DEVAM 9

34 5 2
                                    

Yui aumi

Defalarca hissetmeme rağmen bu acıya alışmak benim için oldukça zordu. Odada loş bi ışıklandırma vardı. Hoş bi koku ve sakin müzik sesleri vardı. Yine oldukça yorgun hissediyodum. Ağır ağır gözlerimi açıp kendime gelmeye başladım. Bu odayı daha önce görmediğime adım gibi emindim. Yavaşça doğrulurken birinin sarıldığını yeni fark etmiştim. sarılan biri... Üstümdeki kolu kenara atıp hızla yataktan atladım. Elime komidinin üstünde ilk bulduğum şeyi alarak savunma şekline girdim. Üzerimdeki en son elbiselerin değişmiş olduğunu ve başımın sarılı olduğunu da şimdi fark ettim. Yataktaki uyanıp ağır ağır "bu gürültü de ne?" diyerek gözlerini ovarken yataktan çıktı. Altında pijaması ve üstünde hiç bişi yoktu. Risunun bu halini görünce kafamı başka tarafa çevirip gözlerimi yumdum. "ne yaptın bana?! Eğer elini sürdüysen önce ellerini koparır sonra da seni yakarım!" derken ağzımı kapattı. Gözlerim kapalı olduğu için geldiğini göremedim. Bi eliyle ağzımı kapatırken diğer eliyle elimdeki gece lambasını almaya çalışıyodu. Gözlerimi daha sıkı kapatarak ağzım kapalı bağırmaya başladım. Elimdeki gece lambasını hızla elimden alıp yatağa attı. "şşşşş... Yemin ederim sana dokunmadım bile. Sadece iyi olup olmadığını merak ettiğim için yanında beklerken uyuya kaldım hepsi bu. Gözlerini aç. Bana bak. Şimdi elimi çekicem ve sakın bağırma tamam mı? Lütfen!.." diyerek sakinleştirmeye çalıştı. Tek gözümü açarak göz ucuyla baktım. Telaşlanmış görünüyodu. Derin bi nefes alıp başımı onaylarcasına salladım. Elini çekip yavaşça bir kaç adım geri gitti. Gözlerimi kaçırarak etrafı ve kendimi inceliyodum. Üstümde sadece askılı bi pijama vardı. Risu'nun boş bakışlarla beni izlemesini aldırış etmemeye çalışıyodum. Yüzüne bakmadan sert bi tonla "kıyafetlerim nerede?" diye sordum. Bi elini beline destekleyip diğer eliyle ensesini kaşıyarak gözlerini kaçırdı. Ona yaklaşarak soruyu tekrarladım. Tam o sırada kapı kilidi açıldı. Bi süre kimse girmedi. Dışarıdan konuşma sesleri geliyodu. İkimizin de dikkati kapının üstündeydi. Az sonra içeri oldukça karizmatik, dolgun beyaz saçları ışığın etkisiyle parlayarak dalgalanan, uzun boylu, ilk bakışta "zengin" diyebileceğiniz bi tip içeri girdi. Asilce adım adım yaklaşırken odanın içini hoş bi koku sarmıştı. Gülümseyince göz kenarında oluşan kırışıklıklar da ayrı bi hava veriyodu adamın suratına. Odanın içine kadar yürüyüp elindeki ahşap asasıyla tam önümüzde durdu. Tek kırışıklık bile bulundurmayan takımının cebine kadar uzanan altın saat zinciri göze çarpanlardan biriydi. Başını Risuya döndü. "oğlum.." diyerek gülümsedi. Risu çoktan hazırola geçmişti. Dimdik duruşuyla ilk defa bu kadar asil görünüyodu. Anlaşılan babasını sevdiği kadar korkuyordu da. Aynı şekilde gülümsedi Risu. Olanları şaşkın şaşkın izlerken Risunun babasını ilk defa gördüğüm aklıma geldi. Daha önce gördüğüm hissine kapılmama rağmen. Adam bu kez bana dönmüş ve bi adım daha yaklaşmıştı. Gülümseyerek kalın fakat yumuşak bi tonla "merhaba" dedi. O sırada başıma giren ağır sancıyla yere çökmüştüm. Sesler boğuk boğuk duyuluyodu. Beynimi saran çınlamayla çığlık atıyodum. Her yer bulanıklaşıyodu. Odanın içi dönüyodu. Gözlerimi sıkıca kapattım. Gözümün önüne parça parça film kesitleri gibi anılar gelmeye başladı. Annem, babam, ben ve abim. Mutlu bi aile. Eğlenceli ve huzurlu günler. Her birini hatırlamaya başlamıştım. Ve kaza anı. Annemin arabadan kaçışı, abimin kanlar içinde babamı kurtarmaya çalışması. Babamın baygın vücudu. Her şey tam olarak kabus gibiydi. Abim babamı çıkarıp biraz ileri sürüklemişti. Ters dönmüş arabada kalan tek kişi bendim artık. Bayılmak üzereydim. Ağlıyordum. O sırada biri beni çıkarmıştı. Kucağında yarı baygın yatıyodum. Siyah bi arabaya bindirdi. Hayal meyal hatırladığım tam da bu gülüştü. Risunun babası ve annem arabadaydı. Zorlukla cama yaslanıp abimin beni kurtarmak için arabaya koştuğu an ve arabanın o sırada patlaması hatırladığım son şeydi. Şimdi sesler netleşmeye başlamıştı. Risunun beni ayıltmaya çalışmasını duyar gibiydim. Yine gözlerim dönmüştü. Aniden ayağa kalkıp Risuyu ittirdim. Babasına doğru koşarken odaya hızla giren iki duvar gibi adam beni kollarımdan tuttu. Bağırmaya başladım. "ÖLDÜRECEĞİM. HEPSİ SENİN HATAN! LANET HERİF! BURDAKİ KİMSEYİ SAĞ BIRAKMICAM!!". Kollarımdan kaldırıp odadan çıkardılar. Aşağı indirirlerken adamlardan birinin ortasına bi tekme salladım. Kolumu bırakıp yere kapaklandı. Tek kolum açıkta kalmıştı. Diğer adamın uzun saçlarından tutup çektim. Zorla kolumu kortararak kaçmaya başladım. Tam o sırada odadan çıkan biriyle çarpıştık omzumu tutup boynuma iğneyi saplayarak ilacı sıktı. Zorlukla ayık kalmaya çalışırken boğuk bi şekilde "anne.." dediğim son şey olmuştu.

THE LITTLE GAMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin