"Başak çıldıracağım!"
"Şunu dene."
"Elbise mi? Cidden mi?"
"Pantolon giyemezsin Leyla!"
"Niye?"
"Çünkü tam bir malsın."
"Höö!"
"Bak herkes çok güzel olacak konserde. Ve duyduğuma göre okuldan gelecek bayağı insan var."
"Yani?"
"Gecenin sonunda Rüzgar'ı başkasını keserken görürsen bana gelip ağlama."
"Niye öyle bir şey yapayım Başak?"
"E ben bilemem."
"Ya tamamen anlaşma üzerine bir ilişkimiz var niye anlamamakta ısrar ediyorsun acaba?"
"He tabi."
"Of Başak! Ya o değil de geçen gün kendimi otobüsteki bir çocuk hakkında konuşurken yakaladım. Hem de Taylan'la."
"E normal."
"Nesi normal ya? Çocuğu gözleriyle yedi resmen. Bir ara 'Noluyoruz?' dedim."
"O çocuk gay."
"Kibar davranıyor falan diye hemen gay demeler..."
"Yok be. Cidden gay. Homoseksüel."
"Ne????"
"Vallaha."
"Oy evim başıma!! Oy toprak başımaaa!! Çocuğu sevdim beni hiç sevemeyecek. Ay Başaak ay!"
"Sakin ol lan!"
"Ne sakin ol ya? Resmen gitti gönlümün efendisi."
"Saçmalama. Hem sadece sesi güzel çocuğun."
"O çocuk Afrodit'in oğlu tamam?"
"Ay al şu elbiseyi git hadi! Of!"
"Ne elbisesi ya! Ay ben nerelere gidem nerelere atam kendimii!! Tilililili!"
"Cehennem ol gerizekalı! Geç kalacağız lan!"
"İyi peki." Diyip Başak'ın uzattığı elbiseyi aldım. Cidden büyük şok yaşamıştım. Tamam kibar davranıyordu falan; ama hiç aklıma gelmezdi gay olduğu. Büyük bir yıkım yaşamamıştım gerçi. Taylan'ın sesi çok güzeldi sadece.
"Ne yapıyorsun iki saattir mal?"
"Seni düşünüyorum aşkım."
"Tamamdır. Cankat'la dolaşmanı istemiyorum artık."
"Of giydim işte!" Diyip banyodan çıktım. Çiçekli, askılı bir elbise giymiştim. O elbiseyi gerçekten çok seviyordum; ama üstüne bir şey damlatırım, yırtılır, yanar, köpeklerden kaçarken dikenli tellere takılırım gibi düşünceler yüzünden (yapmışlığım var. Dalga geçmeyin pls.) giymeye kıyamıyordum. Başak'ın yanına gittiğimde başarısız bir ıslıkla karşılandım.
"Fiyuu fiiy fiyuufiy!"
"Allah belanı Başak! Islık çalamıyorsan zorlama işte!"
"Güzel bir şey söyleyecektim söylemiyorum lan."
"Yaa! Söylesene."
"Bugün hevesimi kırdın bir kere canısı!"
"Ay çok konuştun sen. Yamaç'ı arasana, ne zaman gideceğiz?"
"Aradım canım. Sen banyoda yıllık istirahatine çekilmişken konuştuk."
"Höö!"
"Söylemiyorum lan."
"Aman söyleme. Ben sorarım."
"He ara aşkını sor."
"Bitch!"
"Ara hadi."
"Başakaşkııım söylesenee noluuur!"
"Ya sen hazırlan işte. Biz arayınca gelecekler."
"E hazırım."
"Saçına falan bir şey yapmayacak mısın?"
"Yoo."
"Düzleştirsen?"
"Kuaförler bile buna cesaret edemiyorken sen benim Afrotürk saçımı düzleştirmemi mi bekliyorsun?"
"Sustum."
Başak'ın ısrarlarına rağmen makyaj da yapmamıştım. Sonuçta bir konserdi. Görümce makyajıyla gitmeye gerek yoktu. Başak da siyah bir elbise giymişti. Odaya girdiğinde ağzım resmen açık kalmıştı. Kız güzel abi (yvşmyrm tmm mı.s.s)
Başak Yamaç'ı aradı. Yaklaşık 10 dakika sonra gelmişlerdi. İki taksiyle gidecektik. Ben, Başak, Cankat, Yamaç, Emirhan, Ateş ve Taylan olacaktık. Evden çıktığımızda sadece Yamaç ve Cankat'ı gördük.
"Emirhanlar nerede?"
"Onlar önceden gitti."
"Öküzler ya. İnsan bekler."
"Masayı ayarlamak için gittiler Leyla."
"Masa mı?"
"Vip'deyiz ya mal."
"Oha! O kadar havalı mıyız biz?"
"Sen değilsin gerizekalı. Neyse hadi binin."Konserin yapılacağı mekana vardığımızda Cankat ve Yamaç öküzlüklerini takside bırakıp kapıyı açtılar. Gündüzleri cafe akşamları bar olan bir yerdi. Gece hiç gitmediğimden çok merak ediyordum içeriyi.
"Ee neredeler?"
"İçeridelerdir herhalde ya."
"Yok yok. Ateş kapının önünde. Gördüm."
Ateş'le birlikte içeri girdik. Mor-kırmızı-siyahtı her yer.
"Oo çok egzantrik."
"Mehmetaşkım geliyor ya o yüzdendir."
"O kim be?"
"Mehmet Erdem."
"Bir yavşama be çocuk. Bir yavşamadan dur."
Sesin geldiği yöne dönünce çarpıldım. Emirhan muh te şem görünüyordu. (Biscolata mutfağında çırak mısın be gülüm?)
"Leyla gelmeyip yerine heykelini mi gönderdi lan?"
"Ne?"
"Abi kız dondu."
"Leyla?"
Leyla kim lan? diyecekken kendime geldim. Ben hayal dünyama dalmışken onlar çoktan oturmuşlardı.
"İyiyim ya. Gözüm dalmış."
"Burnun yaprak PUAHAHAHHAHAHAHAHAHHAHAHAHA!"
------------
"Anlamadınız mı? Gözüm dalmış, burnum yaprak."
--------------
"Hani dal ve yaprak."
-------------(kurbağa ve baykuş sesi)----------
"Espriden anlamayan sığ beyinler sizi."
Tepki vermeden başımı sola çevirince olanlar oldu. Sahneyi hazırlıyorlardı. Konser 20 dakika falan sonra başlayacaktı. Mehmet Erdem hazırdı, orkestra hazırdı. Peki ya ben? Ben bunu kaldırabilecek miydim? Kendime güvenim sıfırdı o anda. Gölge gibi hissediyordum kendimi. O kadar boş, o kadar silik...
"Leyla, iyi misin?"
"Bilmiyorum Emirhan."
"Gel dışarı çıkalım biraz."
Başımı salladım. Konuşacak güç bulamıyordum kendimde.
Dışarı çıktığımızda Emirhan karşımda durdu.
"İyi misin?"
"Hastaymışım gibi konuşmasana."
"Değil mi? Sadece müzik fobin var. Ve bu yüzden yanımda iki kere ağladın. Ruhunda derin bir iz bırakmış falan. Ama nesi önemli ki?"
"Ne diyorsun Emirhan ya?"
"Şu an ne düşündüğünü bilmek istiyorum."
"Ben... Bilmiyorum..."
"Leyla..."
"Gerçekten Emirhan. K-korkuyorum sanırım."
"Neden?"
"İnan bilseydim şu konuşmayı yapmazdık."
"Ben biliyorum Leyla. Geçmişinden korkuyorsun."
"Günlük dizi texti gibi konuşma Allah aşkına ya."
"Ama öyle. Küçükken yaşadığın o olay sende travma etkisi yaratmış işte."
"Saçma-"
"Saçma değil. Ve gerçek. Sen müziği çok seviyorsun Leyla. İçinde hala var. Bu kadar zaman nasıl müziksiz durmuşsun bilmiyorum."
"High school musical?"
"Biraz ciddi olamıyor musun?"
"İnan ciddi olsaydım şu an kriz geçiriyor olurdum. Böyle daha iyi."
"Bak. İçeri gireceğiz. Herkes karga misali sesiyle deli gibi şarkı söyleyecek. Kimsenin umrunda olmayacak başkalarının sesi tamam mı? Rahat ol. Yanındayım."
Sanırım kalbim eriyordu yavaş yavaş yavaş yavaş (ritimli okuyanlar kalp)
"Aa siz de mi buradasınız?"
Duyduğum sesle donup kaldım. Tüm hücrelerim "Ne olur o olmasın." diye bağırıyordu. Ama gahpe gader "o" olmasını gerektiriyordu.
"Aa Görkem!" Görkem ve sevimsiz hanım da konserdeydi. Çaktırmadan giydiklerine baktım ve kendimle high-five yaptım. Normal bir konserdi alt tarafı. Kırmızı ruj ve file çorap niyeydi ki?
"Ay selam şekeraaam."
Şekeraam mı?
"Selam." dedim net bir şekilde. Emirhan gibi normal bir insan nasıl buna aşık olduğunu idda ediyordu? Görkem nasıl bu kıza dayanabiliyordu? Niye sevimsiz hanım ısrarla "şekeraam" diyordu? Kafamda deli sorular.
Onlar içeri girdikten sonra Emirhan'a "cidden mi kezo?" bakışı attım. Emirhan bir şey diyemedi. Tam ona bir şey söyleyecekken Cankat nefes nefese bir halde yanımıza geldi.
"Nerede kaldınız lan? Mehmet sizi sorup duruyor."
"Ne?"
"Mehmet Erdem diyorum. Sizi soruyor. "Nerede gönlümün efendileri?" diyor."
"Höö çok komiksin." diyip Emirhan'a döndüm: "Hadi içeri girelim şekeraam." dedim. Anlayana tabi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk... Müzik Durana Kadar
Genç KurguAşk, şarkılarla anlatılır. Peki ya hayatınızda müziğin yeri yoksa? Müzik durana kadar her şey olabilir, o güzel melodi sona erince geriye sadece yanmış, yıkılmış kalpler kalır...