🛠 1

278 31 16
                                    


"Siliyorum anne siliyorum.. evet balkonları her gün siliyorum.." hiç kullanmadığım balkonları diyerek hamurdandı annesi karşıdan söylenmeye devam ederken. İki gündür silmediği balkonlar umrunda bile değildi. Yorgun argın geldiği mesaisinden sonra açılmamış kolileri bir bir bozuyordu. Üç oda bir salon evinin salonu ambara dönmüştü. Bir yanda hiç dokunulmamış koliler, diğer yanda boşalanlar..

"Bunları geri dönüşüme vermek gerek.." diye döküldü düşünceleri dilinden..

"Neyi veriyorsun?" diye sordu annesi de hemen diğer taraftan.

"Annem şimdi kapatsam, ocağa yemek koysam."

"Yemeği ocağa koyup başka işe durma. Takibini yap. Akşamdan da çöpleri indir. Ev sineklemesin. Yatmadan evvel de kapını kilitlemeyi unutma. Su ısıtıcısını açık bırakma."

"Tamam anne ya.. biliyorum ben de."

"Benimkini yaktın ya! Biliyormuşmuş! Seni düşünüyorum burada! Keyfime mi söylüyorum!"

"Tamam anne sağ ol. Hadi kendine iyi bak. Leman teyzeye de selam söyle, dediklerini duyduğumu da söyle. Sanki kendi oğlu çok şey!"

"Tamam yavrum sen yemeğine bak hadi. Afiyet olsun benim oğluma. Annen gurban olsun sana."

Telefonu nihayet kapattığında makarna yapmak için ocağa suyu koydu. Annesinin gönderdiği sarmalardan yiyesi yoktu. Hatta bir süre sarma görmek de istemediğinden buzluğa atmakla konu komşuya dağıtmak arasında kararsız bekletiyordu dolapta. Konu komşuya dağıtmanın elbet riskli tarafları da vardı; annesi yanına geldiğinde bunu kolayca öğrenirdi. Sonra bir de bunun sitemini çekmek zorunda kalırdı.

Kolileri açmayı bırakıp makarna için sos hazırlamaya koyuldu; domatesi, kırmızı biberi ve soğanı keyifle doğradı. Az sonra onu yiyecek olmak yorgunluğunu şimdiden eksiltiyordu. Evdekiler makarnayı yemekten saymadığından, ki bu çok büyük bir haksızlıktı, nadiren pişerdi. Kendi evi olduğundan beridir iki üç günde bir mutlaka yapıyordu.

Sosu ocağa koyup makarnayı süzdü. Yanına ayran çırparken ikindinin son ışıklarında balkonda yemenin güzel olacağına karar verdi. Biraz salata da yaptıktan sonra balkonu silme işine koyuldu. Salondaki eşyaları aralaya aralaya geçerek masayı dışarı çıkardı, iki de sandalye. Birine ayağını uzatacaktı. Balkon yola baksa da geleni geçeni izlemek keyif veriyordu ona.

Masayı sildiği bezi yıkamış ipe asacakken mandalların ikisi birden parmaklarının arasından kayıverdi ve aşağıya düştü.

"Hay aksi!" diye söylendi, sonra mı alsam hemen mi insem diye düşünürken zaten elinde fazla olmadığını hatırladı. Ama makarnayı da bekletmek olmazdı. Zaten akşam oldu ne olacak, kim alacak iki mandalı dedi.

Masasını kurdu, yemeğine koyuldu. Bir yandan instagram hesabına bekâr sofrasını çekip attı. Babasını bu gönderilerden çıkarmıştı ki annesi hemen makarna azarı için aramasın. Doğrusu bu şekilde listesinden çıkaramasa da engellediği çok akrabası vardı.

Yemeğin üzerine bir de çay olsa ya deyip çay keyfi de kurdu. Sonra dizisi olduğunu hatırladı ve diziye koştu. Dizi, bitmek bilmeyen bir reklam arasına girdiğinde mandalları hatırladı. Terliklerini giyip koştu iki kat aşağıya.

Biri pembe diğeri mor.. İki mandal da yoktu. Öteye beriye bakındı. Acaba başka komşu kendisinin sanıp almış mıydı? Ya da şu kapanmış dükkan sahipleri o zaman görmüş müydü? Çöpçüler mi süpürmüştü? Gelen geçen biri mi sahipsiz sanıp cebine atmıştı?

Neyse deyip vazgeçti, döndü evine. Dizisine devam ederken ihtimaller ertesi güne kadar bırakmadı onu. Ardı ötesi iki mandal diye unutmaya çalışsa da ertesi gün işten dönerken, dairesine denk gelen dükkana bir kez sorup bu düşünceden kurtulmak istedi. Ama hırdavatçıya da girip mandallarımı gördünüz mü demek tuhaf düşerdi doğrusu. Tuhaf görünmek yerine evine döndü. Kaybolan mandalları unutmak için iki top yeni mandal aldı sonraki günlerde.

🛠🛠🛠

Carino Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin