I. Farklı Dünyalar

3.9K 159 124
                                    

“GELMEK İSTEMİYORUM BIRAK BENİ”

Yine uykusunu bölen, kabustan daha beter olan ama kendisinin tatsız olarak adlandırdığı rüyasından sıçrayarak uyanmıştı.

Yaklaşık iki aydır aynı rüyayı her sürü ayinlerinin yapıldığı çarşamba gecesi görüyordu. Ter içinde kalmıştı. Doğruldu ve hemen yatağın yanındaki sehpanın üstünde bulunan sürahiden kendisine bir bardak su doldurdu.

Böyle olmayacaktı. Sürekli aynı rüyayı görmesinin bir nedeni vardı. Elbette bunu öğrenmek için de elinden geleni yapacaktı.

Boş su bardağını elinden sehpaya bıraktıktan sonra tekrar yatağına uzandı. Hava hâlâ karanlıktı. Üstelik yorgundu. Ve o tatsız rüyayı daha çok düşünmek istemeyip yarım kalan uykusuna daldı.

~ ~ ~

Sabah yüzüne vuran güneş ile uyandı. Ama onu asıl uyandıranın güneş ışığı değil de büyükbabasının yaptığı meşhur kekikli omletin kokusu olduğunu fark etti.

Yatağından kalkıp banyoya gitti ve günlük rutin işlerini halletti. Salona geldiğinde her zamanki gibi ilk olarak yaptığı şey büyükbabasına sarılıp yanağına bir öpücük kondurmaktı.

“Günaydın tontişim, nasılsın bu sabah?..”

“...Bu arada omletinin kokusu uykuda dahi zihnime işledi, bil istedim.”

Zarif bir gülümse verdi ve inci gibi dişlerini ortaya çıkardı.

“Hadi oradan yalancı, bilmez miyim ben seni. Yine penceren açık uyudun. Güneş yüzünden uyandım demiyor da. Eşek sıpası.”

“Ama ayı ve yıldızları her zaman izlemeyi, yıldızlarımın bana her zaman şarkı söylemesini severim. Bu yüzden bazen açık tutuyorum, bazen de unutuyorum pencereyi kapatmayı. Bunu en iyi sen bilirsin.”

“Ah bu çocuk! Gel buraya.” dedikten sonra torununu kavradı ve kollarını beline sararak torununun yumuşak ipek saçlarına bir öpücük kondurdu.

“Nasıl mükemmel koktuğunu bir bilsen. Eminim birçok alfa eşsiz kokun karşısında çoğu kez hazırlıksız yakalanıyordur...”

“...Biliyorum alfaların salmış olduğu feromonlar seni etkisi altına almıyor ama yine de dikkatli ol.”

Büyükbabasına kokusunun nasıl olduğunu defalarca sorduğunda aldığı dönüt, sevdiği ya da evleneceği kişinin bunu söylemesinin kokusunu daha özel kılacağı cevabıydı.
Arkadaşına istese de soramazdı çünkü o da kendi kokusunu bilemeyen, dış feromonları hissedemeyen bir betaydı.

Bu sefer yarı buruk bir gülümseme sundu büyükbabasına.

“Merak etme büyükbaba. Çoğu alfanın betaları evlenmek için değil, eğlenmek için kullandığı bir obje olarak gördüğünü biliyorum. Her zamanki gibi temkinli olacağım. Bundan emin olabilirsin. Hem için rahat olsun etrafımdaki tek alfa sensin, en yakın arkadaşım da bir beta.”

Tekrar sarıldı torununa. O manevi oğlundan ona kalan son hatıraydı. On dokuz yıl önce torunu daha iki aylıkken köyleri yağmalanmış, o istila anında anne ve babasını kaybetmişti. Küçükken kimsesiz olduğu için alıp büyüttüğü oğlundan geriye, kundakta olup bitenlerden habersiz masumca etrafına bakan bir bebek kalmıştı. İşte o zamandan beridir ikisi birbirinin ailesi olmuştu. Birbirlerinin yaralarını birlikte sarmış, birlikte ağlamış, birlikte gülmüşlerdi.

“Hadi yemekler soğumadan kahvaltı edelim.”

~ ~ ~

“Neredesin iki saattir seni bekliyorum, ağaç oldum burada.”

Ateş-i Hecr »« ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin