4-IS BACK

625 56 13
                                    








——————

Terleyen ellerimi üzerime sildim. Dişlerimi birbirine bastırdım gözlerimin dolmaması için.

"Kızım."

Buruk bir gülümseme aldı suratımı.
Uzunca baktım karşımda ki yaşlı adama. Sakalları iyice beyazlamış, göz çukurları belirginleşmiş, saçları dökülmüş bir adam vardı karşımda. Sanki yanında babaannem belirdi o an. Yüzleşmekten ne kadar korksamda karşımda ki adam benim gerçek dedem değildi. Ait olmadığım hayat, ait olmadığım ailem vardı aslında benim. En sevdiği torunuydum onun, en değer verdiği. Bunu hiç söylememişti ama hep hissettirmişti. Oysa ki hiçbir şeyi değildim onun.
Diğerlerinin olmadığı gibi..

O kadar saftım ki...
Bir bağlantı kurmaya çalışıyordum aramızda. Gözlerimizin bu kadar benzemesi tesadüftü ama ben öyle olsun istemiyordum. Kalbim soğumuyordu ondan. Dedemdi o benim. Sonat Akaydı...

Ona doğru bir adım attım ve kollarımı sardım boynuna. O kadar susamışım ki ona...
O kadar hissettim ki onun yokluğunu, hiçbir şey yapmasa bile bir kenarda olduğunu bilmek beni huzurlu hissettiriyordu. Kafamı omzuna koydum ve gözlerimi kapattım sıkıca.

Kan bağına gerek yoktu değil mi ? O hep benim dedem olacaktı değil mi ?
"Yavrum.."
Elleri saçlarım ile buluştu. Sanki söylediklerimi hissetmişçesine şefkatli çıktı sesi. "Dedesinin cücüğü.."

Gözümden bir damla yakasına aktı usulca. Dedem bana küçüklüğümden beri cücük derdi. Beni hep öyle severdi. Yine cücük demişti. Hala aynıydı dedem. Ben onun için aynıydım demekki hala.
Ondan ayrıldım ve hasret kokan gözlerine baktım. "Evine hoşgeldin."
Söylediği daha çok gülümsememe sebep oldu.

"Eylül."
Merdivenlerden inen Uraza çevirdim kafamı. "Hoşgeldiniz Sonay bey."
Elini uzattı ve dedemle tokalaştılar.
"Yaşlanmışsın be Uraz."

Uraz gülümsedi. "E geçiyor artık bizden de."

"E hadi içeri geçelim."

Kapıyı kapattım ve salona ilerledik. Uraz cebinden çalan telefonunu çıkarttı. "Geliyorum hemen."
Koltuğa dedemin yanına oturdum. "Dede, benim hiç fırsatım olmadı.. Aslına bakarsan hazır hissedemedim."

Dedem kolunu omzuma attı ve kendine doğru çekti.
"Şşş. Dedenim ben senin. Sen nereye gidersen git ben hep yanındayım senin. Sonat Akay'ın torunusun sen. Her hareketinden haberim olur benim, ha bu içtiğin suyu bile bilirim ben."
Kafamı kaldırdım. "Sen-"
Gülümsedi ve elini dizime vurdu hafifçe. "Ben tabi ya. Tek hazinem sensin benim bu hayatta. Öyle savrulmana müsade eder mi deden senin ?"

Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Etmez."

"Ben sandım ki-"

Kafasını olumsuz anlamda salladı ve ellerimi tuttu. "Sen benim torunumsun Eylül. Sonat Akayın torunu Eylül Delensin. Şimdi söyle bakayım bana dedeler torunlarını bırakır mı ?"
Dolan gözlerine baktım uzun uzun. "Senin deden seni bırakır mı ?"
Kafamı tekrar olumsuz anlamda salladım. "Bırakmaz."

Saçımdan öptü ve nefesini dışarı verdi.
Daha sonra kapı tekrar çaldı. "Ben kapıya bakayım."
O sırada mutfaktan Uraz çıktı. "Selaaamm."
Samet gülümseyerek içeri girdi, devamında diğerleri de girdi. "Vay beee, Eylülün evine bak."
Söylediğine güldüm. Samimiydi Samet herkesin aksine. İçinde kötülük yoktu, dilindeydi her şey.
Dedem ciddi suratı ile Samete baktı. "Merhabalar."
Dedem kafasını salladı. "Hoşgeldiniz."
Samet elini uzattı. "Ben Eylülün iş arkadaşıyım, Özgür beyin asistanıyım."
Dedem gülümseyerek kafasını salladı. "Dedesiyim."

KÜÇÜK KADIN 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin