''Saçmalama nereye gidiyorsun.'' Dedi. Onur sinirle.
''Babaannemin yanına, o benim bu hayatta ki tek varlığım onu kaybetme riskini göze alamam ben.'' Dedim, sesim çok kötü çıkmıştı bağırmıyordum, ağlamıyordum hiçbir şey yapamıyordum.
''Babaanneni gidip alacağım ve buraya getireceğim ama sende hiçbir yere kımıldamayacaksın.'' dedi.
''Onur defalarca kez dedim babaanneme gel buraya yanıma hallederiz diye, her defasında reddetti şimdi mi kabul edecek? Bırak da gideyim.'' dedim, kaşlarım çatılmıştı. Sesim öfkenin kırıntılarını taşıyordu.
''Asel, sen çıldırdın mı? Sana yem atıyor sende o yemi yemeyi tercih ediyorsun!'' Onurun sesi yükselmeye başlamıştı ama bu benim geri adım atmama neden olamazdı yıllarca bana bağıran bir adamla(!) büyümüştüm ben şimdi kimsenin bana sesini yükseltmesi benim geri adım atmama neden olamazdı.
''Kararım kesin, ben gidiyorum.'' dedim, Onur kaşlarını çatıp derin bir nefes aldı.
''Birlikte gidiyoruz ve babaanneni alıp geri dönüyoruz.'' dedi, kaşlarımı biraz daha çattım.
''Niye ısrarla gelmek istiyorsun, başına bela olacaklar.'' dedim, babam Onuru görürse başını ağrıtırdı, yeterince yük olmuşken daha fazlasını istemiyordum.
''Başımda o kadar bela var ki, onları görseydin babana bela demeye dilin varmazdı. Ateş olsa cirmi kadar yer yakar oda ne benim ne de senin saçının teline zarar verebilir. Ne belasında bahsediyorsun'' dedi. İkimizde fazlasıyla öfkeliydik. Daha fazla üstelemedim.
''Tamam'' dedim, gelsindi daha fazla vakit kaybetmek istemiyordum.
Buraya gelirken bindiğim arabaya bu sefer geri gitmek için binmiştim, sonucu ne olacaktı bilmiyordum, belki geri gelemeyecektim belki annemi yüzüstü bırakıp o prangalara yenilecektim, ama babaannem işin içindeydi ve şuan yaptığım şey en mantıklı olandı.En azından kalbim için...
Nefes alamamaya başlamıştım, Onura çaktırmamak için kafamı cama çevirdim, ellerim istemsiz olarak boğazıma gitti. Fizikken nefes alıp veriyordum ama yetmiyordu ya da ruhumdu nefes alamayan. Onur aniden arabayı durdurdu, kemerini çıkartıp arabadan indi bunları yaparken suratıma bile bakmadı. kendi tarafından dolaştı ve benim kapımın olduğu yere gelip kapımı açtı.
''İn''dedi.
''Neden? Onur niye durduk buradan markette yok farkındaysan çok ıssız hem yola devam edelim hadi'' dedim hızlı hızlı konuşmuştum zaten nefes alamıyordum bu kadar hızlı konuşmak daha da zorlamıştı beni öksürük bedenimi ufak sarsılmalar ile ele geçirdi. Onur eğilip kemeri açtı ardından hızla kolumdan tutup dışarı çıkardı, arabanın kaputuna yaslanmamı bekledi. Torpidonun gözünden su şişesi aldı, bana uzatınca elinden alıp biraz içtim sonra elime döküp suratıma ve boynuma sürdüm bu her zaman iyi geliyordu. Ben sakinleşene kadar bekledi, izledi ve sustu. Konuşması uzun sürmedi.
''Korkuyor musun?'' sesi o kadar narin çıkmıştı ki biran bu narinliği sesine nasıl yansıtabildi diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi.
''Korkmak... Bu duyguyu bir çok kez yaşadım fakat şuan hissettiğim şey korkmak değil. İsmini bilemediğim , diğer duygularla bağdaştırmadığım, anlam vermekte güçlük çektiğim bir duygu. Korkmak değil.'' dedim, ellerimle oynamayı bırakıp ona baktım gözlerinden geçen duyguların yoğunluğuna dayanamayıp gözlerimi tekrar ellerime indirdim, bakışlarına daha fazla bakmamalıydım, kendimi daha fazla kaptırmamalıydım 1,5 aydır yeterince aklımdan çıkmamışken daha fazla yanında bile durmak istemiyordum. Bana uzaktı, uzak olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Armağan
Teen FictionBen Asel (...) Annem her zaman 'hayallerimi sen yaşayacaksın benim yapamadıklarımı sen yapacaksın benim olamadığım kadar güçlü olacaksın benim eğdiğim gibi o boynunu eğmeyecek daima dik tutacaksın hata da etsen benim hatamdır dersimi aldım diyip da...