''Neden durdun?'' saatler sonra arabada ilk yankılanan ses benim sesim olmuştu, sessizliğin içindeki huzura sığınırken karanlığın geceye daha çok kapılmasıyla ikimizde durgunlaşmıştık, bir derdi vardı belliydi tıpkı o, benim iyi olmadığımı anladığı gibi bende onun bir derdi olduğunu anlamıştım. Bu dert benimle ilgiliydi ya da değildi bilmiyorum, tek bildiğim; anlatmak istemediğiydi ve bunda bir sorun görmüyordum çünkü ikimizde dertleşecek bir şeyleri anlatacak kadar tanımıyorduk birbirimizi, yadırgamıyordum bu isteğini.
''Market açık, bir şeyler alacağım. Ne içersin; meyve suyu, kola, su.?'' diyerek yüzünü bana çevirdi. Baktığını hissetmiştim, bende dizlerimin üzerinde duran ellerimdeki bakışlarımı ,ona çevirdim. Gözleri kızarıktı sebebi uykusuzluk olabilirdi bilmiyorum ama kendimi zorla onun yanında tutuluyormuşum gibi hissediyorum bu yüzünden içimdeki huzursuzluk beni her daim diken üzerinde olmaya zorluyordu. hafifçe öksürdüm,
''Kafana göre takıl, teşekkür ederim.'' dedim, sözlerimin ardından kafasını sallayıp arabadan indi.
Kapılardan gelen sesle gözlerim büyüdü, ben arabadayken kapıları mı kilitlemişti o? duyduğum ses arabanın kapılarının kilitlenme sesi miydi emin olmak için arabanın kulpuna asıldım, evet gerçekten arabaya kilitlemişti, neden böyle bir aptallık yapmıştı? Sinirle ellerimle oynamaya başladım, kafamı koltuğa iyice bastırırken çığlık atmak istiyordum, böyle olmamalıydı.
Babam beni böyle bir duruma sokmamalıydı. Baba olmalıydı. Gözlerim yanmaya başlamıştı. Duygularım yine bedenimi ele geçirirken sinirlerim gerilmişti. Ağlamak güçsüzlük diyen insanlardan değildim, hiçbir zamanda olmamıştım ama bu sıralar o kadar çok ağlamaya başlamıştım ki son bir buçuk haftadır çaresizliğimi ve güçsüzlüğümü gözyaşlarımla atıyormuşum gibi hissediyordum.
Ben güçsüz müydüm?
İşte bu sorunu cevabını çok merak ediyorum. Gözlerimden iki damla yaş süzülürken tam o sırada arabanın kapısı açılmıştı, hızla gözyaşlarımı silerken suratımda ufak bir gülümsemeye yer verdim. Arabaya yerleşip kemerini taktıktan sonra bana döndü vişneli meyve suyunu ve tuzlu krakeri bana uzattı, elindekileri alırken göz göze geldik.
Dikkatle gözlerimi inceledikten sonra gözlerini ilk çeken o, oldu arabayı çalıştırdı bir eli direksiyondayken diğer eliyle kolasını açmaya çalışıyordu, elim kolaya uzanırken istemsizce yaptığım bu hareket karşısında beynimde ufak çaplı bir şok yaşadım. Adam benden gözlerini çekmesine rağmen dikkatle onu izlemeyi sürdürmüş ve şimdide kolasını açmak için eline mi uzanmıştım ben onun? Ah-h hayır... dikkatle bana baktığında zar zor sesimi buldum.
''Ben açayım.'' dedim, kendimi sıkarak dediğim içi sesim çok cılız çıkmıştı. Kafasını sallayıp koladan elini çekti teneke kutuyu açıp ona uzattım, tek eliyle geri aldı.
''Teşekkür ederim.'' dedi yola bakarken zoraki gülümsememi tekrar yüzüme yerleştirdim. Beni neden arabaya kilitlediğini merak ediyordum ve içimdeki ses ısrarla sormamı söylerken meyve suyumu açıp düşüncemi göz ardı etmeye çalıştım fakat beynimden gelen komutla birlikte çoktan sormuştum,
''Beni neden arabaya kilitledin?'' soruyu yöneltirken yüz ifadesini görmek için aynı zamanda kafamı çevirmiştim. Önce kaşları çatıldı sonra bir kaç kez ağzını açtı ya vazgeçti ya da ne diyeceğini bilmediği için bir şey demeden geri sustu imkanı varmış gibi kaşları biraz daha çatıldı arabayı sağa doğru sürdü ve aniden frene bastı aniden frene basmasıyla elindeki kola üzerine döküldü şu durumda olmasak bu sakarlığına kesin kahkahalarla gülerdim.
''Seni...'' dedi ve sustu üzerine dökülen kolayı umursamadan kemerini çözdü ve bana doğru döndü.
''Seni arabaya mı kilitledim?'' deyiverdi, nasıl yani beni arabaya kilitlediğinin farkında değil miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Armağan
Teen FictionBen Asel (...) Annem her zaman 'hayallerimi sen yaşayacaksın benim yapamadıklarımı sen yapacaksın benim olamadığım kadar güçlü olacaksın benim eğdiğim gibi o boynunu eğmeyecek daima dik tutacaksın hata da etsen benim hatamdır dersimi aldım diyip da...