Bölüm 3: Emirhan

806 7 0
                                    

"Vay be! Kahve konusunda bizi atlatacağını düşünüyordum Rüzgar."
"Ben sen miyim?"
"E bak! Ondan sonra kötü olan ben oluyorum."
"Tabi ki kötü olan sensin."
"Ya sabır! Neyse Rüzgar Bey ben siparişimi veriyim."
"Ne siparişi ya?"
"Ne demek 'Ne siparişi?' ?"
"Ya kartımı veriyim işte sana. Git al."
"Hayatta olmaz. Kahvemi senin getirmen gerekiyor."
"Uşağın mıyım hayırdır?"
"Anlaşmamıza uymuyorsun."
"Lanet olsun. Tamam."
Rüzgar siparişi vermeye gitti.
"Cankat sen nereden arkadaş oldun bununla ya?"
"Ya hadi ben arkadaş oldum, tamam. Ama sen çocuğun sevgilisisin şu an. Bence önce kendine bak."
"İstiyorsan sen olabilirsin."
"Yumurta gibi çocuk lan."
"Tam bir mahalle karısısın Cankat!"
"Eyvallah gülüm."
Rüzgar oflayarak koltuğa oturdu.
"Ay kıyamam. İki adım attı da yoruldu mu beyimiz?"
"Kahve alıyoruz yine yaranamıyoruz ya. Yok böyle şey."
"Kahveyi sen teklif etmedin ki. Ben istedim."
"Almayabilirdim."
"Yo. Gayet de alacaktın. Ki aldın da."
"Leyla bak şurada buz makinesi var. Gider oradan buz alır içine atarım tamam?"
"Ay hemen tehdit et zaten."
O sırada bir ses yükseldi: "Rüzgar Bey!"
"Kahvemiz hazırmış Rüzgar bey. Bir zahmet gidip alın."
Rüzgar gözlerini devirip gitti. Kredi kartı masada kalmıştı. Elime alıp incelemeye başladım.
"Ne yapıyorsun çocuğun kartıyla Leyla?"
"Soyadına bakacağım Cankat."
Emirhan Rüzgar Altınöz
Emirhan mı? Bu çocuk neden böyle muhteşem bir ismi varken kullanmıyordu ki?
"Kartla ne yapıyorsun Leyla?"
"Soyadına bakmak istedim Emirhan."
"Emirhan mı?"
"E evet. Neden kullanmıyorsun ki Emirhan'ı?"
"Bilmem. Ailem Rüzgar diyor. O yüzden ben de Rüzgar'ı kullanıyorum."
"Tamam ben sana Emirhan diyeceğim."
Gözlerini devirdi.
"Ne çok konuşuyorsun ya!"
"Eyvallah canısı."
Bardağıma baktım. Üstünde Rüzgar yazıyordu.
"Neden benim kahvemde Rüzgar yazıyordu?"
"Bir dahaki sefere hatırlat komodo ejderi yazdırayım."
"Höö! Çok komiksin."
"Hadi iç kahveni ya."
Kahvelerimizi içerken üçümüz de telefonlarımıza gömülmüştük. Bir ara Rüzgar konuşmaya başladı: "Cuma Mehmet Erdem konseri varmış. Ateş yer ayırtmış 6 kişilik. İtiraz istemem geliyorsunuz."
Ateş Rüzgar'ın arkadaşıydı. Hem de bayağı yakın arkadaşıydı. Okulda bize takılmaya başlamışlardı. Ateş'i seviyordum. Rüzgar gibi değildi o. Ama konser işi hoşuma gitmemişti.
"Ya ben gelmesem, siz gitseniz olmaz mı?"
"Ya sadece biz olacağız zaten. Sen, ben, Cankat, Ateş, Başak, Yamaç."
"Ya ben konser sevmiyorum. Siz gidin."
"Leyla olmaz öyle şey. Hep birlikte gidelim işte. Hem Mehmet Erdem konseri. Mehmet Erdem!"
"Sevmiyorum Rüzgar."
"Yok artık. Peki kimleri seviyorsun? Onlara bakalım."
"Ben müzik dinlemeyi sevmiyorum Rüzgar."
"Oha! Gerçekten mi? Leyla müziksiz yaşanır mı?"
"Gördüğün gibi yaşıyorum."
"Müzik yaşama anlam kazandırır."
"Benimkine kazandırmıyor işte."
"Ya nasıl müzik dinlemezsin?
"Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum."
"Leyla sakin ol." Cankat işin ciddi olduğunu anlamıştı. Çok sinirlenmiştim.
"Alt tarafı konsere gideceğiz Leyla. Mızmızlanman gereksiz."
"Ben mi mızmızlanıyorum?"
"Evet. Nedir bu kaprisler ya? Bir şey yapmak istedik. Niye hemen bozuyorsun, karşı çıkıyorsun anlamıyorum."
"Anlamayacağın şeylerden uzak dur o zaman."
"Leyla sakin ol."
"Cankat dur sen."
"Sen var ya bencilin tekisin. Dünya senin isteklerin etrafında dönüyor sanıyorsun; ama öyle değil."
Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Çok kırılmıştım. Çok sinirlenmiştim.
"İşin aslını bilmeden bir daha konuşma tamam? Ayrıca artık yüzünü görmek istemiyorum. Ki sanırım senin de bencil biriyle işin olmaz." dedim ve hızla oradan çıktım. AVM'nin taksi durağına koştum. Ev AVM'ye çok yakındı. 5-6 dakikada eve varmıştım. Parayı verip taksiden indim. Evin kapısını çaldım. Annem hemen açtı. Yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirdim.
"Hoşgeldin kızım!"
"Hoşbulduk annelerin en güzeli!"
"Yalaka seni."
"Yalan mı? Güzel değil misin?"
Annem güldü.
"Kızım bizimle gelmek istemediğine emin misin?"
"Evet annem ya. Kuzenim falan olsa neyse de uzaktan akrabanın düğününde ne işim var. Sevmiyorum zaten biliyorsun."
"Bir şey demedim canım. Sadece sordum. Aa dövseydin bari."
"Ya sen çok şirinsin."
"Kimin annesiyim?"
Anneme sarıldım. İçimdeki tüm üzgünlüğü götürmeyi başarmıştı.
"Ne zaman gidiyorsunuz?"
"10 dakikaya baban gelir. O geldikten sonra çıkarız."
"Oh bensiz tatil! Ne güzel."
"Tabi ki. Kafamızı dinleyeceğiz."
"Anneee!"
Bir süre sonra babam eve geldi. Hızlı bir şekilde kıyafetlerini değiştirdi. Gitme zamanları gelmişti. Annem sürekli aynı şeyleri söylüyordu: "Ocağı açık unutma olur mu kızım? Kapıyı 'Kim o?' demeden açma. Pencereleri falan da kontrol et. Tamam mı bir tanem?"
Babam en sonunda dayanamayıp lafa karıştı: "Sertab, kız kocaman oldu. Biliyor artık bunları. Sakin olsana biraz."
"O daha küçük."
"Küçülsün de cebime girsin."
Anneme ve babama sarıldım. Tam kapıyı açacaktım ki zil sesini duydum. Rüzgar kapıdaydı. Çok şaşırmıştım. Bu çocuk beni sürekli şaşırtıyordu.
"Aa hoşgeldin Rüzgar!"
"Hoşbulduk Sertab teyze."
"Nasılsın?"
"İyiyim. Sağ olun. Siz?"
"Biz de iyiyiz."
"Ben Leyla'dan defter alacaktım da unutmuşum. Onu almaya gelmiştim."
"Tabi gir içeri. Kızım çay, kahve bir şey yap Rüzgar'a."
İçimden: "Zıkkım içsin." desem de anneme:"Tabi yaparım." dedim.
Taksi gelmişti. Babam:" Görüşürüz." dedi. Rüzgar:" İyi yolculuklar." diye cevap verdi.

Aşk... Müzik Durana KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin