"Leyla şu lanet kulaklığı takacak mısın artık?"
"Iıı ıı takmıycam benim değil mi takmıycam."
"Leylacığım..."
"Emirhancığım..."
"Cehennem ol gerizekalı. Yarım saattir uğraşıyorum ya."
"Olursam dinlemeyecek miyim?"
"Ya yemin ediyorum seni sokaklarda dolaştırıp:'Çocuğunuz böyle olabilirdi. Halinize şükredin.' diyesim var."
"Ya sana ne benim müziğimden?"
"Leyla... Konsere gideceğiz 2-3 gün sonra. Orada ritim tutamayıp beni rezil etmeni istemiyorum."
"E gelmeyeyim işte."
"Annen, baban ne güzel insanlar. Yazık ya."
"Niye yazık ya?"
"İnsan yavrusu diye yavru keçi vermişler hastanede."
"Höö! Çok komik."
"Neyin inadıdır bu ya?"
Cevap verememiştim. Müzik dinlemeye çekiniyordum. Umutsuzluğum geri gelecek diye, yine mutsuz olacağım diye korkuyordum. Aptalca bir çekince olduğunu biliyorum; ama müzik yıllarca benim için tabu olmuştu.
"Ne oldu? Verecek cevap bulamadın sanırım inatçı hanım."
"Höö!"
"Höö nedir ya? Deniz aslanı sesi gibi."
"Cankat alıştırdı beni de."
"Ya hadi ona tamam da. Senden böyle bir ses çıkabilir mi? Görüntü Lady Diana, ses karaya vuran fok balığı."
"Çok yönlüyüm işte."
"Ne alak- Bak yine konuyu değiştirmeye çalışıyorsun."
"Neredeyse başaracaktım."
"Leyla daha ne kadar kaçacaksın?"
"Ne kadar kaçabilirsem."
"E sen hiç dinlemiyor musun?"
"Para amaçlı yapılan, birbirinin aynısı melodilerin üstüne saçma sözler eklenmiş 'şarkı' diyerek şarkılara hakaret olan şeyleri dinliyorum sadece. O da yazın otelde, bazen radyoda falan."
"Helal be!"
"Eyvallah!"
"Eyvallah mı? Külhanbeyi misin yavrum sen?"
"Ay sen de hiçbir şeyimi beğenmiyorsun he!"
"Leyla takar mısın şu kulaklığı?"
"Hayır."
"Rica değildi. Tak.Şu.Lanet.Kulaklığı."
Gözlerine kendimi acındırmak ister gibi baktım.
"O salak bakışların beni etkilemiyor. Gerçekten. Yavru köpeğe, kediye falan da benzemiyorsun."
O sırada kapı çaldı. Belki de hayatımın en stresli anını yaşıyordum ve kapı beni kurtarmıştı.
"Aaa! Tüh! Kapı çalıyor. Ben gidip bakayım."
"Ay çok üzülmüşsündür şimdi. Bakma bence. Çalar çalar gider."
"Aaa olur mu öyle şey. Ben ev kızlarının sonuncusu olarak kapıya bakmazsam kim bakar ki?"
"Ev kızlarının sonuncusu mu? Sen mi?"
"Ne o kıskandın mı?"
"Ya sorma sorma."
Emirhan'a cevap vermeyip kapıya koştum. Cankat karşımda duruyordu. Onu gördüğüme o kadar sevinmiştim ki kendimi tutamayıp boynuna atladım.
"Cankatım gelmiiiş! Hoşgelmiş gönlümün efendisi."
"Leyla doğru söyle... Ölecek miyim?"
"Aşk olsun. Normalde de sarılmıyor muyum sana?"
"Yok da. Bu kadar büyük bir sevinç patlaması olmuyordu. Hayırdır?"
"Müzik dinlemekten kurtuldu." Emirhan da kapıya gelmişti.
"Biz Leyla evde yalnız sıkılıyordur diye yanına gelelim. Kız eve erkek atmış olsun. Rüzgaraşkım... Bu ırz düşmanı pis sapık sana bir şey yapmadı değil mi?"
"E yok artık!"
"Yok Cankataşkım."
"Ebesinin- Tövbe ya. Siz ne- Ay konuşamıyorum da."
"Maşallah de lan. Nazar değecek aşkımıza."
"Allah bana yardım etsin. Tek söyleyeceğim şey bu. Hadi defolun girin içeri."
"Gel aşkım. Yoksa bu kıskanç bizi yolacak." Cankat ve Emirhan içeri el ele zıplayarak girdiler. Onların bu hali çok tuhaf gelse de çok seviyordum. Cidden çok sevimli görünüyorlardı.
"Siz çıksanıza."
"Aa evden kovuyor bizi."
"Öyle değil ya. Yani sevgili olun."
"Biz aşk-ı memnu takılıyoruz canım. Bu sayede ilişkimiz heyecanını koruyor."
"Çakma sevgilim ve en yakın arkadaşımı bu halde görmek ciddi tuhaf hissettirdi."
Cankat beni takmayarak Rüzgar'a döndü.
"Abi gerçekten, ne yapıyordunuz siz?"
"Leyla'ya müzik dinletmeye çalışıyordum."
"Cidden? Bunu başarırsan seni istediğin bir yere götüreceğim. Ve tüm masraflar benden."
"Hmm..."
"Striptiz club olmaz kanka. Pardon."
"Oha! Siz benim yanımda ne konuşuyorsunuz ya!"
"Cankat, harbi öküzsün."
"Eyvallah. Ama öyle hmm'layınca ben de öyle anladım."
"Çok yanlış yerlerdeyiz abi. Görüşmeyelim bir süre."
"E hmm derken aklından ne geçiyordu?"
"İtalyan restoranına gidip hesabı sana kilitlemek. Seninki gibi geniş bir fantezi dünyam yok. Özür dilerim."
"Şu iğrenç muhabbeti kapatsak."
"Tamam konuyu değiştiriyorum. Cankat, sence Leyla'ya ilk ne dinletelim?"
"Önce şunu sorayım o zaman. Türkçe mi istersin, yabancı mı?"
"Türkçe."
"Türü ne olsun peki?"
"Arabesk rap."
"Mal. Neyse ben düşüneyim."
Salon sessizliğe bürünmüştü. Cankat da Emirhan da telefonlarından müzik bulmaya çalışıyordu. Emirhan bir süre sonra coşkuyla bağırdı: "Playlistin hazır!"
"Playlist mi?"
"Genelde şarkıların olduğu çalma listesine playlist deriz ama."
"Hadi canım! Ya öyle demek istemedim. Sadece bir şarkı yeterdi sanki."
"Sus Leyla."
"Peki."
"Cankat sen de yanımıza gel."
Cankat oturduğumuz koltuğa oturdu.
"Kulaklığın var mı?"
"Tabi ki."
"Leyla sende?"
"Dalga mı geçiyorsun?"
"Haklısın. Sormadım say." Dedi ve bana bir kulaklık uzattı.
"Oha rengi çok güzel!"
"Biliyorum."
Gözlerimi devirdim. Bu çocuğun cevapları yüzünden katil olacaktım.
"Rüzgar üçümüz nasıl aynı telefondan dinleyeceğiz?"
"Çok cahilsin keşke ölsen. Ya da ölme ya. Üzülürüm. Neyse yanımda kulaklık çoğaltma şeysinden var."
"Ne güzel adı varmış öyle. Kulaklık çoğaltma şeysi."
"Adını biliyorsan söyle bayan ukala."
"Kullanan sensin. Senin bilmen lazım."
"Ciğerim soldu ya. Valla ciğerim soldu yeter."
"Peki."
"Tam bir tripkoliksin. Peki'ymiş."
"Sen kendine bak be. Çemkirgen!"
"İkiniz de keser misiniz? Müzik dinlemek istiyorum."
Emirhan sesini çıkarmadan kulaklık aparatına kulaklıkları taktı. Aşı olmayı bekleyen çocuklar gibiydim. Cankat'ın koluna sarılmış bekliyordum.
"Korkma yavrucum. Acımayacak. Hem bak ağlamazsan sana şeker alacağım. Hanimiş beni akıllı Leylam. Müzik mi dinleyecekmiş benim Leylam. Hadi bakalıım! Agucu bugucu!"
Emirhan'a cocumuyo yapıp Cankat'tan biraz uzaklaştım.
Emirhan telefonu ayarladıktan sonra bana kulaklığı uzattı. Kulaklığa ufo gören masum köylü misali bakıyordum.
"Korkma ısırmaz."
"Cankat kes sesini!"
"Leyla yeter ama cidden. Yıllardır boş yere böyle bir güzellikten mahrum kalıyorsun. Bu kadar yeter. Yeniden müzik dinlemeye başlamak için daha ne bekliyorsun?" dedi.Haklıydı. Bu sefer cesur olacaktım. Kulaklığı aldım ve taktım. Yumruklarımı sıkarak müziğin başlamasını bekledim. İlk başta gitar sesi geldi. Çok tanıdık bir melodiydi. Sanki yıllardır dinliyormuşum gibiydi. Müziğe alışmaya başlamıştım. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Midemde kelebekler uçuşuyordu. İnsanların aşık olduklarında söyledikleri şeyleri o an hissetmem bile ne kadar tuhaf bir durum olduğunun göstergesiydi sanırım.
Ben bunları düşünürken gelen sesle kalakaldım. Şiir gibi bir sesti. Sesin kime ait olduğunu anlayınca yüreğim ağırlaştı. Gözlerim yaşlarla dolmaya başladı. Katıldığı yarışmada deli gibi desteklediğim, yarışmayı kazanınca sevinçten çılgına döndüğüm, dizisinin her bölümünü kaçırmadan izlediğim, deli gibi sevdiğim adam... Çocukluk aşkım... Yardımseverliğiyle, duruşuyla, davranışlarıyla örnek alınacak adam, örnek aldığım adam... Adam gibi adam yani. Barış Akarsu'nun sesiydi. İstemsiz bir şekilde ağlamaya başladım. Onun kaza haberini aldığımda çok küçüktüm. Ve benim gibi küçük olan dünyamdan kocaman bir parça sallanmıştı sanki. Günlerce iyileşmesi için dua etmiştim. Hiç haber izlemezken günün her saatindeki haberleri izlemeye çalışıyordum durumunu öğrenebileyim diye. Ölüm haberini alınca gerçekten yıkılmıştım. Kalbimden bir parça kopmuştu sanki. Hayatımda ölümle tanıştığım ilk andı. Deli gibi ağlamıştım annemin kollarında. Ve şimdi yeniden onun sesini duymak bana o hislerimi hatırlatmıştı.
Müziğin durduğunu fark ettim. Kulaklık kulağımdan kayıp gitmişti. Emirhan telaşlı bir şekilde odadan çıktı. Cankat da bana sarılıyordu. Ne olduğunu anlamıyordum. Düşüncelerim çok yoğundu.
Emirhan içeri elinde peçeteyle girdi. Bana peçeteyi uzattığında ne yapmamı istediğini anlamamıştım. Sonra peçeteyi alıp gözümün üstüne koydu. İşte o an ağladığımın farkına varmıştım. Kendimi Barış'a o kadar odaklamıştım ki ağladığımı fark etmemiştim bile.
"Leyla, ne oldu güzelim?"
"Ben..."
"Su getireyim sana canım." dedi Cankat odadan çıktı. Bakışlarımı Emirhan'a çevirdiğimde korkmuş, endişelenmiş gibi bakıyordu.
"Barış... Ben Barış'ı çok severdim." işte o an kendimi tutamamıştım. Şiddetli bir şekilde ağlamaya başladım. Emirhan'ın kollarını etrafımda hissettim. Başımı göğsüne yasladı. Onun kolları arasında sarsıla sarsıla ağlıyordum.
"Neden Emirhan? Neden öldü ki? Müziğin, insanların, dünyanın ona ihtiyacı varken neden bu kadar erken..."
"Özür dilerim."
"Ne? Neden?"
"Barış'ı bu kadar sevdiğini bilmiyordum Leyla. Gerçekten şu an kendimi tekmelemek istiyorum. Ağzımı burnumu kırmak istiyorum."
Derin bir nefes alarak cevap verdim: "Senin bir suçun yok ki. Özür dilemene gerek yok."
"Yine de..."
"Hem bana Barış'ı hatırlattın. Çok teşekkür ederim. Sadece onun gülüşünü görmeyi, sesini duymayı özledim. Televizyonda onu görmeyi özledim. Herkes onu unuttu Emirhan. Onun yardımseverliğini de unuttular. Dünya şu an Barış'la bambaşka olabilirdi."
"Yapma böyle güzelim. Ne olur..."
Sırtımda bir el hissettim. Doğrulup baktığımda Cankat'ın bana su getirmiş olduğunu gördüm. Suyu yavaş yavaş içtim. O sırada gözüm Emirhan'a kaydı. Kulaklığı telefondan çıkarıyordu.
"Ne yapıyorsun?"
"Ben... Şey..."
"Bana müzik dinletmek imkansızdır demiştim. Ve sen imkansızı başardın. Şimdi pes mi ediyorsun?"
"Ağlamanı istemiyorum."
"Müzik dinlemek istiyorum."
"Vay be! Senden bunu duymak güzel kardeşlerin en bir tanesi."
"Cankat duygusallaştı mı? Allah'ım kıyametin yaklaştığını bu kadar belli etme."
"Normal konuşunca odun oluyorum. Böyle yapınca da kendimi beğendiremiyorum. Ne istiyorsun benden tam olarak Leyla?"
"Sen bir tanemsin kitkat..."
"Sen de benim... Tabi Rüzgaraşkımdan sonra."
"Adi herif!" Eski halimize dönmüştük. Veya dönmüş gibi yapıyorduk. En azından ben öyleydim. Ama vazgeçmeyecektim. Bir zamanlar hayatımın anlamı olan müzikten kopmam en büyük hatamdı. Ve onu telafi etmek için önüme bir fırsat çıkmıştı. Ve ben de bunu değerlendirecektim.
"Ee Emirhan Altınöz... Kulaklığımı alabilir miyim?"
"Bak bir daha peçete getirmem ama."
"Ay getirme. Cankatım getirir. Değil mi yavrusu?"
"Hiç kusura bakma gider kendin alırsın."
İkisine de cocumuyo yaptım.En azından onları güldürmeyi başarmıştım. Benim için bir şeyler yapmayı isteyen insanları üzmek istemiyordum.
Cankat'a yaslandım. Ve kulağıma gelen şarkıyla istemsiz bir şekilde gülümsemeye başladım. Bu şarkıyı unutmam mümkün değildi. Mavi... Bir süre sonra dayanamayıp sözlere eşlik etmeye başladım. Bir ara Emirhan'la göz göze geldik. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
O an yıllar önce hayatımın en büyük hatasını yaptığımı fark ettim.
Çünkü müzik benim hayatımdı...Selam Merhaba
Bu bölümde Barış Akarsu çok fazla yer aldı. Hikayemde bu kadar sevdiğim birinin yer almaması olmazdı. Bu yüzden bu bölümü Barış Akarsu'ya ithaf ediyorum. Müziğinin, geride bıraktığı her şeyin yok olmaması, insanların onu hep hatırlaması dileğiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk... Müzik Durana Kadar
Teen FictionAşk, şarkılarla anlatılır. Peki ya hayatınızda müziğin yeri yoksa? Müzik durana kadar her şey olabilir, o güzel melodi sona erince geriye sadece yanmış, yıkılmış kalpler kalır...