DEVAM 10

14 3 3
                                    

Fazla konuşmadan devam ediyorum.. Keyifli okumalar dilerim.

"Lütfen bırakın beni. Lütfen efendim yalnızca bir kaç elma yemek istemiştim. Yemin ederim ki bir daha bahçenize girmeyeceğim. Lütfen bayım.." yalvarışlarım işe yaramış ve bırakıldım sanıyodum ki kulağımdaki sızı geçmeden incecik kolumu kürek gibi elleriyle kavrayıp sürüklemeye başlayan bay cimri evimin yolunu tuttu. -Amma da yaptın be adam altı üstü iki elmanı aldık.. Pasaklı herif!-
Eve giden uzun sokakta yürürken karşımıza tanıdık pek sevecen bir yüz çıktı. "Bay Adam. Bu da nesi.. Nereye gidiyorsunuz böyle hızla?" sokağın en tatlı kadını yine imdadıma yetişmişti. Yaşa be Lola teyze..
"Bu küçük hırsız bahçemdeki elmalarımı çalarken yakalandı! Ailesinin yanına götürüyorum ki cezasını kessinler efendim!"
"Aman canııımm siz de.. Küçücük çocuk elma da çalar armut da portakal da.. Bırakın da çocukluğunu yaşasın. Hem bakınız bitmedi ya elmalarınız. Kökü sizde efendim yine çıkar."
Onlar konuşurlarken kolumu kurtarıp koşmaya başladım. Arkamdan yükselen BU SON OLSUN KÜÇÜK ŞEYTAN BİR DAHA SENİ BAHÇEMDE GÖRMEYİM!! seslerine gülüp geçerek eve koştum. Hızla eve girip mutfağa atıldım. Annem yemek yapıyor babamsa masada gazetesini okuyordu. İçeri girdiğimde annem bana bakıp gülümsedi. "Yine ne afacanlıklardan kaçtın bakalım. Doğru banyoya. Üstün pas kir içinde.. Yemek de neredeyse hazır hızlı ol."
Yukarı çıkıp banyoya girdim. Suyun altında fazla vakit geçirmiş olmalıyım ki annem seslenmeye başladı. Yuiii.. YUİİİİİ Yuiiii.. Sesler derinleşirken bi anda ilk defa nefes almışçasına uyandım.

Kafamda sayısız çınlama, aptalca gürültüler, felaket bir ağrı eşliğinde gözlerimi odanın içinde gezdirmeye başladım. Tam kalkmaya çalışacaktım ki kolumdaki serum iğnesini fark ettim. Hiç bi şey hatırlamıyorum. Düşün düşün düşün... Hah hatırladım en son elma çalm.. Yo hayır... Hayır bu sadece bilinçaltında kalan anılarım. Daha derin şeyler üzerine burdayım. Her şey mahvolmuştu. Ne babam.. Ne abim.. Ne de.. Annem. Kimsem yoktu artık. Yalnızca sevdiğini düşünerek zorla burda tutulmamı isteyen biri. Çiçeği seven onu koparıp ölümünü seyreder mi? Bu sevgi değil. Burdan kurtulmalıydım. Kimseye ihtiyacım kalmadı artık. Hiç bir şey istemiyorum. Pekala kaçarsam ne yapıcam? Ne yapabilirim? Hiç bir şey. Ölüyüm ben.

Kapının açılmasıyla irkildim. Önden ilk bakışta doktor diyebileceğim biri ve arkasından şeytan girdi. Evet evet şeytan. Yıllarca annem bildiğim o şeytan girdi ve köşedeki koltuğa şöyle rahaattça yayıldı. Bu ne rahatlık bu ne yüzsüzlük?! Yaklaşan doktoru donuk ve sert bakışlarla süzdükten sonra yanıma yaklaşmasını seyrettim. Yatağın hemen yanında durdu. Şeytanın yüzüne bakıp onay bekledi.
"Ne bekliyosun çıkarsana şunu!"
Sözlerime aldırış etmeden onay beklemeye devam etti. Şeytanın ta kendisi başıyla onaylayınca kolumdakini çıkarıp bi kaç işlem daha yaptı. Ve çıktılar. Bir süre kapıda konuştuktan sonra şeytan içeri girdi. Neden şeytan diyorum? ÇÜNKÜ HEPSİ ONUN BAŞININ ALTINDAN ÇIKTI! BABAMI BIRAKIP BU ADAMA KAÇMASA HİÇ BİRİ OLMAYACAKTI.

İçeri girip kapının önünde durdu. Arkadan kapıyı kilitledi. Gözünden süzülen bi damla yaşı hemen silip yanıma yaklaşmaya başladı. -Ne şimdi bu timsah göz yaşları mı?- Yataktan çıkıp o kaylaştıkça cama doğru yaklaştım. Nemli gözleriyle bir süre süzdükten sonra gülümsedi. Cama yaslanana kadar geri gidip durdum. "Bir adım daha atarsan aşağı atlarım.!" sözlerim çok hoşuna gitmiş olacak ki kahkaha attı.
"İstesen de yapamazsın küçük hanım. Camların hepsi kilitli ve ancak benim iznimle açılabilir." yaklaşmaya devam etti. Ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı. Donup kalmıştım. Kulaklarımda çınlayan eski anılar gözlerimi yakarak bi çıkış yolu bulmuş, yanaklarımı ıslatmışlardı. Yüreğime oturan acının ağırlığını hissettim. Neredeydi bunca zamandır bu eller? Neden beni hiç bulmadı? Saçlarımda hissettiğim tek eksikliği yıllar sonra bulmuştum. Fakat midemi bulandırıyordu tüm bu hisler. Anne şefkatine muhtaçken ondan tiksinir hale gelmiştim.

Ellerini başımdan çekip ittirdim. "ÇEK O PİS ELLERİNİ ÜSTÜMDEN!"
Ağlamaya başlamış hıçkırıklara boğulmuştu. Ne yapıyordu şimdi? Yeni mi aklına gelmişti sevgisi? Kafamı karıştıran onca şey arasına bir de bu?! Neler oluyo yeter ulan! "Bir daha bana dokunma şeytan karı. Ellerini bir kez daha sürme saçlarıma. Bir kez daha yaklaşma yanıma. Hepinizi öldüreceğim. Herkesten alacağım intikamımı." bağırışlarımla ağlaması daha da şiddetleniyo şeytanlığı yok oluyo gibiydi. Hızla yaklaşıp sarıldı. İçim buz kesmişti adeta. Nefes almayı unutmuştum. Duyduğum tek şey kalp atışlarıydı annemin. Bir süre hareket edemedim. Kulağıma fısıldadı. "Sizi her şeyden çok severken ben ister miydim böyle olsun? Ben sizden ayrı düşmeyi ister miydim. Her gün bu cehennemi yaşar mıydım mecbur kalmasam? Ha söylesene? Kim ister cennetten ayrılmayı? Kim ister evlat kokusundan mahrum kalmayı? Kim sevmediği bi adamla yıllarca beraber olmaya göz yumar ha?" beni geri çekip yüzüme baktı. Gözlerini gözlerime dikti. Omuzlarımı bırakmadan devam etti sözlerine " bunları neden yaptım biliyo musun? Her şeyi sizi korumak için yaptım. Sizi korumak için kaçtım yanınızdan. Ne yapsaydım ya? Her birinizin ölümünü mü izleseydim? Yapamam. Yapamadım. Özür dilerim Yui. Ölümünüze göz yumamadım. Ve şimdi olanlara bak. Her birinizin ölümünü seyrediyorum. Cehennemi yaşıyorum anlıyo musun Yui? Nereden bilebilirdin ki. Nasıl anlayabilirsin? Bildiğin zerre kadar şey yok."
Neydi tüm bunlar? Neler oluyodu? Yüreğim paramparça olmuş sanki içime batıyodu.
Arkasını dönüp giderken kolunu tuttum. "Bırakma beni anne. Dana ihtiyacım var. Tüm bunları atlatabiliriz birlikte. Bana her şeyi anlat." şimdi her ikimiz de hıçkırıklarla ağlıyoduk.

Tüm olanlar Risu'nun annesinin ölmesiyle başlamış. Annem ve o ikizlermiş. Babam ve Risu'nun babası olacak o pisliğin ikiz kardeşlerle evlenmişler. Bir süre her şey güzelmiş. İki ortak iki kız kardeşle evli ve mutlularmış ta ki Risu'nun annesi ölene dek. Karısını kaybettikten sonra iflasa kadar sürüklenmiş ve delirme seviyesine gelmiş. Sık sık annemin onun eşi olduğunu söylüyo ve kaçırmayı planlıyomuş. Ne kadar bu konuda uyarı alsa anlatılsa da değişmeme konusunda kararlılığını sürdürmüş. Tehditler savurmuş. Eğer gelmezse babamı ve bizi öldüreceğini söylemiş. Babamı bir kez bacağından vurdurmuş. Sonunda ölmemizden korkup kabul etmiş annem. Kaza süsü verilen o geceyi planlamış. Annemi yanına almış ve beni kendi annesine emanet etmiş. Büyütmesini istemiş Risu'nun bana olan sevgisinden dolayı. Tek arkadaşı olduğum için Risu beni kaybetmeyi göze alamamış.

Ve her şey bu noktaya geldi işte. Şimdi içimdeki duygular karmakarışıktı. Hiç bir şey düşünemiyordum ve hissetmiyordum.

"Abini de alıp burdan kaçıcaz Yui. Her şey bitecek. Kimse bizi bulamaz. Şimdi gitmeliyim. Kapıyı kilitleyeceim kimse girmesin diye. Özür dilerim tüm bunlar için." yüzünü sildi burnunu çekip odadan çıktı. Kapıyı ardından kilitledi. Pekala. Şimdi ne yapmalıydım. Böylece oturup bekleyemezsin öyle değil mi? Bir şeyler düşünmeliyim..

THE LITTLE GAMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin