🛠 5

233 30 16
                                    


O gün işten dönerken dükkâna dikkatlice baktı. Bu zamana kadar ustadan başka kimseyi görmemişti ve yine ondan başka kimse yoktu. Masası hemen girişteydi. Oturmuş, bir parça ile uğraşıyordu.

"Adamın günahını alıyor işte." diye homurdandı. Bir işe odaklanırkenki dikkatli yüz ifadesi de ne kadar havalıydı öyle. Bakışları buluşunca kolay gelsin diyerek el salladı. Önceki günün aksine o da gülümseyerek başıyla selam verdi. Günahını alıyordu işte. Adam ne güzel gülüyordu öyle.
Gönlündeki korlara su serpilmişti sanki.

İçi rahat çıktı eve. Şu işi de bir onaylarsa daha rahat olacak, mal kuzenine gösterecekti.

Komşusuna ayıp olmasın diye bu işi çaktırmadan yapmak adına makineye çamaşır attı. Bir saat sonra çıkan çamaşırları balkona sererken birini kazara aşağıya düşürmesi gerekiyordu. Kimse birisinin yıkanmış eşyasını alamazdı, ustası da almazdı.

Çamaşırları sererken hangisini düşürsem diye seçemezken bir pijamasını ayaklarından astığı sırada içinde kalmış külodu aşağıya ıslak olmanın ağırlığı ile PAT! diye düşüverdi. Ananas desenleri üçüncü kattan bile belli oluyordu. Annesi milyon kez söylemişti ki çamaşır içinde çamaşır bırakma, çıkar öyle at makineye. Utancından yerin dibine geçmek üzereyken bir köpecik çıkıverdi. Külodunu dişledi, KyungSoo ustanın dükkanına döndü.

"Köpeği mi var?" diye ünledi Jongin.

"Terrier miydi?"

"Vay canına, bir kere bile hav dediğini duymadım. Ne kadar akıllı bir köpeği varmış! Sahibi kadar beyefendi bir köpecikmiş maşallah.."

"Erkek olduğu ne belli ki?" diye azarladı kendini.. ama ne güzel ne şirin ne sevimli bir köpekti öyle..

"Ustasına çekmiş.." diye kabardı göğsü.. Ustasına..diye durakladı.. terliklerini ayağına geçirip koşturdu aşağıya.. Dükkândan içeri nefes nefese girer girmez de bir parçaya kaynak yapan ustasını gördü. Nasıl soracağını bilemeden kaldı öylece.

KyungSoo onu farkedince kaynak makinesini kapattı, yüzündeki maskeyi başına kaldırdı.

"Merhaba Jongin."

Jongin'in yüzü alev alevdi. Sanki usta elindeki kaynağı kendisine batırmış gibi yanıyordu. Ardı ötesi iki kat koştum diye hayıflandı. Gerçi vaziyet de utanç vericiydi. Amaan ikimiz de erkeğiz nolacak diyerek lafa daldı.

"Merhaba KyungSoo ustam. Senin terrierin mi var?"

"Havanase.." diye düzeltti KyungSoo onu.

Belki o da bir cins terrierdir diye üzerinde durmadı Jongin.

"Adı nedir?"

KyungSoo elindeki kaynağı kenara bırakarak ağrıyan yanlarına ellerini yaslayıp ovdu.

"Carino.. sevimli demek."

"Pek maşallah! Aynı ismi gibi hakkaten."

"Öyledir.." dedi KyungSoo eldivenlerini çıkarırken..

"Soğuk bir şeyler ister misin? Borcum vardı."

"Ne borcu ustam, latifeydi o. Ama varsa alırım bir şeyler.."

"Şeftali kompostosu yapmıştım. Suyu meyve suyundan daha lezzetlidir."

"Olur olur, severim şeftaliyi."

"Burası biraz yanık kokuyor. Arkaya geçelim mi?"

"Arkaya mı?"

"Arkadaki bahçe de dükkâna ait."

"Aaa, oradaki salkım domatesler senin mi yoksa ustam?"

KyungSoo onu arka bahçeye geçirirken "evet." dedi, "ekiyorum bir şeyler, bazen biber domates bazen maydanoz soğan."

"Güzel mercimek köfte olur." dedi Jongin. KyungSoo içecekleri doldurarak karşısındaki tabureye kuruldu, "Yemeklerle aran iyi galiba."

"Evet, yemeyi sevdiğimden pişirmeyi de severim."

"Mangal bile yapıyorsun." dedi KyungSoo kaşlarını ima ile kaldırarak.

"Ayy ustam sana da ikram edeyim dedim ama bilmedim ne dersin.."

"Ne diyebilirdim ki eline sağlıktan başka.."

Jongin içeceğini yudumladıktan sonra "eline sağlık ustam güzel olmuş." dedi ve devam etti "mangalın telafisini yapacağım kesinlikle. Arkadaşlar yine gel-"

"Şu heriflerle mi!" diye homurdandı KyungSoo..

"Anlamadım?" diye öne eğildi Jongin.

"Başkalarına karışmayayım ben sağ ol.." diye düzeltti KyungSoo.

Jongin, onun neden genellikle yalnız olduğunu anladı, adam kalabalık sevmiyordu, arkadaşları da hem gürültücü hem de patavatsız olabiliyordu.

"Başbaşa da yeriz ustam, aşk olsun."

"Olsun.." mırıltısı ile içeceğine eğildi KyungSoo.. elmacık yanakları içeceğinin hoş pembesi ile aynı renge boyanınca Jongin'in elleri gevşedi, bardak parmaklarından kucağına düşüverdi. O soğuklukla "hay aksi, ne malım ya!" diye ünledi.

KyungSoo bir telâşla doğrulup cebindeki mendili uzattı. Jongin mendille karnından kasıklarına kadar dökülen şerbeti silmekle temizleyemiyordu. Mendildeki küçük dikiş izine çarptı gözü, bu kesinlikle kaybolan mendilindeki izle aynı yerdeydi. Ama yine de ihtimal veremiyordu.

"Böyle olmayacak.." dedi Jongin, "en iyisi eve gideyim ben, kusura bakma ustam buraları da batırdım."

"İstersen.." dedi KyungSoo ağır aksak bir nefes bırakırken "sana giyecek bir şeyler verebilirim, böyle çıkma, utanırsın sen.."

Jongin'in yüreği incecik sızılar saçtı göğsüne, "utanırım ya, utanırım değil mi?"

"Hem utanırsın hem kızarırsın, gören olur, söz olur.."

"Görmesinler demi?"

"Görmesin kimse.." dedi KyungSoo Jongin'in eline uzanarak.. Jongin nereye gidiyoruz diye merak duymadan KyungSoo'nun beyazlığı kadar serin ellerine tutundu ve düştü ardına..

🛠🛠🛠

KyungSoo ustanın köpeği bu cinsBöyle bir köpecik işte 🌝👍🏻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

KyungSoo ustanın köpeği bu cins
Böyle bir köpecik işte 🌝👍🏻

Carino Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin