sonrada oraya gitmeyi planlamıyordu. Başka bir şehir ve başka bir hayat planlıyordu kendine. En değerlisi olan arabayı alıp kaybolacatı ortadan.
Tabi kendisi böyle planlar kuruyordu. Ama hayat ona ne süprizlikler yaşatacaktı.
İş ve kendisi...
Biz iş ile süper ikiliyiz ya..
Kendi kendine buna baya bir gülmüş sonrada ona rezil olmadan ne yapacağını nasıl çalışacağını düşünmüştü.
İlk aklına gelen sekreterlik olmuş ve bunu hızla elemişti.
Efkan'ın o tüm telefon trafiği ile uğraştırmak istediği birşey değildi. Ayrıca kendisi üşengeç biriydi.
Özel asistanı olmayıda direk elemişti. Aslında Efkan'a yakın olmak onu delirtmesi için güzel olurdu. Ama o kadar insanın içinde kendine bağırması demek rezilliğini göze alamamıştı.
Aslında neden onun çalışmasınıı tam olarak anlamasa da bunu üzerine durmamıştı.
Sonuçta Efkan'dan aldığı parayı ona bir şekilde ödemesi gerekiyordu. Eline kendi parası geçene kadar bu gerekiyordu.
Ah birde şu nişanlılık meselesi vardı. Anne ve babası onu delirtecek bir hamle daha gelmişti.
Kahvaltıda kimsenin olmaması ve yalnız olmarına bir de bu yüzden sevinmişti.
Aklına geldikçe hala deliriyordu. Anne babası gerçekten sınırlarını baya baya bir aşmıştı.
Masada olanlar aklına bir bir düşerken girdiği kabinde boğularak ölmek istiyordu.
"Yoo ölmeyeceğim! Ne yaparsanız yapın ben yine kendi bildiğimi okuyacağım."
Evet ele avuca sığmayan biriydi. Ama o hep çocuk kalmayı çok sevmişti. Ve Efkan kendisini olgunlaştırırsa çocuk olan yanını kayıp etmekten ölesiye korkuyordu.
"Nare iki gün sonra bizim bir nişanımız olacak."
Efkan'ın bu söylediği ile şekersiz çayını yudumlayan Nare ağzındaki çayı hızla püskürtürken boğazına kaçan sıvı yüzünden öksürmeye başlamıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pardon, Benimle Evlenir misin?
Aktuelle LiteraturYaşlısın" "Küçüksün!" "Yaşlısın!!" diyerek burnumu havaya kaldırdım. O inatçı ise ben ondan daha çok inatçıydım. Bu yaptığım hareketle daha da yakınlaşmıştık birbirimize. Nefesi yüzümü yalayıp geçerken ben nefessizlikten boğuluyordum. "Ya sabır.." d...