Bölüm 10: Müzik Durana Kadar Hiçbir Yere Gitmiyorum

140 4 0
                                    

Eve girdiğimde bir sürü insan gördüm. Herkes ağlıyordu. Bir an ne olduğuna anlam veremedim. Önümden geçen bir kadına sordum ne olduğunu. Ama o cevap vermedi. Sonra biri daha geçti önümden. Sonra biri daha... Sonra biri daha... Kimse beni görmüyor gibiydi. Çıldıracak gibi hissetmeye başladım. Aklıma korkunç olaylar gelip duruyordu. Annemle babam ortalıkta görünmüyordu. Onları bulmam gerekiyordu. Koşarak odalarına girdiğimde Cankat'ı gördüm. Ağlıyordu. Gözleri kızarmıştı. Tamam sanırım cidden telaşlanmam gerekiyordu; çünkü Cankat asla asla ağlamazdı.
"Cankat ne oldu?"
"Bilmiyor musun Leyla?"
"Hayır Cankat. Ne olduğunu söyler misin lütfen? Niye bu kadar çok insan var? Ve neden ağlıyorsun?"
"Odana bak Leyla."
"Ne? Neden?"
"Sen git ve bak." dedi ve yatağa kapanıp ağlamaya devam etti. Bir an aklımdan Başak veya Yamaç'a bir şey olduğu düşüncesi geçti ve hızla odama yürümeye başladım. Kapıyı açtığımda masamın üstünde Ansel Elgort'un resmini ve etrafındaki çiçekleri gördüm. Ve masamın altında oturan Başak'ı... Şükürler olsun ki Başak'a bir şey olmamıştı. Ama Başak da ağlıyordu. Neden ağladığı konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Ayrıca benim masama ne ara Ansel'in resmini koymuşlardı ki?
"Başak! Başak bak bana lütfen! Neler oluyor?"
"Leyla..."
"Başak konuşur musun lütfen? Ya niye kimse bir şey söylemiyor? Annemle babama mı bir şey oldu?"
"Hayır..."
"Yamaç'a mı bir şey oldu Başak?"
"Hayır..."
"Delirtmesene beni! Ne olduğunu söyler misin?"
Masadaki resmi gösterdi.
"Ansel?"
"Ne Ansel'i ya? Rüzgar o. Leyla iyi misin?"
"Ne Rüzgar'ı ya?"
"Leyla..."
"NE?"
"Rüzgar'ı kaybettik..."
İşte o an kalbim durdu sandım. Gerçekten hiçbir şey beni bu kadar acıtamazdı... Rüzgar'a sinirliydim; ama ölemezdi. Nasıl olmuştu ki? Ne ara olmuştu? Hastalığı falan da yoku. Hem Rüzgar daha çok küçüktü... Aklımdan binlerce şey geçerken dudaklarımdan sadece "Nasıl?" döküldü.
"Kansermiş Leyla..."
"NE!"
"Ben çok üzgünüm..." diyip ağlamaya devam etti. Bu doğru olamazdı. Bu gerçek olamazdı...
"Neden bu kadar insan bizim evde o zaman?"
"Leyla sana cidden bir şey mi oldu? Burası Rüzgar'ın evi."
"Ne? Hayır ya bizim ev burası."
"S-sen otur biraz, ben sana su getireyim. İyi değilsin sen."
Çok tepkisizdim. Gerçekten bunların doğruluğuna inanmıyordum. İnanmıyordum değil de... İnanamıyordum. Başak çıktıktan hemen sonra kapının açılma sesini tekrar duydum. "Şaka yaptıık!" demesini bekliyordum. Ama kapıya dönünce içeri girenin Ansel Elgort olduğunu gördüm.
"Ansel Elgort?"
"Beni hemen unuttun mu Leyla?"
"Yaklaşık 1 saat önce filmini izledim?"
"Vay be... Yalandan da olsa sevgiliydik be Leyla. Unutmuşsun hemen."
"Ne sevgilisi ya? Senin sevgilin olsam unutur muydum sence? Taş kesilirdim yeminle."
"Leyla, ben Rüzgar'ım. Nasıl tanımazsın?"
"Ya sen Rüzgar değilsin onu biliyorum da Ansel de değilsin. Kimsin ya sen?"
"Leyla ben gerçekten Rüzgar'ım."
"Peki 'Gerçekten Rüzgar' bana bu evde neler olduğunu anlatır mısın? Herkes yas halinde de."
"Leyla, ben öldüm."
"Ya bir git işine. Kendi cenazesine katılmak isteyen Augutus Waters mısın sen, hayırdır?"
"Leyla... Ben gerçekten öldüm."
"Bu nasıl bir saçmalıktır ya? Tamam tamam öldün sen. Ee?"
"Leyla... Ben kanser oldum. Okuldan ayrıldım. Hatırlamıyor musun?"
"Şaka mı bu? Ya lanet olsun neyin peşindesin?"
"Leyla sen inansan da inanmasan da ben öldüm. Buradaki insanlar da benim için burada... Yani vicdanlarını rahatlatmak için. Son görev saçmalıkları falan. Ölünce kimsenin umrunda olmuyorsun ki."
"Bak Ansel Elgort, Rüzgar ya da her kimsen, söylediklerinin tek kelimesine inanmıyorum. Söylediklerinin hiçbirini hatırlamıyorum."
"Belki de sen bana Rüzgar dediğin için ölmüşümdür. Sebebini hiçbir zaman bilemeyeceğim bir ölümüm var."
"Hani kanserdin sen? Ayrıca, eğer gerçekten Rüzgar'san, ne diyeyim? Ha? Emirhan mı? Kusura bakma; ama sana asla asla Emirhan demem."
"Demediğin için kanser oldum belki de. Beni sen öldürdün Leyla. Ben senin yüzünden öldüm."
"Ay tamam hepiniz çok inandırıcısınız. Ama bir şey soracağım, tüm bunları sana Rüzgar dediğim için mi yaptın? Bir sürü insan falan..."
"Leyla... Leylam-"
"Rüzgar değilsin sen. Rüzgar bana asla Leyla'm demez."
"Emin olma. Ama neyse, her şey geçti zaten. Seni inandıramam bunu biliyorum. Ama inanma da zaten. Ben hep senin yanında olacağım. Sen ne kadar istemesen de... Ve dinlediğin her şarkıda, her notada ben olacağım. Unutma..." dedi ve kayboldu.
Ansel, Rüzgar, veya her kimse, bir anda yok olmuştu. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Birine, aklı başında birine, neler olduğunu sormak zorundaydım. Çünkü büyük ihtimalle deliriyordum. Odadan dışarı çıktım. Alt kata indim. Birkaç dakika önce karınca yuvası gibi olan yer şimdi bomboştu. Salona girdiğimde annemi ve Rüzgar'ın annesini gördüm. İkisi de boşluğa öylece bakıyorlardı. Başlarında siyah eşarp vardı. Kesin bir şeyler biliyorlardır diye yanlarına gittim.
"Anne?"
"Başın sağolsun kızım..."
"Ne?"
Annem kalktı, yanıma geldi.
"Kızım sen iyi misin?"
"Gayet iyiyim anne. Sen değilsin ama sanırım. Neler oluyor burada?"
"Kızım Rüzgar vefat etti ya."
"Ne!!"
"Leyla sen iyi misin? Hastanedeydiniz. Yanında sen varmışsın hatta. V...Vefat ettiğinde ona sarılmışsın ayrılmamışsın ya..."
"Ben niye hiçbirini hatırlamıyorum? Ayrıca Rüzgar daha demin geldi yanıma."
"Leyla?"
"Ve... Ben... Öldüm dedi? Anne Rüzgar öldü mi gerçekten? Anne hayır! Ölemez! Anne Rüzgar ölemez!" Anneme inanıyordum, inanmak istemiyordum; ama inanıyordum. Kalbime iğneler batıyordu. Onu ben öldürmüştüm. Benim yüzümden ölmüştü.
"Anne onu ben öldürdüm! Ona Emirhan demediğim için öldü anne! Benim yüzümden oldu her şey! Anne ben böyle olsun istemedim. Ben Emirhanımı istiyorum. Ona sarılmak istiyorum. Lütfen bana Emirhanımı getir anne! Söz veriyorum ona hiçbir şey demeyeceğim. Rüzgar da demeyeceğim ona! Anne Emirhan ölemez! Emirhan'ı ben öldürdüm anne..."
Annem birilerine seslendi. Ne dediğini anlamıyordum bile. Kulaklarım uğulduyordu. Emirhanı ben öldürmüştüm. Belki de benim yüzümden kanser olmuştu.
"Anne benim yanıma geldi. Ona gitme demedim anne. Yine üzdüm onu. Benim yüzümden öldü anne! Ben nasıl dayanacağım?" Artık resmen çığlık atıyordum. Görüntüler, sesler kesik kesik geliyordu... Kalbim parça parça olmuştu. Tanımadığım bir kadın elinde iğneyle bana geliyordu. Ona "Hayır!" diye bağırdım...
"HAYIR!"
Nefes nefese kalmıştım... Odamdaydım. Bana sakinleştirici mi yapmıştı o kadın? Beynim pelte gibiydi. Ama... EMİRHAN! Aklıma Emirhan gelmişti. Hayır... O ölemezdi. İnanamazdım. Ama odamdan çıkarsam beni yine uyutma ihtimalleri vardı. Ve hala inanamıyordum onun öldüğüne.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 20, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aşk... Müzik Durana KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin