-Yeni gelen...Sana diyorum. Kalksana!
Gözlerimi yavaşça araladım.- Ne oluyor?
-Kalk ziyaretçin var. Uykum filan kalmamıştı. Ziyaretçim...
-Kim geldi? Derin bir nefes verdi gardiyan.
- Ne bileyim, git bak. Başımı sallayıp gardiyanı takip ettim. Kot ceket, koyu yeşil tişört ve kot pantolonuyla biri duruyordu. Yüzü hiç tanıdık gelmiyordu ama yüzünde çözemediğim bir ifade vardı. Sanki özlem veya pişmanlık gibi. Gelip bana sıkıca sarıldı. Karşılık veremedim.
-Aslım. Sesi yumuşaktı. Sesindeki özlemi hissetmiştim.
-Affedersiniz, tanıyamadım? Geri çekildi. Şimdi yüzünde elle tutulur bir hayal kırıklığı vardı.
-Özür dilerim. Sizi kırmak istememiştim.
-Yok kırgın değilim. Ben sadece... Beni hatırlarsın sanmıştım.
-Üzgünüm sizi hatırlamıyorum. Diğer hiçbir şeyi hatırlamadığım gibi. Dedim umutsuzca. Oturmam için sandalyemi çekti ve hemen karşımdaki yerini aldı.
-Aslı, benim üniversiteden sınıf arkadaşın Egemen. Egemen Öztürk. Gözlerime bakıyor bir şeyleri bulmaya çalışıyordu. 'Aynı zamanda senin avukatın olarak burada bulunuyorum.' Gözlerim iyice açılmıştı.
-Ben avukat mıyım?
-Evet. Aynı zamanda psikoloji de bitirdin.
-Ben bilmiyorum...Hatırlamıyorum.
-Biliyorum. Hafızan bizim için kanıt niteliği taşıyor. Hafızan yerine gelmeli ki seni savunacak bir şeylerimiz olsun. Ben olay yerini incelemiştim fakat işimiz çok zor. Üzerinden bir hayli zaman da geçti. Elimizde ciddi delillerle hakim karşısına çıkmalıyız.
-Bana inanıyor musun? Olumlu anlamda kafa salladı. Garip bir şekilde umutlanmıştım. Heyecanla:
-Peki şimdi ne yapacağız?
-Haftada 2 gün buluşma ayarlamaya çalışacağım. Kafa sallamakla yetindim.
- Bu aralar psikoloji konusunda araştırma yapıyorum. Gelmeden önce Selinle konuştum. Hatırlamıyorsun fakat onunla da psikoloji okurken tanışmıştınız. Sevdiğin müzikleri dinlemek, yemekleri yemek ve koku sende iz bırakan ne varsa onları dışarı çıkarıp hatırlamana yardımcı olabilirmiş. Bir dahaki geldiğimde müsait olursa onunla birlikte gelmeyi düşünüyorum.
-Sana ne kadar teşekkür etsem az. Masadaki elimi tuttu.
-Teşekkür etmene gerek yok. Bu sorunu beraber atlatacağız. Tıpkı diğerleri gibi...
-Süreniz dolmuştur. Dedi gardiyan. Oturduğumuz yerden kalktık.
-Kendine iyi bak. Her ne olursa olsun yanındayım. Bunu unutma.
-Sana minnettarım. Yanımda birilerinin olduğunu bilmek beni rahatlattı. Bakışlarıyla onaylarken gardiyan benim kolumdan tuttu.
-Tamam bu kadar. Görüşme bitti. Ben içeri girerken Egemen arkamızda kalmıştı. Gardiyan yüzünden ifadesini göremesem de yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Hücreme geldiğimizde içeriyi saran yemek kokusu beni de ele geçirmişti. Midem içerde tepinirken yemeğe dair hiçbir iz bulamamıştım.
-Yemek yediniz mi? Kimseden cevap alamamıştım. Nimet Abla bana işaret yaptı oturduğu yerden. Onun yanına gittim. Bana kuru bir ekmek uzattı. O kadar acıkmıştım ki tereddüt etmeden elime aldım ekmeği. Hareketlerimi inceliyordu. Ona baktım yemeden önce. Kafasını salladı.
-Ye. Bir daha yemeğe geç kalma. Bize verilen yemekler kısıtlı ve çoğumuza yetmiyor. Yemeğe geç kalırsan artık bir yemeğin olmaz. Olumlu anlamda kafa sallayıp elimdeki ekmeği yedim. Şey hani annelerimiz yemek yaptığında beğenmez, burun kıvırırdık ya. O zamanlar bizim en değerli günlerimizmiş meğer. Şimdi bırak yemeği ailem şuan benim yanımda olsa, aç kalsam gıkım çıkmazdı. Şimdi Nimet Abla vardı. O şuan yanımda olmasa ne yapardım bilmiyorum. Beni döverler. Bir süre sonra dayak arsızı olurdum. Belki dayak yerken aldığım bir darbe ölümüme neden olurdu kim bilir.
-Oturabilir miyim? diye izin istedim yatağını göstererek. Olumlu anlamda kafa salladı.
-İznin olursa sana bir şey sormak istiyorum. Suskundu. Neler yaşadığını bilmesem de belliydi kolay şeyler yaşamadığı.
-Neden bana yardım ediyorsun? Bana baktı.
-Demek doğruymuş. Hafızanı gerçekten kaybetmişsin.
-Sen nerden biliyorsun hafızamı kaybettiğimi?
-Ben... senin şu anda sandığından daha çok şey biliyorum. Buraya gelmen tesadüf değildi. Avukat Egemen özellikle buraya gelmeni istedi. Çünkü burada sahipsiz olmazdın. Burada ben varım Avukat Hanım.
-Sen kimsin? Benim hayatımdan nasıl haberin var? Yarım yamalak gülümsedi. Gülümsemesinde acı vardı.
-Ben sizin Kerim Beyle evinizdeki hizmetçinizim. Daha doğrusu hizmetçinizdim. Anlamayan gözlerle ona baktım. Bu olabilir miydi? Olabilirdi ama şuan kendim hakkında bir başkasından böyle bir şeyi duymak garip hissettirmişti.
-Bana her şeyi anlatmanı istiyorum. Dedim kararlılıkla. 'Bildiğin her bir şeyi öğrenmek istiyorum.' Gözlerine hüzün oturmuştu.
-Madem bu kadar kararlısın. Hazırsan anlatmaya başlıyorum...
Evet arkadaşlar 5. bölümle karşınıza çıktım. Hikayeyi beğeniyor musunuz merak ettim. Nasıl gidiyor? Yorumlarınızla bana bildirirseniz sevinirim. Her Pazar görüşmek üzere...Sizi çok seviyorum. :)
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Söz Vermiştin
Teen FictionSözler vardır dudaklardan kalbe mühürlenen,sözler vardır o kalbin duvarlarında bile yankı bulmayan.Anlamdır,söyleyendir,söyleyenin bizdeki değeridir sözü söz yapan.İnanmaktır söz.Koşulsuz güvenmektir.Doğruluk ve varlıktır söz.Olduğuna inanmaktır... ...