“Keyfin yerinde gibi görünüyor.”
“Onu düşünüyorum çünkü.”
“Sehun neden onu unutmak gibi bir seçenek varken hâlâ kendine böyle işkence ediyorsun?”
“Unutmak mı?”
Alaylı bir şekilde sırıtıp gri saçlı alfanın gözlerinin içine baktı.
“Biliyor musun Chanyeol?..”
“...Birini sevmenin, yakınında olmasa dahi kokusunu her zaman içinde hissetmenin, rüyalarında onunla buluşmak için sürekli uyumak istemenin ne demek olduğunu biliyor musun?”
Elini arkadaşının omuzuna koyup hafifçe sıktı ve devam etti.
“Bilemezsin çünkü sen hiç aşık olmadın dostum. Şu an nişanlımı seviyorum diyorsun ama üzgünüm, sen onu da sevmiyorsun. Her gece farklı bedenlerin yatağındasın. Aidiyet duygun yok. Çünkü sen sevmenin de aşık olmanın da ne demek olduğunu bilmiyorsun.”
Gri gözleri öfke ile doldu, kaşları çatıldı ve kırmızı saçlı alfanın omzundaki elini sertçe itti.
“Ben buraya avlanmak için geldim. Aşk edebiyatı kasıp saçmalıklarını dinlemek için değil.”
Sinirden sağ elini sıkıp devam etti.
“O düğün gecenizde seni bırakıp gitti Sehun. Seni öylece bırakıp gitti ve şimdi gelmiş bana onu seviyorum aşk bilmem ne falan deme. Eğer gerçekten aşk denen saçmalık olsaydı, onu koşulsuz şartsız seven seni öylece bırakıp gitmezdi.”
“Ona karşı nasıl bu kadar katı olabilirsin? Kardeşin o senin.”
“O benim kardeşim değil, benim hiçbir şeyim değil.”
Derin bir nefes alıp verdi ve devam etti.
“Tek başıma avlanacağım, yoksa içimdeki kurdumu sakinleştirebilmek mümkün değil. Jongin sen Sehun'un zırvalamalarını dinlemeye devam et, sonra görüşürüz.” dedikten sonra arkasına bile bakmadan Jongin'in arkasından seslenmesini bile umursamadan yola koyuldu ve ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye devam etti.
Biliyordu ki arkasından gelmeyeceklerdi. Çünkü öfkeli Chanyeol'u yalnız başına bırakmanın herkes için en iyisi olacağını biliyorlardı.
Yeterince uzaklaştığını düşündüğünde gecenin zifiri karanlığına rağmen şahin gözleri ile hedef aldığı tavşanı kaçırmadı. Ama keyfi kaçmıştı. Zihnindekileri boşaltmak için ateş yakıp avladığı tavşanı ilk önce temizledi ve sonra ateşte pişirip yedi.
Sinirliydi, iki yıl önce olanları hâlâ unutamıyordu. Alçak kardeşinin en yakın arkadaşına bunu yapmasını hâlâ kendine yediremiyordu. Öyle bir kardeş doğurduğu için annesinden de nefret ediyordu. Sehun'a ise hiçbir zaman anlam veremiyordu. Onu düğünlerinin olduğu gecede terk etmişti. Alfalık gururu yerle bir olmuştu ama buna rağmen hiçbir zaman sevgisinden vazgeçmemişti. Onu hâlâ eskisi gibi sevdiğini saçmalıyordu.
Sinirliydi, olanları hatırlayınca daha da sinirlendi. İçindeki kurdunu sakinleştiremiyordu. Saldığı feromonlar ormandaki tüm hayvanları dehşete düşürecek cinstendi. Bu yüzden kurt formuna dönüşmeye karar verdi.
Gri kürkü esen rüzgarla birlikte ahenkle dans ediyordu. Korkunç şekilde bakan keskin grileri zifiri karanlıktaki ormanı aydınlatan tek şeylerdi. Kurt formunda avlanmaya devam etti. İnsan halinden daha vahşi oldu. Böylelikle içindeki ateşi biraz da olsa dindirebilirdi.
~ ~ ~
Kyungsoo'yu uğurladıktan sonra kapıyı kapattı ve salona geçti. Büyükbabasını kaybettiğinden beri arkadaşı yanındaydı, ona sürekli destek oluyordu. Bunun için de ona minnettardı ama daima yanında kalamazdı. Yalnızlığa alışması gerekiyordu. Madem büyükbabası mektubunda mutlu olmasını, daima gülümsemesini istemişti öyle yapacaktı. Çünkü büyükbabasının öteki dünyada huzurlu olması istediği tek şeydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/269876951-288-k423461.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş-i Hecr »« Chanbaek
FanfictionAlfa - Omega Klasiğini Bozan Bir Beta.. "Ayrılık sarmışsa dört bir yanı, ne önüne geçebilirsin ne de arkasında durabilirsin."