Derya O gün erkenden kalktı. Kahvaltı yapmayacaktı. Yüzüne bir maske yapıp küveti sıcak suyla doldurup içine girdi. Vücudunu şımartmak istiyordu. Anıl'ın ertesi sabah Mağusa'ya, üniversiteye gitmesi gerektiğinden öğlen buluşmaya karar vermişlerdi. Günlerdir bu günü planladığı için herşey hazırdı. Biraz keyif yapmanın kimseye bir zararı olmazdı.
Banyoda uzanmış Kayra'nın söylediklerini düşünüyordu. Anıl gerçekten de iş hayatına atılıyordu. Nerede kimlerle çalışacaktı kim bilir? Yine eskisi gibi görüşemeyeceklerdi. O işteyken Derya üniversitede olacaktı. Ya işyerindeki kadınları gördükten sonra Derya ona çok çocuksu gözükürse? Ya gözden ırak olan gönülden de ırak olursa? Ya onlardan birine aşık olursa? Off Kayra ne diye öyle bir laf etmişti ? Derya'nın tüm hayalleri yerle bir oluyordu...
Kâbus gibi bu düşünceler su soğuyana kadar sürdü. Sonra klasik Derya hazırlanması başladı. 2 saat saçlara harcandı. Kıyafetti, makyajdı derken öğleni buldu. Çantasını büyükce bir tane seçti. Ördüğü atkıyı çantanın içine attı. Anıl'la buluşmak üzere evden ayrıldı. Anıl köşede arabada onu bekliyordu. Ona doğru yürüyen bu ışık parçası bu kış gününde içini ısıtıyordu.
Rana 10 gibi uyandı. Evde yalnızdı. Bir kahve içti. Dün gece ne okusam diye kütüphanesini karıştırırken bulduğu Flaubert'in bilirbilmezler kitabını okumaya devam etti. Karakterlerin farklı mesleklerle ilgilenip, o konularda okumalar yapıp, o mesleklere soyunmaları Rana'yı çok eğlendiriyordu. Kitabı bitirdikten sonra yatağına uzanıp bir iç çekti ve kitap hakkında düşündü. Sonra çantasına bir iki kitap koyup Aslı'nın eve doğru yürümeye başladı. Önceden bu günü iki bekar olarak birlikte geçirmeye karar vermişlerdi. Aslı'ya geldiğinde Kaan yan bahçede dışarıdaydı. Fırsat bu fırsat diye düşündü ve ona seslendi.
"Merhaba Kaan"
Kaan irkildi "Selam Rana. Bana seslenmene şaşırdım"
"Neden ki?"
"Benden sürekli kaçıyorsun ya"
Rana şok! Tabii ki kaçıyordu. Kaan'ın kendisini sevdiğini sanıyordu da ondan. Bu şekilde söyleyemeyeceğinden
"Ne münasebet! Sana öyle gelmiş" dedi. Sonra konuyu asıl konuya çekerek dağıttı:"Ben de Aslı'ya geldim"
"Görüyorum"
"Sevgililer gününü iki bekar birlikte kutlayacağız!"
Bu lafın üzerine Kaan dikkatlice Rana'ya baktı. " Aslı Erdem'le çıkmıyor mu?"
" Yooo. Ne alaka?" Rana sanki hiçbir şey bilmiyordu.
"Ama Kayra bana dedi ki..."
" Sen Kayra'ya ne bakıyorsun? Ona göre ben de Deniz'le çıkıyorum."
"Çıkmıyor musun?"
"Çıkmıyorum tabii ki!"
Kayra hazırlanıp evden çıktığında karşısında Doğuş'u gördü. Ona bakıp gülümsüyordu. Kayra'nın kalbi sanki yerinden çıkacaktı. Hiç bu kadar güçlü attığını duymamıştı. Hemen Doğuş'un yanına gitti. Doğuş arkasına sakladığı kırmızı gülü ona uzattı ve yanağından öptü. Kayra'nın dili tutuldu. Birlikte Doğuş'un evine doğru yürümeye başladılar.
Doğuş elini Kayra'nın omzuna attı ve onu kendine çekti. Kayra da başını Doğuş'un omzuna yasladı.
"Babam evi bize bırakıp gitti. Gelinime iyi bak diye de beni uyardı" dedi.
"Oo Canım babam! Ee bana nasıl bakmayı planlıyorsun?"
"Sana ellerimle yemek pişireceğim. Ne diyorsun?"
"Yemek mi? Allah derim!"
Derya ile Anıl bir restoranda yemek yedikten sonra bir Derıl klasiği olarak deniz kenarına gittiler. Arabayı park edip arka koltuğa geçtiler. Sarılarak oturup konuşuyorlardı. Derya çantasından Anıl için ördüğü atkıyı çıkarıp ona uzattı. Anıl hediyesini çok beğendi. El emeği şeyleri özellikle çok seviyordu. Derya bunu yapmak için ne kadar zaman uğraşmıştı kim bilir. Hem de onun için! Anıl Derya'ya sarılıp onu uzun uzun öptü. Sonra da onun hediyesini uzattı.
"Bize bunlardan aldım. İstemezsen takmak zorunda..."
Anıl sözünü tamamlamadan Derya dudaklarına yapışmıştı. Anıl'ın hediyesi, üzerinde sayıların olduğu yüzüklerdendi. Bu yüzüğü takmak benim sevgilim var demekti. Anıl bize aldım demişti yani o da takacaktı. Bu Derya'nın endişelerini bir nebze de olsa azaltıyordu. Iş yerindekiler Anıl'ın bir sevgilisi olduğunu bileceklerdi. Bu onun içini rahatlatıyordu. Demek ki Anıl da aynı şeyi düşünüyordu. Bu çocuk onu ne kadar da iyi anlıyordu! Yüzüklerini çıkma tarihleri olarak ayarladılar ve parmaklarına taktılar. Sonra da her zamanki gibi çok tatlı bir sohbete daldılar.
Rana içeri girince Aslı heyecanla
"Ne konuştunuz bee?" Diye sordu."Haahaa gördün değil? Tahmin ettim zaten Kaan'ı dikizledigini"
Aslı kıpkırmızı bir şekilde "Anlatsana bee" diye söylendi.
"Hadee iyisin! Senin iş tamam! Erdem sorunu çözüldü!"
"Nasıl?"
Rana tüm konuşmayı 43567 kez Aslı'ya anlattı. Aslı bu konunun çözüldüğüne çok sevindi.
Sonra planladıkları sevgilisizler günü için hazırlıklara giriştiler. Birlikte kurabiye hamuru açtılar onları kalp şekilli kurabiye kalıbıyla kestiler sonra o kalpleri zigzag şekilde ortadan ikiye böldüler. Tam bir kırık kalp kurabiyeleri yapmış oldular. Kurabiyeler pişerken hem içecekleri ayarladılar hem de ayrılık şarkıları söyleyip dans ettiler.
Rana çantasından çıkardığı atkıyı Aslı'ya uzattı.
"Herkes sevgilisine ördü. Ben de sana." deyip güldü.
Aslı da gülmeye başladı. "Ben de atkıyı senin için örmüştüm" deyip Ona hediyesini getirip verdi.
Kurabiyeler hazır olunca sohbete giriştiler. Ne konuşmadılar ki? Ahh en yakın arkadaşın, sıcak içeceğin ve sohbet varken bir erkek arkadaşın olmasa da olurdu!
Kayra yemek yapan Doğuş'u izleyip ona bir kez daha aşık oldu. Astronomi kulübündeki o asık suratlı çocuktan nasıl da farklıydı. Her bir hareketi, her bir mimiği Kayra'ya çok çekici geliyordu.
Doğuş'un ev yapımı pizzasını yedikten sonra Kayra Doğuş'a onun için ördüğü atkıyı verdi. Doğuş severek aldı takıp denediyse de ateş aldığından mıdır ne çıkarıp odasına sakladı. Gelirken de elinde minik bir paketle geldi. Paketi açınca Kayra ağlamaya başladı.
"Neden ağlıyorsun? Yanlış mı anlamışım? Bu kolyeden istediğini sanmıştım. Istersen değişiriz, ağlama lütfen" Doğuş ne yapacağını bilmez halde Kayra'ya sarılmıştı.
Kayra sakinledi. Gözlerindeki yaşları sildi ve elindeki K ve D harfleri olan kolyeye bakıp gülümsedi.
"Mutluluktan ağlıyorum. Daha mutlu olamam heralde" dedi.
Doğuş ona aşkla baktı ve mırıldandı.
"Seni seviyorum"
"Yanılmışım." Dedi ve Doğuş'a sarıldı. "Ben seni daha çok seviyorum!"
Rana eve dönüp akşama kadar kitap okudu ve bol bol kahkaha attı. Kendini eğlendirecek kitaplar seçmişti. Derken pencerede bir tık sesi duydu ve kalbi deli gibi atmaya başladı. Bu olamazdı! Yine mi Mert gelmişti? Olamazdı diyordu ama kalbi deli gibi atıyor olmasını istiyordu. Birkaç dakika sakinleştikten sonra pencereyi açtı ve karşısında onu gördü: Deniz'i!
Rana gözlerindeki hayalkırıklığını saklamaya çalışarak konuştu.
"Deniz burada ne işin var?"
"Sana vermek istediğim bir şey var" dedi ve Rana'nın önüne bir paket uzattı.
Paketin kitaplarla dolu olduğunu anlayan Rana heyecanlanıp paketi açtı. İçindeki kitapları tam inceliyordu ki aniden Deniz'in dudaklarını dudaklarında hissetti!