SeijurouAkashi
Media : yui aimiŞimdi delirdiğimi düşünüyolar.. Lanet kız her şeyi berbat etti. Rahat rahat yemek yemesine inanmıyorum. Bu kadar umursamaz tavırda olmalarına kızmış ve sofradan kalkmıştım. Elime bi kapşonlu swit aldım ayakıbılığı açıp elime ilk gelen terliği aldım. Bakmadan aldığım için elime klasik baba terliklerinden gelmişti. Şuan umursayamazdım. Geri dönüp başka bişi almak yerine terlikleri yere atıp ayağıma geçirdim. Kapşonlumu da giydikten sonra bi süre penguenler gibi ayağımı yere sürerek yürüdüm. Denizin kenarında gelip terlikleri elime aldım. Suyu tekmeleyerek yürümeye başladım.
Yaklaşık bir ya da iki saattir yürüyodum. Havanın karardığını fark edince geri dönmeye karar verdim. Geri dönerken oldukça sakindim. Havanın da soğumasıyla ayaklarım üşümüştü. Sudan çıkarıp ana yolun kenarına çıktım. Sağımda batan güneşle harika bi manzara oluşturan deniz solumdaysa havanın kararmasıyla korku oluşturan bi orman vardı. Sakinleşmek için ormanı seçmediğime sevinmiştim. Ormanı görmüşken aklıma eskiden gittiğimiz okul gezileri gelmişti. Ormanda bir hafta kamp yapmak gerçekten eğlenceli bi o kadar da korkunçtu. Risuyla aynı çadırda kalıyoduk. Aslında şimdiye kadar zamanım hep onunla geçmişti. Okulda sıra arkadaşım ve en iyi arkadaşımdı. Okul çıkışlarında risunun evinde video oyunları oynardık. Beni her çok severdi ve korurdu. Yanımdan hızla geçen araba tüm anılarımı dağıtmıştı ve üstüme çamur sıçratmıştı. Pek temiz bi halde olmasam da bu gerçekten sinir bozucuydu. Çevrede bizimkinden başka ev olmadığını sanıyodum. Daha dikkatli bakınca yolun biraz ilerisinde küçük bi ev daha vardı. Dikkatli bakılmadığı sürece fark edilmeyecek kadar uzaktaydı. Anılarımı bu kadar çabuk unutmaya ve üstüme çamuru fırlatır gibi geçen arabayla tüm sakinliğim gitmiş yerini yine sinir almıştı. Evin önüne geldiğimde anahtar almayı unuttuğumu fark ettim. Bu kadarı fazla diye düşünüp kapıyı yumruklamak için elimi kaldırdım. Tam kapıya vuracakken kiyonun çöp atmak için kapıyı açmasıyla kapıya vuracağım yumruklar kiyonun başına inmişti. -eveett.. İşte bu tüm olanlara deydi...- gülüp içeri girdim bacaklarım çamurla dolu olduğu için banyoya çıktım. İyice temizlenip kurulandıktan sonra odama gidip kıyafetlerimi deiştirdim. Karnımın guruldamasıyla aç olduğumu hatırlayıp mutfağa gitmek için aşağı indim. Hâlâ kafamda o araba vardı. Fazlasıyla şüphe çekici görünüyodu. Siyah camları olduğundan içindekileri görememiştim. Büyük bi jip olması daha da tuhaf yapıyodu arabayı. Her neyse sadece bi araba diye düşünerek dolabın kapağını açtım. Tabakta bi sandiviç bulmuştum. Tüm olanlardan sonra bu iyi oldu diye düşünerek sandiviçi alıp miydeye indirdim. Ev oldukça sessizdi. Abimin evde olmayışı benim için bi fırsattı ama ona saldırmam için hiç bi nedenim yoktu. Çok iyi davranmaya başlamıştı bi anda. Sanki şeytan kiyo gitmiş yerini bi melek almıştı. "abim nerde?" diye sorunca elindeki meyve tabaklarını masaya bırakıp gğlümsedi. İki elini birleştirip "bizim için birkaç şey almaya gitti. Az sonra burda olur." dedikten sonra tabağı alıp odaya gitti. Arkasından şaşkınca onu izlerken kapının kırarcasına çalınmasıyla irkildim. Camdan baktığımda havanın kararmış olmasına rağmen güneş gözlüğü takan biri ince diğeri oldukça iri iki adam duruyodu. İri olan oldukça ciddi diğeriyse tam tersine çok aşırı cıvıktı. Daha ince olan ağzındaki sakızı keyifle çiğnerken bi yandan da sallanıyodu. İri olan kılını dahi kıpırdatmadan dikiliyodu. İnce olan parlak gri bi takım elbise giymişti saçları uzun ve dağınıktı. İri olan da aynı renkte düz bi takım elbise giymişti duvar gibi duruyodu kapının önünde. İkisine bakınca birbirine çok fazla zıt ve tuhaf tiplerdi. Kapının vurulması durmuştu. Az sonra gideceklerini düşünerek ve biraz da korktuğum için kapıyı açmadım. Kapıya tekrar vurmaya başladılar ve bu defa "evde oldunuzu biliyoruz sadece bikaç ihtiyaç almak için geldik. Lütfen kapıyı açar mısınııız..?" diye bağırıyodu. Camın kenarında hâlâ onları izliyodum. Bi an evdeki telefonu elime almak için arkamı döndüm. Kapının vurulması tekrar durmuştu. Durumlarını kontrol etmek için cama yaklaşıp perdeyi açtığımda iri adamla göz göze geldik. Geriye bi adım atmamla yerdeki sebze sepetine takılıp yere düştüm. İri adam elini cama koyup içeriye baktı. -bu da ne böyle?! Zorla ihtiyaç mı alınır...!- bikaç defa camı tıklattıp geri çekildi. Cesaretimi toplayıp kapıya doğru gittim. "ı-ıhım.. S-siz kimsiniz ve ne istiyosunuz?"dedim. Korktuğum için sesim titriyodu. "bize biraz yakacak verir misiniz.? Yukarıdaki yazlıkta oturuyoruz fakat erken geldiğimiz için ev biraz soğuk." diyr cevapladı kibar bi şekilde. "küçük bi kız olmalısın.. Bizden korkmana gerek yok sadece komşularınızız." diye ekledi. "k-ko-korkmuyorum..!" dedim sert bi şekilde. Biraz sessizlikten sonra "şuan evde yalnızım ve yakacakların yerini bilmiyorum. Daha sonra gelirseniz abim size yardımcı olacaktır." diyerek sessizliği bozdum. "tamam çocuk daha sonra geleceğiz..." dedikten sonra biraz sessiz bi şekilde "gidelim burdan jhon" dediğini duydum. Camın önüne koştum. Az sonra görüş açımın dışana çıktılar. Derin bi nefes alıp olduğum yere sırtımı duvara dayayarak oturdum. Yanaklarımı şişirip nefesi oflayarak dışarı verdim. Kafımı da geriye yaslayacaktım ki kapı yine vurulmaya başladı. Bu defa sinirlenmiştim. Yerimden hızla kalkıp olacaklar umrumda olmadan kapıyı açtım. "YETER ARTIK GİDİN BURDAN!!" diyerek kapıya döndüm. Bu defa kapıdaki abimdi. Şaşırmış gibi yüzüme bakti. Gözlerini kısarak "kim?" diye sordu. Elimi kafamın arkasına götürüp "e-eheh.. h-hiç" diyip güldüm. Elindeki kutuyu yere koyup "peki.. Kutuları getirmede bana yardım eder misin ?" diyerek arabanın açık bagajına ilerledi. Yanına gidip kutulardan birini zorlukla kaldırarak içeri götürdüm. Kiyo da sesleri duymuş olacak ki içeriden koşarak gelip abime sarıldı. "hoş geldiin." dedikten sonra sarılması yetmezmiş gibi bi de yanağını öptü. -şimdi yine savaş kıvılcımlarıyla oynuyodu aptal kız!- Kiyo da kutulardan birini alıp içeri götürdü. Son kalan kutuları da içeri götürdükten sonra hepimiz nefes nefese kalmıştık ve duvara yaslandık. Abim "işimiz henüz bitmedi kızlar kutuları bodruma indirmeliyiz.." diyerek sırayla ikimizin yüzüne ve kutulara baktı. Tam ağzımı açmıştım ki benden önce davranıp kiyo "bu kutularda ne var böyle?" diye sordu. Abim cevap verecekti ki "ceset mi bunlar ne kadar ağır böyle ahahahaha" diye aptalca bi espiri yaptı. Abim ve ben birbirimize bakıp güldük. Benim psikopat olduğumu tecrübelerine dayanarak söyleyebilirdi ama abimin bi kiralık katil olduğunu bilmiyodu eminim. Tuhaf bi ifadeyle ikimizi süzdükten sonra o da bizimle gülmeye başladı. Abim ayağa kalkıp bi kutuyu eline aldı. "bunlar yakacak ve bikaç temizlik malzemeleri." dedikten sonra merdivenin altındaki kapıyı açıp aşağı indi. Biz de ardından bi kutu alıp aşağı indik. Aşağı indiğimde abim henüz karanlık olan bodrum katının ışığını yakıp yukarı çıktı. Biz de kutuları onun koyduğu gibi çamaşır makinasının yanında yere koyduk. Çamaşır makinasının yanında basketbol ve futbol topları tenis ve beyzbol takımı 3 paten 2 de bisiklet vardı. Diğer yanında iç içe geçirilmiş biri mavi diğeri mor iki çamaşır sepeti vardı. Duvarda boy boy av silahları vardı. Av silahlarının hemen altında bi çalışma masası yan duvardaysa kızaklar vardı. Daha fazla inceleyemeden abim çağırdığı için yukarı çıktım. Kutuların yanında iki elini beline koymuş ayakta duruyodu. "kızlar gerisini siz hallediceksizin ve ben de yemeği yapmalıyım. Anlaşıldı mı?" diyip gülümsedi. Hiç bişi demeden kutuları alıp aşağı indim. Kiyo da arkamdan geldi. Yukarıda son bi tane kutu kalmıştı. İkimiz de aşağıda kalmakta inatlaşmıştık. Kutu taşımaktan kollarım ağrımıştı. Önümde durup "ne kadar güzel bi bodrum katı.. Çok yakında benim de böyle bi evim olucak" dedi. "ya öyle mi..? Çok zengin olmalısın sanırım.?!" diyerek kollarımı birleştirdim. "ah.. Evet yakında çok zengin olucam." diye yanıtladı. Hâlâ bu kadar rahat olmasına inanamıyodum. "bunu nasıl yapıcaksın.?! Abimi soyarak mı pislik!!" gözlerim dönmüş gibi hissediyodum. Ağzımdan iznim dışı kükrercesine çıkan cümleler karşısında şaşırmıştı. "her şeyi biliyorum ve bunu yapmana izin vermicem! ASLA!" diyip üzerine gittim. Bi adım geri attı. "hayır.. Bu planımı kimse bozamıcak. Hastanede yatan baban bile.!" dedi tıslarcasına. Hastanede yatan babam? Ne demek istediğini anlamamıştım. Bu yaşa kadar bi ailem olmadığını sanıyodum. Şimdi anladım. O benim gerçek abim olduğunu sanıyodu. Fakat.... Abimin babası hastanede mi.? Bi süre düşüncelerle savaştıktan sonra hastanedeki son gün beynimi sarmıştı. O gün haberi duyduktan sonra neden bu kadar mutlu olduğunu şimdi anladım. Şuan bunları düşünemezdim. Şaşkınlığımı gizleyerek "belki babam deil.. Ama ben bozabilirim!" dedim büyük bi özgüvenle. Gıcık bi tonda kahkaha atarak yüzüme baktı. "beni asla durduramazsın. Abinin bana olan sevgisini kullanarak tüm varlığını elinden alıcam. Sen de sadece izleyebileceksin küçük böcek. Yoluma çıkacak olursan seni ezerim. Uslu durursan işim bittikten sonra ne haliniz varsa görmenize izin vereceğim. Köşenizde çürüyü...." abimin aşağı inmesiyle sözü yarıda kesilmişti. Arkamı dönüp abime baktım. Gözleri kan dolmuştu ve donuk bi şekilde son kutuyu koyup beyzbol sopasını aldı geçerken elime verip yukarı çıktı. Kapının kapanma sesini duyduktan sonra duraksadım. Herşeyi duymuş olmalıydı. Onu üzmüştü. Beynimin vucuduma verdiği tek komutu -ÖLDÜR- oldu. Artık kurtuluş şansı yoktu. "şimdi planım başlayabilir." diyerek gülümsedim. Sopayı tam olarak kavradım. Sertçe savurdum ama eğildiği için ıskalamıştım. Tam istediğim konumda durmuştu. Dizimle suratına vurdum. Yukarı fırlayan kafasına dirseğimle vurdum. Yere düşerken suratına gelişine bi tekme attım. Suratu kan içinde kalmıştı. Dağınık halde topladığı topuzu daha da dağılmıştı. "olamaz hemen düştün mü?" diyerek yanına çömeldim. Sopayı yere hafifçe vurarak tıkırtılar çıkardım. "ama oyun yeni başlıyo..!" diyip topuzunu kavradım ve hızla ayağa kalktım. Tiz bi ses tonuyla çığlık atmaya başladı. Elimle ağzını kapatıp sırtını duvara yasladım. "şşş.. Aptal bağırırsan daha çok üzülebilir" diyerek gözlerinin içine baktım. Ağlamaya başlamıştı. Elimi yavaşça ağzından çektim. Dudağı patladığı için elim kan içinde kalmıştı. Zorlukla konuşmaya çalışarak "b-bu bi işe y-ya-yaramıcak b-böcek.." demişti. Aniden nefes alışım hızlanmıştı. Bu haline neredeyse acımak üzereyken söylediklerinden sonra dayağa doyamadığını anladım. Yakalarından tutup yere atarak yüzünü yumruklamaya başladım. Yorulup duraksadım. Gülümseyerek "i-işe ya-yaramayacak" dedi. Beni delirtiyor. Saçlarını elime dolayıp yere vurmaya başladım. Her vurduğumda yüzündeki kanlar üzerime sışrıyodu. Kendinden geçince masanın önündeki kollu sandalyeyi çekip üstüne oturttum. Yerde duran özenle sarılmış halatı alıp el ve ayak bileklerini ve bedenini iyice bağladım. Kafasını zorlukla kaldırıp bişiler söylemeye çalışınca daha fazla dayanamayıp "uyku vakti pislik" diyerek sert bi yumruk attım. Şimdi bayılmıştı. İpleri kontrol edip yukarı çıktım.
Yine uzun bi bölümleeğğ karşınızdayım :D umarım beğenirsiniiz :3 iyi okumalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE LITTLE GAME
Randomküçük bi oyun oynamak istiyorum nii-chan ^ω^ sadece küçük bi oyun...?