Yolda hızlıca yürürken telefonum çaldı, Onur arıyordu hızlıca telefonu açıp kulağıma götürdüm.
''Geliyorum Onur, taksiden indim şuan yürüyorum 10 dakikaya ordayım.'' dedim, sakin bir sesle bundan 15 dakika önce hiç sakin değildim.
''Tamam seni otogarın girişinde bekliyorum.'' dedi, tam ağzımı açacaktım ki telefonu suratıma kapattı. Dengesizlik mi vardı acaba bu adamda? Yaptığı hareket kaşlarımı çatmama sebep olurken adımlarım biraz daha hızlandırdım, İstanbula gidiyordum, mesleğimi yapmaya, kendim olmaya, özgür olmaya gidiyordum. Kurtulduğum için içim içime sığmıyordu.
Düşüncelerimde kendi kendime konuşurken otogarın giriş kapısına gelmiştim, onur bir arabanın kaputuna yaslanmış etrafı inceliyordu arabayla geldiyse neden otogarda buluşmuştuk? Burada mı bırakacaktı arabayı. Göz göze geldiğimizde karanlığa rağmen gülümsedi, karanlığa rağmen gülümsemesi gözle görülürdü... gülümsemesine gülümseme ile karşılık verdiğimde çoktan yanına varmıştım.
''Tek bir sırt çantası mı? Cidden mi 2,3 valizle bekliyordum hiçbir şey almadın mı?'' diye sorarken kaşları havaya kalkmıştı, ne saçmalıyordu?
''Evden kaçtım Onur ben, tatile gitmiyorum valizlerimle mi koşacaktım?'' dedim, sesime alay tınısı yansımıştı amacım alay etmek değildi ama dalgaya vurmuştum gerçekleri.
''Kusura bakma, kafam dalgın sanırım ben daha fazla saçmalamadan içeri girmeliyiz.'' dedi, sabah ki gördüğüm gibi değildi, sanki biraz ı-ımh dağılmış gibiydi. Ne olmuş olabilirdi ki 4 saatte biran kendi kendime gözlerimi devirdim ' sen ciddi misin asel sen 4 saat önce yarın için evden kaçma planı yaparken 4 saat sonra evden kaçtın, 4 saatte uzaylılar bile gelebilir.' Bu sefer içten içe düşündüğüm şeye gülmüştüm, saçma düşüncelerimden Onurun sesi ayırdı.
''Kendine kendine mimiklerini oynatmaya devam mı edeceksin yoksa biran önce içeri girelim mi?'' dedi, dikkatli gözlerle yüzümü incelerken gözlerimi kıstım, kendi kendime göz devirmeme ve gülmeme mi laf yapmıştı? Hadi ama bunu yapmayan biri var mı? Neyse ki şuanda haklıydı biraz daha burada durursak her an gelebilirlerdi.
''Gidelim.'' diyerek kafamı salladım, önden gitmem için eliyle müsaade verdiğinde gülümsemekle yetinip yürüdüm giriş kapısında ki güvenliklerden geçtim. Onurda yanıma gelirken hızlı adımlarla yürümeye başladık bu sefer içerideki güvenliğe takıldık çantamı x-ray cihazına koydum, yanında ki kapı tipi metal dedektöründen geçtim, Onur da aynı işlemleri hızlıca tamamladığında bilet alma yerine doğru yürüdük boş olan bir yere geçtik hemen camın arkasında ki adam kafasını kaldırıp bize baktı.
''Hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim.'' dedi, Onur düşünceli bir şekilde ofladı.
''İstanbul harici herhangi bir şehre bir bilet istiyorum, arkadaşımın adına olacak.'' dedi, ben kaşlarımı çatmış bir şekilde onura bakarken ''kimliğini ver'' dedi belli belirsiz sıkıntısı vardı ama beyninden mi çözememiştim istanbul harici ne demekti ya? düşüncelerimle boğuşurken kimliğimi uzattım, gece 03.00 'a bileti alırken yürümem için koluma dokundu sıradan çıktığımızda durup ona döndüm.
''Ne oluyor? Niye Adana'ya bilet aldın bir şeyler anlatacak mısın artık bana?'' dedim, sinirim ve endişem sesimden belli olurken ne olduğunu anlayamamak beni daha çok çıldırtıyordu.
''Asel sakin ol, babanlar seni takip edecekler, gelecekleri ilk yerde otogar olacak senin üzerine bilet sorgulattıklarında Adana'ya gittiğini sanıp peşinden oraya gidecekler bizde vakit kazanacağız hadi arabama gidiyoruz, arabayla İstanbula gideceğiz.'' dedi, sorumlarıma yanıt bulurken biraz daha kaşlarımı çattım dalga mı geçiyordu benimle? Neden bu olandan benim haberim yoktu sabah böyle bir şey konuşmamıştık. Hızlı adımlarla geldiğimiz yolu geri yürüyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Armağan
Teen FictionBen Asel (...) Annem her zaman 'hayallerimi sen yaşayacaksın benim yapamadıklarımı sen yapacaksın benim olamadığım kadar güçlü olacaksın benim eğdiğim gibi o boynunu eğmeyecek daima dik tutacaksın hata da etsen benim hatamdır dersimi aldım diyip da...